"kitap" etiketli yazılar:

30 Ocak 2019 Çarşamba

Daha Yeni Başlıyor

Ocak 2019’da okuduğum kitaplardan biri, Faruk Eczacıbaşı’nın yazdığı “DAHA YENİ BAŞLIYOR” isimli kitap.

Bu kitabı hem keyif alarak, hem de öğrenerek okudum.

DAHA YENİ BAŞLIYOR” demesinin nedenini şöyle açıklıyor: 2000’den sonra doğanlara “dijital yerliler”, daha öncekilere “dijital göçmenler” deniyor ya! Bu kadar hızlı değişen dünyada kimse yerli değil, herkes dijital göçmen.

Ben biliyorum bu işi” diye düşünmeye başladığınız an, geride kalıyorsunuz. Benim Dönüşüm Durmaz yazısında verdiğim müzik sanayi örneği gibi (kitapta da hem aynı örnek, hem de fazlası var) her seferinde farklı bir yenilik çıkıyor ve önceki ürün ve hizmetler çok kısa bir zaman içinde geçersiz kalıyor.

Dijital Dönüşüm derslerimize (Project House’un kurucu ortağı Serhat Akkılıç ile birlikte veriyoruz)

  • Bireyin ve Müşterinin Dönüşümü
  • Pazarın, Pazarlamanın ve Reklamın Dönüşümü
  • Kurumların ve İş’in Dönüşümü

bölümleriyle başlarız.  Bu kitap, ikinci bölümden de bahsediyor ama birinci ve üçüncü bölümleri “ders malzemesi” olacak düzeyde ele almış. Özellikle kamu kurumlarına düşen görev ve sorumlulukların üzerinde duruyor.

😉

30 Kasım 2018’de People Make The Brand etkinliğinde, Evrim Kuran ile yaptığı sohbette Faruk Eczacıbaşı’nın:

Internet’in bize bırakacağı etkiye hazır mıyız?

Farklı davranışlar gerektiriyor. Disruption sigortaları söküyor. Yerine yenilerini koymak gerekli.

Size gelen bilgi sizi aşırı uçlara itiyor.

Yeni hukuk modeline, yeni politika modeline ihtiyacımız var.

Sonuç odaklılık ile çözüm odaklılık aynı şey değil. İnsanlar, çözüm aramadıkları için kötümser. Çözüm arayışının ortağı olma çabası zaten iyimser yapar.

dediğini daha önce yazmıştım.

Faruk Eczacıbaşı kitabında “Eski dünyanın artık yönetemez hâle geldiği ama yeni dünyanın kurumlarının da henüz kurulmadığı” konusunda kanıtları da sunuyor. Değişimin sosyal + yönetimsel + hukuki + politik + kültürel yönleriyle ele alınmasının önemini vurguluyor.

Web’in karanlık yönünü de çeşitli boyutlarıyla işlemiş. Başka bir ülkedeki başkanlık seçimine müdahale edilmesi örneğini, birkaç kere ele almış.

  • Burada kendime de pay çıkaracağım. Faruk Eczacıbaşı ve Zeynep Tüfekçi ile aynı zamanda (2011 yılında) “her aradığımızı buluyoruz” düşüncesinin tehlikesine dikkat çekmeye çalışmış ve şöyle yamıştım. (Aşağıda, yazımın yayınlandığı dergiden bir bölüm var.)

Kitap okurken elime kurşun kalem, esnek bir cetvel ve post-it’ler alırım. Önemli bulduğum yerlerin altını çizer, sayfanın kenarına ve/veya post-it’lere notlar alırım. Daha sonra notlarımı (okul yılları deyimiyle) temize çeker ve kitabın içine koyarım. Çok sayıda not aldım. Bir kısmını derslerimde kullanacağım, bir kısmını dijital dönüşüm sohbetlerinde tartışacağım, bazıları da sonra dönüp tekrar bakarken işe yarayacak.

🙂

Bu kitabı okuduğunuzda, benim yukarıda yazdıklarımdan çok daha farklı anlamlar bulacağınıza eminim.  Ne de olsa Montaigne “Olgun bir okuyucu çok kez başkasının yazdıklarında yazanın düşünmediği güzellikler bulur, okuduklarına daha zengin anlamlar ve renkler kazandırır” demiş.

.

01 Ocak 2017 Pazar

Kitaplarda Uğur Özmen

Bu yazıyı yakın arkadaşlarım ve ailem için, bir şekilde kayıt olması için yayınlıyorum.

2015 ve 2016 yılında yayınlanan 3 kitapta adım geçmiş.

Matematik Köyünün Delisi – Ali Nesin’le Nehir Söyleşi” isimli kitabın 115’incisayfasında

Aslıhan Lodi yazmış.

  • Burada vurgulamak isterim. Sevgili Ali Nesin büyük tevazu göstermiş. Onun matematiği, özellikle kuramsal becerisi her zaman benden iyiydi. Pratik bir çözüm varsa, benim başarılı olma şansım olurdu. Ancak, kuramsal bakış açısı gerektiren konularda Ali Nesin’le yarışamazdım.

Dönüşüm Yolculuğu – Burhan Karaçam (Işın Tuğrul tarafından yayına hazırlanmış)

2015 Remzi Kitabevi

Bankalararası Kart Merkezi tarafından 2015’te yayınlanan “Türkiye’nin Kartlı Ödeme Sistemleri Tarihi” – Akdoğan Özkan

  • Koleksiyonculuğumun sonucu” diyebilirim. Hangi konuda çalışıyorsam, tüm rakiplerin broşürlerini, ürünlerini, o konuda gazete ve dergi haberlerini, yurt dışındaki uygulamaları, vb. biriktiririm.Bu sayede katkım oldu.

😉

 

01 Kasım 2015 Pazar

Sıfır

Tunç Kılınç’ın kitabı SIFIR’ı 3 günlük tatilin başlangıcında elime aldım. (“3 günlük tatil” diyorum, oy verme gününde evimize dönmüştük.)

Kitabı bitirince de görüşlerimi yazmak istedim. (Daha doğrusu Facebook’da, Tunç’un bu konuda talebini okuyunca bunu ödev edindim.)

Bence SIFIR, Tunç Kılınç’ı özel sektör hiyerarşisinin üst basamaklarındaki beyaz yakalı kişiyken, bugün bildiğimiz Tunç Kılınç yapan kişi, olgu, duygu ve cümlelerin bir araya getirilmesiyle oluşmuş bir mozaik.

Mozaik deyince, Tunç’un bir resmini mozaik yapmaya çalıştım.
Her bir karesini, kitaptaki bir bölüm olarak düşünebilirsiniz.

SIFIR-Tunc

Genelde kişisel görüş ve düşüncelerin yoğun şekilde anlatıldığı kitaplarda çoğunlukla insanların birlikte olmak zorunda oldukları mekanlar seçilir.

Hastane koğuşu, hapishane, uzun yolculuklar gibi ortamlarda roman kahramanları – uzun süre beraber oldukları için – birbirleriyle düşüncelerini, anılarını, okudukları eserlere ilişkin görüşlerini paylaşırlar. Böylece yazar da düşüncelerini derinliğine aktarma fırsatı bulur.

Tunç bambaşka bir yöntem seçmiş. Kısa bölümler halinde yazmış. Kitaptaki (okumayı kolaylaştıran ve ara geçişlerin hızlı olmasını sağlayan) kısa bölümleri bir araya getirince bugünkü Tunç Kılınç karşımıza çıkıyor.

Kitabın kahramanı Ali’nin bir kaza sonrası arafta sürüklenen ruhu sayesinde – Tunç’un gelişimini değil ama -bugünkü Tunç Kılınç’ı (büyük resmi) oluşturan unsurları okuyoruz.

“Tunç’un kendine yolculuğu” diyeceğim ama, bir psikolojik özeleştiri sanılmasını istemem. Gayet rahat okunan bir kitap.

🙂

Bir kitap okumakla dünya değişir mi? Ferrari’yi satınca bilge olunur mu? Gizli (Secret) denen şeyi hemen bulur musunuz?

Onları da sonlara doğru vurguluyor.

😀

Bana gelince, ilk fırsatta Tunç ile bir masada karşılıklı kadeh kaldırıp, kitabı konuşmayı düşünüyorum.

.