Rakamlar
Türkiye’nin en büyük kredi kartı bankasının işyeri pazarlamasını yönetiyordum. Küçük bir leasing firmasına geçtim. O sırada leasing firmasının pazar payı binde 3 civarındaydı.
Şirket Funda-mental [1], [2], [3] torpillilerle doluydu. Ana bankanın yöneticileri, kendi torpilli akrabalarıyla ilgilendiklerinin yarısı kadar şirketi düşünmüyorlardı.
😉
Torpilli ekibin performansı çok düşüktü. Ne yapıldığına baktım. Müşteri arıyor. İhtiyacını söylüyor. Bizimkiler bir fiyat veriyor. Sonra müşteri “Teşekkür ederim. Ben sizi ararım” diyor. Çoğunlukla da bir daha aramıyor.
Bir form hazırladım. Müşteri arayınca, kimin aradığı, telefon numarası, mal cinsi, toplam fiyatı, ne kadar kredi istediği, vb. bilgiler üzerine yazılacaktı.
“Müşteri bizden almayacağını söyleyene kadar bu formlar masanızda duracak. Müşteriyi 2 – 3 günde bir arayıp “kararınızı verdiniz mi”, “yardımcı olacağımız bir şey var mı” diye soracaksınız. Bizimle bağlanmayan her işin, hangi rakibimize ve hangi faiz oranı ile gittiğini de öğreneceksiniz. Bu formlara yazacaksınız ve bana vereceksiniz.” dedim.
Ben de her akşam masalarda bekleyen işleri takip etmeye başladım.
Ciromuz bir ay gibi kısa bir zamanda 3 katına çıktı.
😀
Büyük başarı gibi görünüyor değil mi? Pazar payımız hâlâ %1’in altındaydı.
;-P