"kurumsallaşma" etiketli yazılar:

06 Nisan 2014 Pazar

Kartvizit

Ülkemizde kartvizit çok önemlidir. Özellikle “Kartı getiren kişi yeğenim olur” üzerine nice öyküler vardır.  kartvizit-1

Kartvizit öylesine önemlidir ki, sunum yaptığım zaman tüm temas noktalarımı (Twitter, Faceook, Linkedin, vb. adreslerimi) vermeme rağmen benden kart isteyen gençlerle karşılaşırım.

Benim yaşımda olanlar için bu durum olağandır. Muhtemelen zaman içinde olgunlaşmış ve kişiselleştirilmiş bir kart tutma yöntemi de geliştirilmiştir.

Herkesin kendine özgü bir kartvizit sistemi oluşur. Ben Bilge Ablanın sistemini kopyalamıştım. Bir dönemin büyük şirketlerinden birinin CEO Asistanı da benim sistemimi uygulamaya başlamış ve çok memnun kaldığını söylemişti.

Bunlar, “bilişim dönemi öncesi” iş kuralları…

kartvizit-2Ne var ki gençler kart isteyince şaşırıyorum.  Sürekli mobil cihazlarla yaşayan, derse gelirken bile kalem kağıt getirmeyen bir gençlik, kartviziti ne yapar diye merak ediyorum.

Bir de Sosyal CRM sunumundan hemen sonra kart isteyen gençler oluyor. “Ne anlattım ben?” diye kendimi sorguluyorum.

😛

Neyse… Bugün size mesleğini kartlarına yansıtanlardan örnek vermek istiyorum.

2 ayrı oyun veya sanal dünya şirketinden ikişer adet kartvizit. (Temas noktalarını çıkarttım. Sadece resimleri sunuyorum.)

“Üzerine resim koyalım da bizi hatırlasın” düşüncesinden çok ileride amaçları var. Bakınca oyunu veya sanal dünyayı da hatırlıyorsunuz.

🙂

Benim açımdan başka bir önemi daha var. Max Weber bürokrasisinin getirdiği kişiselSİZleştirmenin bilişim döneminde işe yaramayacağını da anlatıyor.

Bu nedenle Linkedin profillerine resim koymayanların eskide, kurumların öne çıkıp insanların önemsiz olduğu devirde kaldıklarını düşünüyorum.

😉

 

 

28 Ocak 2013 Pazartesi

Exit üzerine

Girişimci tayfasında kurumsal şirketleri eleştirmek kaçınılmaz bir modadır. Bir çoğu, gerçek bir kurumda tek bir gün bile çalışmamış olanlar, bilmeden konuşurlar.

Bu girişimcilerin (son zamanlarda) karşılaştığım çoğunluğu, kayda değer bir iş yapmak değil de EXIT hayaliyle yaşıyorlar. Üstelik, kendileriyle büyüyebilecek sektörleri veya firmaları değil, yurt dışındaki (klonladıkları) oluşumlara satmayı hedefliyorlar.

🙁

Ben de şu soruyu soruyorum;

Girişimini, fikrin asıl yeşerdiği şirkete satmak isteyenler kurumsal yapıları hantallığı, insana değer vermemesi, inovasyonu dikkate almaması gibi konularda eleştirmekte haklı ve tutarlı mı?

Kendisi farkedilen noktaya kadar büyüyüp “sektörün en büyüğü beni satın alsın” diyorsa kurumsal hantallığa, hatta tekelciliğe yardımcı olmuyor mu? Sektörün en büyüğünü değil de onu tercih eden müşterilerine ihanet etmiyor mu?

Bugünlerde bunu sorguluyorum.

😉

Kişisel sorgulama notlarım

Meraklısına, eski yazılar:

Exit üzerine:

😛

Kurumsal şirketlere bakış üzerine:

😛

 

 

17 Ekim 2012 Çarşamba

Fortune 500

Bilirsiniz, bazı yazılım ve donanım şirketleri (Oracle, SAS, IBM, Salesforce.com, vs.), hizmet firmaları (DHL, UPS, AVIS, vs.) “Fortune 500 şirketlerinin şu kadarı bizi kullanıyor” diye reklam yaparlar.

Ne zaman bir yemek sitesi (örneğin yemeksepeti.com), bir çiçek sitesi (örneğin 444cicek.com) ve tamamen web üzerinde iş yapan şirketler de bunu söylemeye başlayacak acaba?…

😉

Hımm… Internet nesli için bir tercih meselesi midir?

Aslında, onu da merak ediyorum.

🙂

Resim şuradan alıntıdır.