"kahraman" etiketli yazılar:

04 Kasım 2009 Çarşamba

Kendinden kaçmak

40 yıldan beri fırsat buldukça spor yaparım. Spor yaptığım bazı yerlerde, hemen yandaki sahalarda çocukları çalıştırırlar. Onları izlerim.

😛

Basketbol hocası 3 adım (turnike) çalıştırır. Çocukların bir kısmı, düzgün şekilde çalışır. Daha iyi yapmak için çaba sarfederler. Bazıları hemen artistik hareketler yapmaya başlarlar. Bacak arasından topu geçirir, arkasından dolaştırır, vb… Çoğunlukla topu çembere sokamaz.

Hoca 3 – 4 metreden potaya şut çekmeyi öğretir. Bazı çocuklar 7 – 8  metreden iki elleriyle topu potaya atarlar.  Henüz düzgün şut çekmeyi öğrenemeden…

🙁

O gereksiz artistik hareketlerle veya çok uzaktan şut çekince top çembere girerse, kendisini kahraman hissedecek. Ama top girmezse bir sorun yok. Zaten o kadar uzaktan atınca girmemesi olağan.

Neden böyle yaparlar biliyor musunuz.

Başkalarının kendisini geçmesinden korktuğu için… Doğrusunu yaptığında, iyi yapamadığı kendisine söylenebileceği için… Başarısız olduğunu duymamak için. Hatta bu duyguyu kendisinden saklamak için…

🙁

Kendisine hesap verebilir hedefler koymayan, hep başkalarının özelliklerine ve çabalarına bağlı işleri seçip, “elimden geleni yaptım… ama…” diyenleri gördüğümde o çocukları düşünürüm.

40 yıldan beri gözlüyorum. Artistik hareketler ile başlayıp sonradan iyi sporcu olanlar istisna denecek sayıdalar. Doğru hedefe odaklanıp emek harcayanlar, çoğunlukla amaçlarına ulaşıyor.

🙁

19 Kasım 2008 Çarşamba

Zorlu eleştiri, uzun yanıt

U.J’nin Destan’a “kahraman” aranıyor yazısına yorumu beni düşündürdü. Bir çok yazıma başka bir açıdan bakmamı sağladı. Bu yorumu, sert bir eleştiri gibi algıladım. Faydalı da oldu. Bir çok olguyu yeniden irdeledim.

U.J diyordu ki:

  • Hak etmediğini bildiğimiz halde çeşitli payeler veriyoruz – ilerde işimize yarar belki art düşüncesi ile – sonra bu ilişkiyi sağlamlaştırmak için her türlü dalkavukluğu yapıyoruz.. bizi yormaya, zorlamaya başladığını hissettiğimiz anda da sahneden çekiliveriyoruz…

Yani, o destanı kendisi yaratmıyor. Biz onu destansılaştırıyoruz, kahramanlaştırıyoruz… Kendini kahraman zannetmesini biz sağlıyoruz. Üstelik bunu kendi çıkarlarımız için yapıyoruz. Yalakalıklarımız, yanında olmaya çalışmamız, sadece kendi menfaatimiz için… Ama “kahraman” aynı ivme ile devam etmek istediğinde bizi yoruyor. Yanında ve yakınında olmanın nimetlerini istiyoruz ama bedelini ödemekten kaçıyoruz. Sonra da kahramanı eleştiriyoruz. Kısaca, “KENDİMİZE BAKALIM, BELKİ DE İKİ YÜZLÜ OLAN BİZİZ” demek istiyor.

Kendimi irdeledim. U.J’nin dediği gibi yaptım mı diye düşündüm. Sorumluluk almadan, elimi taşın altına koymadan (yalakalık sayesinde) güç sahibi olmaya çalıştım mı diye kendimi sorguladım. Bence “tertemiz”im. Ama dostlarım her zaman eleştirebilirler. Ben de öğrenirim.

* * *

U.J diyordu ki:

  • destanını yazacak kadar haketmiş.. başarılı.. ama bu sefer de 2. veya 3.destanını yazamıyorsa.. yani akıl ve başarı süreklilik göstermiyorsa vay haline…

Bir kez kahraman olduktan sonra, hep aynı başarıyı tekrarlamasını, onu hep kahraman görmeyi biz mi istiyoruz? U.J’nin verdiği sanatçı / şarkıcı örneği için “yüzünü bir kez daha gerdir” diyen biz miyiz?

Sahne / TV konusunda bir yorumum yok. Ama yöneticilik konusunda… Yazıda demek istediğim bu değildi. Aksine…

Ya yeni destanlar (başarılar) yarat, ya da artık durul. Eski destanın kahramanı olmaya devam etme. O başarının o zamanlara ait olduğunu kabul et. Gençliğindeki gücünden söz eden ihtiyarlar gibi davranma. Önce kendinle hesaplaş. Başarını irdele, nedenlerini bul. Hazmet… “O günlere özgü idi” de… Kendine ve başkalarına… Kurtar kendini kendi eskilerinden. “Kurtar ki, kendini yenileyebilesin” demek istemiştim.

* * *

U.J diyordu ki:

  • üstler astlar herkes yanlış…

“Hep şikayet, hep şikayet… Doğrusunu bilen bir tek sen misin?” diyor gibi geldi bana… Elbette değilim… İyi patronlarımı da, hata yaptığım durumları da, beni yücelten astlarımı da yazdığımı sanıyorum. Demek ki, onları daha fazla anlatmam gerekiyor.

* * *

Sürekli eleştiriyor gibi davranıyorsam, beni uyarın. En azından U.J gibi…

.