"kavram" etiketli yazılar:

29 Ocak 2015 Perşembe

Bürokrasi tartışması

Geçenlerde “Kalıp kıran” etkinliğinde bürokrasi’yi tartıştık. KALIPKIRAN

Kısa bir sunum yapıldı. Sonra, birçok konuda olduğu gibi tanımı yapılmadan hemen yakın kavramlar, benzetmeler ve anılarla ile tartışmalar başladı.

Burada tartışmayı özetlemeyeceğim. “O bunu dedi, şu böyle söyledi, ben şunu belirttim” demeyeceğim. Sadece kendi düşüncelerimi ve görüşümü anlatmaya çalışacağım.

Bu sayfaları okuyanlar bilir: Kavramlara düşkünümdür. Tanımlamaları ve sınırlandırmaları çok irdelerim.

  • Tomlin’in “Teşhissiz tanım belki ilim olabilir; ama tanımsız teşhis suistimaldir” cümlesini rehber edinmişimdir. Ayrıca, her şeye uyan cümleleri beğenmem

Ben bildiklerimi sıralayayım.

🙂

Bürokrasi kavramı, Sanayi Devrimi ile ortaya çıkmıştır.

  • Sanayi Devrimi sonrası iş hayatı kavramlarının ortaya çıkışını ve artık geçersiz oluşunu birçok yazımda [1] , [2] , [3] , [4] , [5] , [6] vurgulamıştım. Komuta tekliğinin ve görev tanımlarının ortadan kalkmasına en çok Y nesli (yazıların yorumlarında) itiraz etmişti.

Aslında daha büyük bir bütünün (Sanayi Devrimi) alt parçası olan bir kavramı (bürokrasi) tartışacaksak, öncelikle nasıl ortaya çıktığını ve bugüne yansıyan sonuçlarını da tartışmalıyız.

  • Tekrarlıyorum. Sadece bürokrasiyi değil, Sanayi Devrimi’nin eskimiş çok kavramını masaya yatırmak gerekir.

Alman sosyolog Max Weber  (sosyolojiyi metodolojik olgunluğa eriştirmiş olmasıyla tanınır) sanayi devrimi ile ortaya çıkan şirketlerin nasıl yönetilmesi gerektiği üzerinde çalışmıştır. Kendi yakın tarihinin örnek teşkilatı olarak gördüğü Prusya Ordusu’nu incelemiş ve her şeyin yazılı kurallara bağlı olduğu ilkeleri şirketlere uyarlamıştır.

Max Weber’in bürokrasi tanımını Vikipedi’den okursak:

Weber, patrimonyal bürokrasi ile modern (rasyonel) bürokrasiyi ayırt etmiş ve birinden diğerine geçiş süreci üzerinde çalışmıştır. Patrimonyal bürokrasi, geleneksel toplumların belirgin bir özelliğidir ve idari işlerde hünkarın çevresinde toplanmış, çok sayıda ayrıcalığı olan ve bunun yanı sıra ‘adı ve sanı’ ile önem taşıyan kişilerden oluşur. Modern bürokraside ise görevler birer fonksiyondur; kişiler bunları doldururlar; dolayısıyla hukuki statüleri temelinde birer soyutlukturlar. Gayri-şahsi bir yapının içinde, genel ve sistemli bir kurallar bütününe tabidirler. Weber’e göre modern bürokrasinin karakterini belirleyen özellikler şunlardır:

  1. İdare’nin personeli şahsi statüsünde hürdür ve yalnız işinin tanımlanmış görevlerini yerine getirmekle yükümlüdür.
  2. Memuriyet kesin bir hiyerarşiye göre kademelendirilmiştir.
  3. Belli bir kadronun fonksiyonları açıkça tanımlanmıştır.
  4. Memurlar bir akitle vazifeye alınırlar.
  5. Memurlar işe alınışta mesleki ihtisas yeteneği göz önünde tutularak seçilirler. Bunun en makbul göstergesi imtihan sonucu elde edilen diplomadır.
  6. Memurlara yapılan ödeme ‘maaş’ şeklini alır ve bunlar genellikle emeklilik haklarına sahip olurlar. Memur istediği zaman işi bırakabilir ve bazen de işine son verilebilir.
  7. Memurun görevi tek veya ana işidir.
  8. Memuriyet bir (kariyer)dir ve memurlar kıdem veya liyakata ve bir (üst)ün değerlendirmesine göre terfi ederler.
  9. Memur ne bulunduğu mevkiye ne de o mevkinin gelirlerine el koyabilir.
  10. Memur bütünleşmiş bir kontrol ve disiplin sistemine tabidir.

Şurada da bazı ipuçları bulabilirsiniz.

  • Yukarıdaki “gayri şahsi” konusundaki yazıma da bir göz atın. Bilişim dönemiyle birlikte biten bürokrasi kavramlarından birisidir.

Kafka ve Weber’i gösteren bu illüstrasyon şuradan alıntıdır.

Burada önemli noktalar şunlardır.

  1. Bugün hepimizin meslek temelli eğitim almamızın nedeni bürokrasi (Bakınız 5’inci 7’inci ve 8’inci maddeler), yani sanayi devrimidir.
  2. Eleştirdiğimiz bürokrasi çoğunlukla rasyonel bürokrasi sandığımız (az gelişmiş ülke sarmalındaki) patrimonyal bürokrasidir. (Tanımı yukarıda var.)

Bürokrasiyi yukarıdaki temel bilgileri ele almadan eleştirenlere “bir örgütte kimin, neyi, ne zaman ve nasıl yapacağının belirlenmesinin kötü tarafı nedir?” diye sorduğumda, açık ve net bir yanıt almıyorsam, kavramı tartışmıyoruz, kahve sohbeti yapıyoruzdur.

  • Osman Ata Ataç hocamın bizden 3 – 4 sene önceki bir sınıfa “Organizasyon el kitabı ne zaman plan olarak kullanılır?” diye final sınavı sorusu sorduğu geldi aklıma

😀

Bürokrasi tartışmalarında çoğunlukla “tanıdığa kıyak” ve “rüşvet” konularına gelinir. Yukarıdaki 8’inci ve 9’uncu maddeler bunları doğru bulmuyor. Bu durumda yakınını kayıran ve/veya rüşvet alan kişi asıl “kalıp kıran” olmuyor mu? Sistemi esneten o değil mi? Bize zarar vermesinin nedeni, sistemin asıl kurallarının işletilmemesi ve kişiye göre değişmesi değil mi?

Gelin şimdi bürokrasiyi tartışalım.

😛

Bu arada unutmayın:

Sevgi ve Saygılarımla,

19 Kasım 2014 Çarşamba

Kavram klişeleri

Okurlarım biliyorlardır. Klişeleri defalarca tartıştım:

Bu sefer kavramların anlatımında yazılan klişeleri konu edeceğim.

😉

Değişim stratejileri konulu kitap veya makale okuduğumda

  • Barnes & Noble
  • Circuit City
  • Huffington Post
  • Kodak
  • Nokia
  • Netflix
  • SouthWest Airlines
  • Starbucks

vakalarından bahsedilmezse olmuyor.

Kısmen anlayabiliyorum. Bu örnekleri kullanarak derdinizi daha iyi anlatabiliyorsunuz. Zaman, hikayeleştirme dönemi. 20 sayfalık kitabı 200 sayfa yazana garip bakılmıyor, aksine özendiriliyor.

😛

Buraya kadar iyi de…

Her seferinde okur (veya dinleyici) olarak, bunları ilk defa görüyormuşum gibi uzun uzadıya işlenmesi var ya…

Eğer kitabı yarıda bırakıyorsam veya konuşmanın sonunu beklemeden çıkıyorsam…

Kendimi benzetmek istemem ama…

MGM-aslan

Daha filmin başında Metro Goldwyn Mayer aslanını görünce “Ben bunu gördüm” deyip sinemadan çıkan adama benzer şekilde davranıyorsam…

Bazı kavram klişelerinden bıktığım içindir.

🙂

Yeni bir şey öğrenmek bu kadar da zor olmamalı.

.

24 Haziran 2013 Pazartesi

Tuz alıp koşmak

Bir genç arkadaş, birçok kişi ile birlikte benim adımı da işaretlemiş ve #SecimBarajiDusurulsun diye tweet atmış. Sonra başka bir tweet’te de “Bu talep çocuklarımız için” diye eklemiş.

Aradan bir süre geçmiş. Bu sefer bir diğeri, beklediği yanıtı alamadığı için “Üşenmedim baktım ve maalesef şaşırmadım” diye yazmış. Önce “başımdan gitsin” diye retweet ettim.

Bence de seçim barajı düşürülmeli.

secimbaraji

Ama sonra (biraz vaktim de olduğu için) birinin yazdığı, diğerinin peşinde koştuğu bu sloganı ne kadar bilinçli düşündüğünü merak ettim. Gerçekten bu konu hakkında fikirleri var mıydı? “Çocuklarımız için” yaptığı talep konusunda yeterince düşünüp sorgulamış mıydı? Yoksa hıyarım var diyene tuz alıp koşan” genç arkadaşlar mıydı?

Örneğin Finlandiya’da “İsveç’li Halkın Partisi” diye bir parti var. Türkiye’de böyle bir oluşum ihtimali irdelenmiş miydi? Her etnik veya inanç grubunun ayrı partisi olabilen bir duruma ne diyeceklerdi?

Üşenmedim, bazı sorular yönelttim.

Seçim sistemlerini ne kadar araştırdınız? Dar bölge seçim sistemi veya nısbi sistem hakkında ne biliyorsunuz?

Bir hashtag koyup onlarca insana göndermekteki özel amaç ne? Gönderdiğiniz insanları nasıl seçtiniz? “Salatalığım var” diyene koşacağımı nereden çıkardınız?

Gençlerden biri “He gülüm he” diye yanıtlamış. Diğeri ise bunca soru sorduğum için görüşüne katılmadığımı zannetmiş.

🙁

Sorgulama ve birey olma konularında onlarca yazı yayınladım. Bir cümle veya kavram ilk bakışta doğru gibi görünse bile önce sorgulamayan, konulara fanatikçe bakan [1][2] , [3] , [4]  , anlamlı gerekçe düşünmeyip ilk okuduğu 3 – 5 satır ile fikir sahibi olduğunu zanneden kişilerle tartışmaktan kaçmaya eğilimliyim. Bu nedenle buraya yazıyorum.

.

Genç arkadaşlar,

Gerçekten çocuklarınız için bir sistem düşünecekseniz, biraz zaman harcayın ve okuyup öğrenin. Artılarını ve eksilerini irdelemeden ve diğer tüm seçenekleri tartışmadan, sadece mevcut yönetim tarzından şikayetçi olduğunuz için ilk duyduğunuz sloganın peşinden koştuğunuzda…  ötekileştirenlerden hiç farkınız kalmıyor.

Bana sorarsanız, ben de ötekileştiriyorum. Sorgulayanlar ve diğerleri.

😉