Yenilikçilik ve fikircilik… (4)
Birkaç gündür yenilikçilik ve fikircilik üzerine yazıyorum.
İlgiyle izlediğim kadarı ile, ne yazdığım iyi okunmadan yorum yapılıyor. Muhtemelen uzun yazdığım içindir. Dolayısıyla bu sefer, (kısa olması için) yorumların üzerinden gitmeyeceğim. Doğrudan inovasyonun tanımı vererek başlayacağım:
- piyasaya yeni bir malın veya modelin sürülmesi veya bir malın kalitesinin artırılması (müşterilerin daha önce bununla tanışmamış olmaları yeterli)
- üretimde yeni bir tekniğin kullanılması (Sadece bilimsel olarak yeni olmayabilir, var olan bir ürünün farklı kullanılışı da bu kapsama giriyor
- yeni pazarlara açılma (bu pazarın daha önce var olup olmamasından bağımsız olarak üretimin bir kolunun daha önce girmediği bir pazar olması yeterli)
- yeni bir hammadde veya yarı mamul kaynağının bulunması (daha önce zaten var olmasından veya yeni yaratılmış olmasından bağımsız olarak)
- endüstrinin reorganizasyonu (bir tekel yaratmak veya bir tekel pozisyonunu ortadan kaldırmak)
Bu Joseph Schumpeter’e ait olan tanım dünyaca kabul edilmekte. Hatta birkaç sene önce Joseph Schumpeter için yazılan bir kitapta “Yenilikçiliğin Peygamberi” denilmiş.
Peter Drucker’ın yenilikçilik üzerine makaleleri okunursa, aynı felsefeyi benimsediğini görürüz.
Bu tanımı niye yazdım. “Onu yenilik saymam, daha önce başkası icat etti; bunu saymam şurada benzeri vardı” gibi yaklaşımların, geçerli olmadığını göstermek için.
İcat ile yenilik (invention vs. innovation) aynı şeyler değil. Benim veya sizin keyfinize göre tanım da olmaz.
Yoksa hep ilk baştan başlarız. Ali top at. Veli topu tut.
Üstelik, yanlış tanımın genç girişimcilere faydası yok, zararı var.
🙂