"ihracat" etiketli yazılar:

17 Haziran 2015 Çarşamba

Perakende Trendleri

15 Haziran Pazartesi günü IBM’in ana sponsor olduğu Perakende Trendleri toplantısına IBM’in davetlisi olarak katıldım.

PERAKENDE_05-1

Sabah erken başlayan ve öğleden önce biten bir toplantı olması, günün öğleden sonrasının da verimli geçmesini sağladı.

PERAKENDE_15-b

IBM’den Bill Gillispie’nin konuşmasını uzaktanCRMegitimi.com’da yayınlayacağım.

Panelistler, perakendenin ağır abi’leriydi. Ancak yukarıdaki listedeki Lale Saral Develioğlu yerine Vakko’nun CEO’su Jaklin Güner vardı.

Toplantının sonunda, “İyi ki Jaklin hanım bu panele katılmış” diye düşündüm. Vakko, PwC ile 2015 Perakende Trendleri konusunda çalışma yapmış. Jaklin hanım şu bilgileri paylaştı.

  • Verimlilik (Gelişen pazarlarda büyüme de bu başlığın altında)
  • Güçlü marka algısı yaratan deneyim (Farklılaşan ve şaşırtan deneyimler, sadece ürün satmayan ve alışveriş dışında deneyimler sunan mağazalar)
  • Değişen Sadakat tanımı
  • Çok kanallı dönüşüm
  • Yaşam tarzı segmentasyonu

😉

CRM eğitimlerime katılanlar için

  • farklılaştırılmış deneyim,
  • değişen sadakat tanımı ve
  • yaşam tarzına göre segmentasyon

oldukça tanıdık gelen olgular. Sadece perakende için değil, tüm şirketler için geçerli trendler olduklarını bir kez daha yineleyelim.

😉

Bu paneli izlerken, perakende sektörünün önde gelen isimlerinin söylediklerini mümkün olduğunca yazmaya çalıştım. Dükkanlar ile devam eden perakendecilik konusunda yararlı bilgileri kaydettiğimi sanıyorum.

Sn. Vahap Küçük (LCW), “Perakendede başarılı olmak için

  • Ürün
  • Lokasyon
  • Servis
  • Fiyat
  • Tutkulu insan kaynağı
  • Zamanlama

Bu 6’sından en az 3 tanesi iyi yapılmalı” dedi.

Abdullah Kiğılı (Kiğılı) “Önce parayı yatırıp, sonra işi öğrenmeye çalışanlar var. Çıraklığını yapmadığın işin partonluğuna soyunma” dedi. “Eskiden BAŞKA YERDE ŞUBEMİZ YOKTUR derken, şimdi çok sayıda şuba veya mağaza açmanın önemli olduğunu” hatırlattı.

Ümit Zaim (Derimod) “Perakendede başarılı olmak için pazarlamada başarılı olmak gerekir. Dünyada hangi markanın üretimi var?” sorusunu sorarak, artık üretim değil, pazarlama döneminde olunduğunu vurguladı. “Bir yandan global marka olun diyorlar, bir yandan da ithalatımızı neredeyse cezalandırıyorlar. Türkiye’de o koleksiyonu, o kalitede üreten yok. Mecburen dışarıya yaptırıyoruz” diyerek idari yaklaşımı eleştirdi.

Galip Aykaç (BİM) “Türkiye gerçek perakendeciliği Carrefour’un girişi ile öğrendi” dedi. “Bize indirim mağazaları diyorlar. Mesele, tedarikçilerle kurulan sistemler sayesinde o fiyatı verebilmek” diyerek önemli bir konunun altını çizdi. “Sadece gıda mağazası olmadıklarını, onbinlerce bilgisayar ve gömlek sattıklarını” anlattı. “Yurtdışında da büyüdüklerini ve Fas’da 250 mağazaya ulaştıklarını” söyledi. Benim açımdan en önemli cümlelerinden biri “30 bin çalışanımız var. İnsan kaynakları departmanımız yok” cümlesi idi. Kurum kültürünün İK departmanıyla geliştirilemeyeceğini vurguladı.

Bülent Gürcan (Teknosa) “Teknoloji market diye Türkiye’ye gelen Best-Buy, Darty gibi çok sayıda markanın burada tutunamadığını, sadece Media Markt’ın kaldığını” hatırlattı. “Çok kanallı (e-ticaret – mağaza – servis) müşteri ilişkisini” vurguladı.

Konuşmacıların hemen hepsi, (Rusya, İran, Suudi Arabistan,  Fas gibi) gelişmekte olan ülkelerde mağaza sayılarını artırmaktaydılar. Az gelişmiş ülkelerde nasıl büyüneceğini bildiklerini, verdikleri örneklerle (orada da seyredilen Türk dizilerine reklam, doğru işbirlikleri, vb.) ispatladılar.

Hepsi tedarikçilerle işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu, artık %90-95 üretimi kendilerinin değil tedarikçilerin yaptıklarını anlattılar.

PERAKENDE_15-c

Bu perakendecilerin büyüme öykülerini keyifle dinledim. Toplantının yayın sponsorları Capital ve Ekonomist, muhtemelen daha geniş yayınlarlar.

Ancaaaaak…. Her biri yüzlerce mağazaya sahip olan, binlerce kişiyi yöneten

  • Kiğılı
  • LCW
  • Derimod

şirketlerinin dijital dünyaya hazır olmadıklarını düşündüm. Bu markalar, müşterilerden hiç bahsetmediler.

Konuşmacıların dinleyicilere seslenirken kulandıkları “hazırun” kelimesini, etrafımdaki gençlere sordum. Hiçbiri ne anlama geldiğini bilmiyordu. (Benim açımdan, yeni nesle uzak olduklarının bir göstergesi)

hazırun  isim (ha:zıru:nu) eskimiş Arapça
1. Bir toplantıya katılanlar
2. Bir yerde o anda bulunanlar

Zara’nın yıllık kredi faiz oranının %0.5 , kendilerinin kredi maliyetinin %11-14 arasında olduğundan bahsettiler. Zara’nın kendi sahamızda, kendi markalarımızı yenmesinin tek etmeninin kredi oranları olduğunu sanmamızı beklediler.

Sn. Kiğılı “Türkiye’de erkek hazır giyimi ve blucin markaları çok güçlü. Yabancılar bu sahalara giremiyor” dedi. Umarım dediği olur.

Dijitalizasyondan, müşteri ilişkilerinden, sosyal mecralardan (TRENDLER konulu toplantıda hiç bahsetmeyecek kadar) uzak olduklarını görünce… Ben Sn. Kiğılı kadar iyimser değilim.

Yabancı markalar, artık dükkana gerek olmayan bu sahalarda da var olmaya karar verirlerse, “kendi sahamızda mağlubiyet” örneklerimiz artabilir.

🙁

 

15 Haziran 2015 Pazartesi

Yine mi Üniversite?

Dün Facebook’ta Yunus Baran’ın bir mesajını gördüm.

İst-Tic-Univ

Logonun tasarımına, akıl karışıklığına girmeyeceğim. Kesinlikle anlamadığım bir konu…

😉

Bu vesileyle aklıma gelen bir anıyı paylaşacağım.

Yıllar önceydi. İhracatcı birliklerinden birinin Genel Sekreteri arkadaşımdı. Bana “Bir tekstil üniversitesi kurmayı düşündüklerini” anlattı.

“Neden?” diye sordum.

“Mevcut okulların eğitimini beğenmediklerinden” bahsetti.

“Bence nedeni, “Bizim de bir üniversitemiz var“dan başka şey olamaz” diye üsteledim.

Anlattım.

Eğer mevcut okulların eğitimlerini beğenmiyorsan, gider onlarla görüşürsün. Sadece tek bir okulu değil, tüm İstanbul’daki okulları hedeflersin. Marmara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin tekstil konusunda eğitim veren branşlarının bölgenin, hatta dünyanın en iyi okulları olması için yapılacak parasal ve bilimsel desteği sağlarsın.

Bu okulların tekstil branşlarındaki iyi öğrencilerine staj imkanı verirsin. Bazılarını yurt dışında eğitime gönderirsin.

Tüm bu dediklerimi yapsan, yeni bir üniversite binası almak, yeni rektöre ve diğer zevata makam arabası almak, onlara her ay maaş ödemek, su – elektrik – servis – bakım harcamaları yapmak gibi maliyetlerden hem daha ucuza gelir, hem de (eğer söylediğin amaç gerçekse) hedefine ulaşmış olur.

Zaten kulaklarınızdan para taşarken, asıl işinizi daha iyi yapmanın koşullarını araştırmanızı öneririm. Amacınız, para kazanmaksa o başka… O zaman da, “yetişmiş eleman yok” diye kendinizi ve bizi kandırmayın.

🙂

Bu yazıyı yazarken internet sitelerine baktım.

Bir moda akademisi ve birçok meslek lisesi kurmuşlar. Bir meslek okuluyla da işbirliği içindeler.

Bence asıl işi üniversite açmak olmayan her meslek kuruluşunun, odanın, birliğin yapması gereken yeni bir okul açmak değil, varolan devlet okullarının hem kalitesini, hem de kapasitesini artırmak olmalı.

 

 

 

01 Ekim 2012 Pazartesi

Bilgi’ye “alaturka” bakış

Osman Ata Ataç hocam uzun yıllar Birleşmiş Milletler’de görev yaptı. Az gelişmiş ülkelerdeki KOBİ’lerin uluslararası ticarete kazandırılmasına dair projeleri yönetti. Yıllardır onun hazırladığı  programlar uygulanıyor.

Osman hocam Birleşmiş Milletler – Uluslararası Ticareti Geliştirme Örgütü’nden emekli oldu. Her Çarşamba günü, Dünya gazetesindeki köşesinde yazıyor.

Son 5 – 6 yazıda, devletlerin “ihracatı destekleyen” (bizdeki İGEME gibi) kurumlarının neden düzgün çalışamadığını, nasıl olursa görevlerini daha iyi yapacaklarını anlatıyor. Dünyanın ihracat konusunda önce giden ülkeleri Brezilya ve Çin hocayı çağırıp dinliyorlar. Brezilya onun önerilerine göre yapılandırmaya başladı.

🙂

Türkiye’de de bu konuda bir çalışma yapılacakmış. Bir arkadaşımız Osman Ata Ataç‘a danışmalarını önermiş. “Bizim tartıştıklarımızı yazıyor. İçeriden bilgi aldığından şüpheleniyoruz” demişler.

20 yıl boyunca dünyanın yüz küsür ülkesinde eğitimler veren, binlerce KOBİ’nin sorunlarını ve beklentilerini dinleyen, sorunlara çözüm arayan, projeler geliştiren bilgi birikimini görmezden gel. “Bizden bilgi sızdığından şüpheleniyoruz” diye yanıtla…

Ne kadar alaturka…

😉

 Resim şuradan alıntıdır