"marka" etiketli yazılar:

26 Eylül 2020 Cumartesi

KişiselleştirMEme

Yıllar önce daha ortada KVKK yokken, çok sayıda markası olan bir kurumla CRM konusunda görüşmeye gittim. İnce uzun bir masanın bulunduğu toplantı odasına aldılar.

Masanın bir yanında pazarlama müdürü ve onun iki yanında ikişer tane marka yöneticileri; masanın diğer yanında marka müdürünün tam karşısında IT’den sorumlu müdür. Kadınlar bir tarafta, erkekler diğerinde… Bana, IT’den sorumlu müdürün bulunduğu tarafta, kenarda yer ayrılmıştı. Elle yer gösterdiler.

Konumumu görünce gülümsedim. Birbiriyle birlikte çalışması gereken IT ve Pazarlama arasında oldukça sıkı bir güç savaşı olduğu belliydi. Müzakere psikolojisi dersi alalı 40 sene olmuştu, kavramların çoğunu unutmuştum ama burada gerilim havada solunacak kadar yoğundu. Bana mecburen kenarda bir köşe kalmıştı.

Bazen, daha toplantı başlamadan “buradan bir şey çıkmaz” diye düşünürsünüz. Bunun ne kadarının önyargı, ne kadarının deneyimlerden damıtılmış düşünce olduğunu bilemiyorum. Her zaman kendini doğrulayan kehanetlerden çekinirim, bu nedenle toplantılarda önyargımı susturmaya çalışırım ama… bu sefer sanırım başarılı olamadım.

😉

Bana ayrılan köşeye geçtim oturdum. Geleneksel “hoşgeldiniz” konuşmaları ve kartvizit değişimleri sırasında çantamdan defterimi ve kalem kutumu çıkardım. Günün tarihini, ziyaret ettiğim kurumun adını yazdım. “Sizi dinliyorum” dedim.

Pazarlama müdürü hemen konuya girdi. “Burada veri ambarı kuruluyor. Biz her markanın ayrı veri ambarı olması gerektiğini düşünüyoruz. Siz ne dersiniz?” diye sordu. “Değerli hanımlar… Bu şimdiye kadar duyduğum en harika kötü fikirlerden biri” diye yanıtladım.

Masanın diğer tarafında bir şaşkınlık oldu. IT müdürü biraz kenara çekilip bana yer açtı ve sandalyesini döndürüp beni rahat görecek açıya getirdi.

Ben beklemeden devam ettim. “Yanlışsam düzeltin, sizin kadar bilemem. Gözlemlediğim kadarıyla genellikle bir kadın en pahalı ayakkabıyı alır, sonra ceket, sonra pantalon… en ucuz da tişört veya gömlek… Öyle değil mi?

“Eh… Yani… Evet ama…”

Bu ürünlerin hepsini ayrı markalar altında satıyorsunuz. Bir müşteriyi bütün olarak görmek yerine, tişörtcü marka olarak bakıp “ucuzcu” diye etiketliyorsunuz, veya cekete bakıp “lüks ve modayı takip eder” diyorsunuz. Oysa ikisi de aynı kişi… Neden müşteriyi bir bütün olarak görme fırsatını kaçırıyorsunuz ki?

“Bilgi güvenliği, filan…”

Bir marka müdürünün, kendi markasından hiç satın almayan bir müşteriyi görmesi engellenebilir. Hatta sadece kendi markasından satın alınan ürünleri görmesi, diğer bilgilere hiç ulaşamaması da sağlanır. Bunlar veri tabanı oluştururken yapılması gerekenler zaten… Aksi koşulda müşteri de rahatsız olur.

IT müdürü iyice bana döndü. Yanılıyor olabilirim ama yüzünde “ben zaten söylemiştim” gibi bir ifade var gibi geldi bana. Devam ettim.

Tekilleştirilmiş müşteri için tek bir tane müşteri veri tabanı oluşturun. Kimin, hangi müşterinin hangi alışverişini görebileceğine dair kuralları geliştirin. Her markanızın kartı, diğer markalarda da geçerli. Bu size müşteriyi tanıma fırsatı veriyor. En doğru teklifi, müşteriyi 360 derece tanıyarak yapabilirsiniz. Bunu kaybetmeyin. Yazık olur.

Toplantı kısa sürdü. Başka konu konuşmadık. Ben ayrıldım. “Belki ararlar” diye hiç umutlanmadım.

Yıllar sonra nereden aklıma geldiğini söyleyeyim.

Bütünleşik müşteri deneyimi” konulu ingilizce bir yazı okuyordum. “Bütünleşik müşteri deneyimi geleneksel kişiselleştirme tekniklerinin çok ötesindedir. Müşteri deneyim yolculuğu hakkındaki verileri tüm kanallardan, kaynaklardan ve sistemlerden toplar. Böylece müşterinin sadece o anlık veya o dükkandaki deneyimini değil kurumunuzla ilgili tüm deneyimini görmenizi sağlar” yazıyordu.

Daha geleneksel müşteri tekilleştirme aşamasından çıkamamış olan kurumların, müşteri deneyimlerini anlaması, mükemmel deneyim tasarlaması ve omni-channel olması imkansız.

😉

14 Nisan 2019 Pazar

Konumlandırma’ya Dikkat

Pazarlama’nın 4 P’si vardı.

  • Product – ürün
  • Price – fiyat
  • Place – yer
  • Promotion – tanıtım

Sonra başka P’ler eklendi.

  • Packaging – paketleme
  • Process – süreç
  • People – insan

Hatta

  • Physical Evidence – somut kanıt
  • Productivity & Quality – verimlilik ve kalite

Bu P’ler artar, azalır…

Bence üründen sonra en önemli P Positioning – Konumlandırma’dır.

Markanızı nasıl konumlandırdığınız çok önemlidir.  Hem “üst düzey ve zor ulaşılır“, hem de “gündelik ve her yerde” yaparsanız…

… böyle garip olur.

Lüks” diyecekseniz, dükkanlarınızın yeri, tanıtım yöntemleriniz, söylemleriniz, fiyatınız, kaliteniz, paketiniz, çalıştırdığınız insanlar… hepsi ona göre belirlenir.

Bu nedenle ÜRÜN‘den sonraki en önemli P KONUMLANDIRMA’dır diyorum.

😉

Sosyal mecralarda gördüğüm şu resim bana KONUMLANDIRMA‘nın önemini hatırlattı.

Demek ki sadece markalar için değil, bireyler için de nerede durduğunuz önemli.

😀

02 Şubat 2019 Cumartesi

Temas Noktası ve Reklam

Müşteri deneyimi sürecinde, marka ile müşterinin temas ettikleri çok sayıda nokta oluyor. Bazı markalar, bu temas noktalarında fark yaratıyor ve Gerçekleşme Anı (veya Etkileşim AnıMoment of Truth) olarak isimlendiriliyor.

  • Gerçekleşme Anı (Moment of Truth) konusunda [1] , [2][3]  yazılarının okunmasını öneririm.

😉

E-ticaret’te müşteri deneyimindeki önemli temas anlarından biri kargo ile gelen paketin açılma anıdır. İstediğim ürün geldi mi, renk ve ölçüler tam istediğim gibi mi, elbise üzerime olacak mı, paketim yolda hasarlandı mı, vb… gibi birçok düşünce ve (heyecan, endişe, merak, umut) duygu bir arada yaşanır.

Amazon, bu an’da deneyimde bir fark yaratmak yerine, müşterinin kutuya gösterdiği ilgiden başka şekilde yararlanmayı düşünmüş. Kutu üzerine reklam almış.

Kutu içine reklam broşürü koyulduğunu görmüştüm. Kutu üstünde bu şekilde bir reklamı ilk defa gördüm. (Bunu da bizzat kutuda değil, Özgür Alaz ve Aykut İbrişim sayesinde Twitter’da farkettim.)

  • “Başarılı matbaa işleri hâlâ prim yaptığını “
  • “Doğru hedef kitle seçimi olduğunda işe yarayacağını”
  • “Okunmadan silinen e-posta mesajlarıyla kıyaslandığında dikkat çekeceğini”
  • “Amazon’un reklam gelirlerini arttırmak için her şeyi yaptığını”
  • “İnsanların kutuya değil içine odaklandığını, dolayısıyla reklamın boşa gideceğini”

söyleyebilirsiniz (Bunlar yorumlarda tartışılmış)

😉

ABD’de, özellikle güneye doğru inildiğinde, sedan tipi arabalardan çok bizde jip diye tanınan arabaların kullanıldığını görmüştüm.

Şahsen, doğru hedef kitle seçimi yapıldıysa çok işe yarayacağını düşünüyorum.

.