"keyif" etiketli yazılar:

20 Aralık 2012 Perşembe

Öğretmen hataları

Öğrencilerin hataları konusunda bazı yazılar yayınladım. [1] , [2] , [3] .

Öğretmen hatalarına da değindim ve matematik öğrenmemenin öğretmen hatası olduğunu söyledim. Okulda öğrenilmesi gereken birçok konu boş geçiliyor.

gibi konuları öncelikle aile öğretmeli. Ailede öğrendikleri de okullarda pekiştirilmeli. (Aile öğretmese bile, okullar bunları anlatmalı.) Oysa aksi öğretiliyor.

MBA seviyesinde derste ödev veriyorum. “Şu konuşmadaki CRM hatalarını bulun” diyorum. (Ödevin yanıtını da yayınladım.)

Öğrenci şunları yazıyor. (Hepsini okumanıza gerek yok. İsterseniz mavi kısmı atlayabilirsiniz.)

CRM bir teknoloji değildir. Aksine, sizin satış ve pazarlama çabalarınızı desteklemek için teknolojiyi kullanır. CRM uygulanmaya, kullanacağınız sistemi ve yazılımı karar vermeden çok önce başlar. CRM amaçlarının, proje gereksinimlerinin ve başarı faktörlerinin tanımlanması CRM’in başlangıç noktasıdır. Diğer bir deyişle CRM, ne için çabaladığınız, bunun için ne gibi gereksinimleriniz olduğu ve ne zaman başarılı olduğunuzu nasıl tanımladığınızla ile ilgilidir. Bu uygulamada doğru CRM doğru müşteri grubu için hazırlanmamış görünüyor.

CRM başarısızlıklarının büyük bir kısmı teknolojiden daha ziyade insan kaynaklıdır. Uzmanlara göre bu hataların en yaygını, sürece dahil olan herkesin aynı anlayışta olmamasıdır. Başarılı CRM uygulaması bütün çalışanların desteği ve CRM projesinin amacı ve metodunun kabulü ile gerçekleşir. Bu, CRM araçlarını kullanan satış personeli, projeyi yöneten üst düzey yönetimi, bakım ve servis bölümlerini ve satış sürecini etkileyen tüm departmanları kapsar. Uygulamada ki Banka yetkilisi hem müşteriye hissettirdikleri hem yanlış ürünleri satışı konusundaki eksik ifadeleri için sıkıntılar yaşamıştır.

Doğası gereği CRM, müşteri odaklıdır. CRM modeli müşteriye odaklanarak ve daha iyi ilişkiler kurarak satışı arttırmayı amaçlar. Başarılı CRM uygulaması müşteri deneyimini artırır. Başarısız CRM’in sonucunda, müşterileriniz sizinle daha az temas kurmak eğiliminde olur.

Başarılı bir CRM, müşterilerinizin alımlarını kolaylaştırır ve onları bu alış verişten memnun kılar. Bu yalnızca artan satışlar ile ortaya çıkmaz, aynı zamanda çapraz satış, müşteri spesifik satış oranındaki artış gibi diğer satış aktiviteleri ile belirli olur.

Hepsi doğru olsa bile, konuyla ne ilgisi var?

🙁

Bunu yapan tek tük olmadığı için şunu iddia ediyorum. Öğretmenlerin suçu. Bu gençlere sadece soruya yanıt vermeyi öğretseler, yukarıda listelediğim konuların birçoğu aşılmış olur.

Hem özel yaşamında, hem de iş yaşamında daha verimli, kendisinden memnun, hayattan ders alan gençler yetişir.

Gençler, okullar vermedi diye yan gelip yatmayın. Bari siz kendiniz öğrenmeye başlayın.

😉

 

 

 

 

08 Ekim 2012 Pazartesi

Başarı unsurları

E-Tohum’un “Başarısızlık Zirvesi” sayesinde BAŞARI konusu yine gündemde. Facebook’da 4 ay önceki yazımı hatırlattım.

Her kim “ŞANS’ın rolü az” diyorsa, kesinlikle yalan söylüyordur” diye vurguladım.

Hepsi eski iş arkadaşlarımdan gelen yorumları irdelerken çok uzadı. Çok sayıda da eski yazıya referans vermem gerekti. Ayrı bir blog yazısı yapmaya karar verdim. Şöyle ki:

🙂

“Şans= hazırlık + firsat” diyebilir miyiz?

Basitce o anda CRM de çalışmıyorsunuzdur, ama surekli bu konu ile ilgili okuyup birikim ediniyorsunuzdur, bunu zaman zamanki konusmalarinizdan yoneticiniz de anliyor, ilgi ve cabanizi goruyor, sonra diyelim ki CRM bolumunde bir ihtiyac oldugunda hemen aklina bu kisi geliyor ve burada degerlendiriliyor.

Kişinin kendi hazırlığı gayreti firsatla beraber adi ŞANS denen birseye dönüşmüş oluyor 🙂 Hazırlığını yapmamış olsaydı yoneticisinin bu konuda algısı oluşmasaydı, bu durum oluşmazdı gibi..

Yanıt-yorumum:

Sevgili Seval,

Yazdıkların benim çocuklarıma söylediklerime çok benziyor. Şans ve yetenek uygun olsa bile çaba gerekiyor. Bu çaba, aynı işyerinde değerlendirilmese de başka yerden iyi teklif almanı sağlıyor.  

Bir de çabasız elde edilen şans var. Babamın “racon kesmek” yerine “ansiklopedilere bakalım” demesi ve benim bilmeden araştırma yapmayı öğrenmem gibi. Ama o bile, hazırlık ve çaba ile pekiştirilmezse, sadece “bir bilene soralım” düzeyinde kalırdı.

Çok haklısın.

🙂

Benim “Başarı “tanımım; BAŞARI=BİLİNÇ .

Yetenek,Potansiyel,Gerçekcilik ve Şans. Bunların farkında olabilme, kullanmayı isteme ve ne kadar kullanabildiğinle ilgili. Yani kendinin ne kadar FARKINDA olduğundur.

Yanıt-yorumum:

Sevgili Ebru,

Çok önemli bir noktaya değinmişsin. FARKINDALIK veya BİLİNÇ. Benim BAŞARI tanımım içinde değilse bile, temel taşlarından biri olarak çok doğru bulduğum bir unsur.

Bilinçli seçimler ile oluşturulmayan “ideoloji” ve/veya “fanatiklik”, sorgusuz sualsiz bir inancın, dogmanın peşinde koşan kişi, başkasının tanımında başarılı olsa bile benim tanımımda da sadece KUKLA’dır.

Ayrıca, elindeki gücün nereden kaynaklandığını bilmeyen (farkında olmayan) kişi, en güçlü olduğu anda bile kaybeden’dir. Emekli bakanların, milletvekillerinin, genel müdürlerin, subayların bazılarında gördüğümüz “eşekten düşmüş karpuz” tavrı da bunu doğruluyor.

Özetle, EVET.  Bence de çaba + yetenek + şans alanlarının hepsinin farkında olan ve anlamlandıran  bir BİLİNÇ gerekiyor. Bilinçli olunmazsa başarılı olunmuyor.

🙂

Si Nem

Doğru zaman + Dogru yer + Şans = BAŞARI

Yanıt-yorumum:

Sevgili Si Nem,

Bence “Doğru zaman + Doğru yer + Şans= BAŞARI” tanımı, sanki “tekrarlayan tanım” olmuş. Zira “Doğru zaman + Doğru yer = Şans” gibi geliyor bana. Bu durumda “Şans + Şans = Başarı” gibi oluyor.

Bence bu “Doğru zaman + Doğru yer + Şans= BAŞARI” tanımı, anlık veya geçici başarılar için geçerli. Ama hayatın ileri aşamalarında yeterli değil.

Örneğin iş hayatının zor zamanlarında da ayakta durmak için başka beceriler ve çabalar da olmalı.

Hele ki başarı tanımı, mutlu ve keyifli bir yaşam diye belirlenmişse.

🙂

Sizin BAŞARI tanımlarınız ve/veya sizin için BAŞARI’yı oluşturan unsurlar neler?

.

 

04 Ekim 2012 Perşembe

Başarı ve başkası

Başarısızlık Zirvesi‘ni baştan sona izleyemediğimi anlatmıştım.

Sevgili arkadaşım İlyas Boydak izlemiş. “Çok şey kaçırdığımı” söyledi. Bazı önemli noktaları anlattı. Bunlardan (aklımda yer eden) biri şöyle:

Konuşmacılara sorulmuş: Başkaları tarafından başarılı nitelendirilmek, ama mutsuz olmak mı; başkaları tarafından başarısız sanılmak, ama mutlu olmak mı?

Bu 2 seçenek verildiğinde, hemen herkes başkasının görüşünü umursamayıp kendi mutluluğunu önemsemiş. Bir kişi hariç. Kim olduğunu tahmin etmemi istedi, ilk seferinde bildim.

İlyas’la tartıştık. Bu durumun bir “nesil sorunu” olduğunu söyledi. “Baby boomer” diye anılan 50+ yaş neslinin “başkasının hayatını yaşadığını” iddia etti. Çoğunluğu Y nesli olan girişimciler, başkasını pek umursamıyor.

Bu kanaat genelde doğru olmakla birlikte, BENCE o kişi için doğru değil. İşini ve görüntüsünü çok umursamak, başkalarına göre pozisyon almak aslında X neslinin özelliği. Nesiller arası farkları inceleyenler tarafından iş hayatında “köpekbalıkları” diye adlandırılıyorlar. (Ayrıntılı bilgi şurada, şu videodan da “lider olarak X nesli” izlenebilir.)

Bahsedilen yönetici, benden yaşlı olmakla beraber ruhu genç. X neslinin tüm özelliklerini taşıyor.

😛

Bana sorarsanız başarının tanımı, işin en önemli kısmıdır.

Herkesin tanımı kendine…

😉