"koleksiyon" etiketli yazılar:

17 Ekim 2012 Çarşamba

Koleksiyon

Koleksiyon yapıyorum. Hem de bir sürü…

Kibrit kutusu (40+ yıldan beri), minyatür içki şişesi (40- yıldan beri), deniz kabukları, ilk gün zarfları, ülke veya şehir hatırası anahtarlıklar, ilginç taşlar veya kökler, vb…

Eskiden yurt dışına gittiğimde tütün (TABAC, TOBACCO) mağazalarına gider, her kibrit kutusundan bir tane alırdım. Binlerce kutu oldu böylece.

  • Eskiden pullar gibi seriler olurdu. Artık sigara yasağı var. Hemen hiçbir yerde eskisi gibi kibrit kutusu bulunmuyor. Zaten artık reklam mecrası olarak kullanılıyor. Sadece oteller, lokantalar, bazı markalar…

Aynı şekilde, minyatür şişeleri de gezdiğim yerlerden arayıp topladım. Bine yakın sayıda.

Kibrit kutuları için özel bir dolap, minyatür içki şişeleri için özel bir vitrin, deniz kabukları için özel bir sehpa yaptırdım.

😉

Bir yurtdışı seyahatindeydik. Arkadaşım da kibrit kutusu koleksiyonu yapıyormuş. Eşi “Uğur, senin koleksiyonunda da 200 tane var mı?” diye sordu.

“Bende 3 tane olanların sayısı bile daha fazla!” diye yanıtladım. İstanbul’a döndüğümüzde arkadaşın koleksiyonuna katkıda bulundum. Kuantum zıplaması yaptı.

Bir başka arkadaşımın kızı da biriktiriyormuş. Bende 2 tane olan 800+ kutuyu verdim. Hem de kutular zedelenmesin diye özel korunaklı ortamlarıyla birlikte.

Yeğenim de minyatür şişe biriktiriyormuş. Babası uğradı. 2 tane olan her şişeden bir tanesini aldı. Delikanlının koleksiyonu 2’ye katlanıverdi.

Sigara paketi koleksiyonunu YKB’de birlikte çalıştığımız bir arkadaşa vermiştim. 200+ taneydi. ABD-Rus ortak uzay programı anısına paket bile vardı.

Koleksiyon yapmanın hastalıklı bir tutku olduğu görüşüne de katılıyorum.

😉

Bunları niye yazdım biliyor musunuz?

Elinizde eski kutular ve şişeler varsa… İnternet’ten arayıp beni bulduysanız… “Bende şundan var, fiyatı bu” diyecekseniz…

Lütfen mesaj göndermeyin.

Verirken para almıyorum… Değerini bilene emanet etmenin keyfini yaşıyorum…

Nasıl yanıtlayacağımı bilemediğim mesajlar da beni zorluyor. Sizdekiler sizde kalsın. Benim gösterdiğim özeni de gösterin.

Anlaşıldı mı?

😉

31 Aralık 2011 Cumartesi

Bence 2011 – Kitaplar

Bu sene az kitap okudum, çok kitap verdim.

😉

Gençliğimde çok sıkı bir okuyucuydum. İş hayatında ilerlediğim yıllarda, tatillerde bile işimle ilgili konulara odaklanmaya başladım. Kredi kartı ve ödeme sistemleri konusunda Türkçe ve İngilizce yayınlanan ve ulaşabildiğim her şeyi okumaya çalıştım. Başka konuda okumak, işten çalmak gibi gelmeye başlamıştı. (Ne derin kompleks, değil mi?)

Profesyonel hayatı bıraktıktan sonra biraz afalladım. Neyse ki sosyal medya ortaya çıktı ve bana okunacak yeni konular sağladı. Bu sene, iş odaklı okumayı azaltmaya karar verdim. Bir anda da olmuyor.

Zappos’un hikayesini anlatan Delivering Happiness’ı okudum. Bir kısmı okuldaöğrettiklerime taban tabana zıt idi. Ama kitabı herkese tavsiye ediyorum.

Tanol Türkoğlu’nun Dijital Kültür kitabını çok beğendim. Bilgi’li olmak ile bilgiç olmak arasındaki çizgiyi anlatmış. Mutlaka okunmalı. (Okumak yetmez, kendimizi irdeleyerek anlamaya da çalışmalıyız.)

Ali Emre’nin Management by Öylesine kitabı işten diğer konulara kısmen geçiş sağladı. Orada anlatılan klasik yöneticide, kendimin bazı yönlerini de gördüm.  Artık kendimi düzeltemeyeceğim, profesyonel yaşama dönmeyi düşünmüyorum da… Ama ücretli çalışan ve yöneticilik yolunda olanlara çok tavsiye ederim.

Yekta Kopan’ın Bir de baktım, yoksun bende bir sürü soru bıraktı.  Babamla değil, kendimle hesaplaştım. Çocuklarıma bırakacak bazı notları tutmaya başladım.

Robert Townsend’in “Up the Organisation”ın Türkçesi olan “İş Bilenin, Para Kazananın” yıllar sonra tekrar elime geçti. Reklam camiasında herkesin bildiği AVIS’in “We try harder” reklamı, Robert Townsend’in AVIS’in CEO’su olduğu döneme aittir. Bir cümlesini daha önce yazmıştım. Sahaflarda bulursanız, yöneticilik yolunda ilerleyen herkesin okuması gerekir. (Bu aralarda biri yeniden basarsa, şahane olur.)

🙂

Vee… Çok kitabı arkadaşlara, eşe, dosta verdim.

Çocukluğumdan kalma koleksiyonculuğum var. Hiç bir şeyi atamam. Devamlı biriktiririm. 45 yıldan beri kibrit kutusu, 35 yıldan beri minyatür içki şişesi, ilk gün zarfı (ve bunların yanında bir sürü başka şeyleri) biriktiriyorum.  Yıllardan beri kitap da biriktirdim. Yüzlercesini satın aldım. Unvan artıp da omuzda yıldızlar çoğaldıktan sonra, birçok değerli ve ebatlı kitap da hediye edilmişti.  Hepsi evde duruyordu.

Artık bunların hepsini okuyamayacağımı (biraz geç oldu ama…) anladım. Değerini bilecek, keyifle okuyacak arkadaşlara hediye ediyorum.  Önümüzdeki sene içinde de çok sayıda kitap yeni sahiplerine kavuşacak.

Oralarda daha faydalı olacaklarını umuyorum.

🙂

Bugünlerde Umberto Eco’nun “Genç Bir Romancının İtirafları” adlı kitabına başladım. Sevgili Haluk Mesçi ağabey tavsiye etmişti.

Yetmişyedi yaşındaki Umberto Eco’nun neden kendisini “genç bir romancı” diye nitelediğini ilk sayfada okuyunca… Bu kitabı okumalıyım dedim.

Bitirince bahsederim.

😀

04 Mart 2011 Cuma

Lokasyon bazlı hizmetler

Son günlerde çok duyduğumuz “lokasyon bazlı hizmetler” çok yeni değil. Bir çözümün değiştirilmiş şekli.

İşte size tarihten bir yaprak.

Yapı Kredi Bankası, Bağdat Caddesi ve civarındaki üye işyerlerini müşterilerine duyuruyor. Katlayıp cebinize koyabileceğiniz bir kağıt üzerinde…

O yıllarda, bırakın taşınabilir ekranları cep telefonu yoktu. Banka da kendine böyle bir çözüm bulmuştu.

🙂

Neden yayınladım:

1 – Perakende bankacılık konusunda biriktirdiğim birçok belgeyi Yapı Kredi Bankası‘na vereceğim.

2 – İhtiyaç varsa, mutlaka çözüm oluşturulur. Teknoloji amaç değil araçtır.

😀