"iş adamı" etiketli yazılar:

26 Mart 2010 Cuma

Dinlediklerim – Bülent Eczacıbaşı – 2

24 Mart Çarşamba günü yapılan toplantının soru-yanıt kısmını sonra yazacağımı söylemiştim.

Sn. Bülent Eczacıbaşı’na ilk soruyu ben yönelttim. (Genelde ilk soru hemen sorulmaz. Başkalarını cesaretlendirmek için başlamak istedim.) Daha yenilerde Friendfeed’de tartışmaya açtığım konuyu sordum.

  • Mezun olur olmaz mı, yoksa bir süre iş tecrübesinden sonra mı MBA?..

Bülent bey, “MBA’e çok önem verdiğini, mühendislerin bu eğitimi almasının önemli olduğunu” belirtti.

Bu vesileyle eğitim üzerinde de biraz durduk. Bu sırada not aldığım cümleler:

– Liselerde iktisat okutulmalı… Sağlıklı oy kullanmak için makro ekonomi bilinmeli. Vaatlerin ne anlama geldiği, etkileri…

– MBA’de okutulanların bir kısmı liselerde okutulmalı. Hele ki girişimci olacaksa, mutlaka öğrenmesi gereken şeyler var. Basit muhasebe ve finansmanı bilmek gerekir.

😀

Bill Gates, Steve Jobs, Richard Branson ve niceleri okulu terk etmişlerdir. Bazı genç arkadaşlar, başarının sırrını okulu terk etmek zannederler.

Bülent Eczacıbaşı’na da benzer bir şey söylendi.  Yanıt…

“Yaptığınız işi (o sırada ne yapıyorsanız) ciddiye alın. Not ortalamanız, yaptığınız işi ne kadar ciddiye aldığınızın bir göstergesi…”

“Bill Gates olduğunuza inanıyorsanız, okuldan ayrılın. Ama içinizde biraz olsun şüpheniz varsa… Biz ders notlarınıza bakıyoruz.”

😛

Bülent beyin şu cümlelerini de bugün yazayım…

– Hepimizin yaptığı bir hata vardır. İnsan tanımak… Hemen hepimiz “insanı çok iyi tanıdığımızı” zannederiz. En büyük yanlışlardan biri “ben insanı gözünden tanırım” zannetmektir.

– İnsana zaman ayırmak, defalarca farklı konularda onu tanımak gerekir.

– Bu konuda alınacak dersin ve yapılacak yanlışların sonu yoktur.

🙂

Bülent Eczacıbaşı’na sorular üzerine aldığım notların devamı daha sonra… İzlemeye devam edin…

😛

Bülent Eczacıbaşı toplantısının notlarının tamamı: [1][2][3][4][5]

.

13 Ocak 2010 Çarşamba

Kan, ter ve gözyaşı

Genç arkadaş iş adamına çok özeniyordu. İş adamı dediğim, benim 30 yıllık arkadaşım. Birlikte ders çalışmışız, sabahlara kadar sohbet etmişiz bir devirler…

Anlattım genç adama…

😉

Şirketinin sadece işletme gideri ayda 1 milyon dolar civarında… Her sabah anahtarı kapıya sokup işyerini açtığında 50.000 dolar kazanması gerek… Yoksa ayakta duramaz.

Her akşam kapıyı kapatıp eve giderken, o parayı kazanmış olmalı ki çekler ödensin, maaşlar dağıtılsın, araçların benzini koyulsun, elektrik ve su kesilmesin…

Senin “elimde olsa dünyayı deviririm” dediğin tutarı o hergün kazanmak zorunda…

😛

“Zormuş be!” dedi genç arkadaş.

Anlaştığımızı sanıyorum.

😛

26 Mayıs 2009 Salı

Gerçeği, sadece gerçeği…

İşe ilk girdiği yıllarda da insan, 18’i geçse de bir miktar… Nazım Hikmet’in “18 yaş” şiirinde söylediği gibidir.

“Habbeler kubbedir, pireler deve
bire bin katılır
On sekiz yaşında hatıralar düşünülmez
anlatılır.”

Oysa iş dünyası ne zaman gerçekleri, ne zaman hayalleri konuştuğunuzu bilmek ister. Beklentileri gerçek gibi anlatınca, insanın sıfatı vizyoner olmaz, hayalci olur.

İş yaşamında öğrenilmesi gereken önemli becerilerden biri, duyguları ve düşünceleri aralara eklemeden olayları anlatmayı öğrenmektir.

Hani bazı filmlerde “gerçeği, sadece gerçeği…” dedikleri gibi.

😉

Hatta fazlası var… Zamanla sadece gerçekleri anlatmayı olduğu kadar anlamayı da öğrenir insan… Bir de, her seferinde duygu ve düşünceleri ile hareket edilmeyeceğini… Ama onun da yeri ve zamanı olduğunu…

😀