"Marketing Anadolu Kulubü" etiketli yazılar:

13 Şubat 2010 Cumartesi

Young Guns – 1.1

Aralık ayında, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Marketing Anadolu Kulübü öğrencilerinin düzenlediği “Sıfırın Altında Marketingetkinliğinde Young Guns’dan bahsetmiştim. Marketing_Anadolu

Yeni nesil reklam insanı yetiştirme projesi… (Eski yazılar [1], [2], [3], [4], [5])

Gerek öğrenciler, gerekse destek veren öğretim üyeleri “Sadece İstanbul’da olmasa…” demişlerdi. Bunun üzerine  Marketing Anadolu Kulübü’nün yeni etkinliği içinde Young Guns süreci‘nin bir tekrarını yapmayı tasarladık.

😛

Bu sefer, markalar için değil, en önemli marka için çalışılması gerekecek. SEN.

young-guns-42009 yılının “10 dijital girişimi“nden biri olan Young Guns ekibine yaz boyunca katılacak 3-4 kişiden biri neden sen olmalısın?.. İster 200 kelimeyi geçmeyen bir iddianame, istersen geçmiş çalışmaların, portföyün… Aklımızda kuşku kalmadan EVET diyebileceğimiz gerekçelerin ile…

Şimdiden hazırlanmaya başla… 6 Mart tarihinden önce bize göndermeni isteyeceğiz.Young_Guns1-300x97

🙂

Yine 25 kişiyi Project House’da ağırlayacağız. Nasıl bir ağırlama olacak derseniz, şu yazıyı tüm linkleri ile birlikte okuyun…

Bu sefer sürecin sonrası farklı… Büyük jüri Eskişehir’de… 20 – 21 Mart günlerinde salonu dolduracak olan 500’e yakın öğrenci…

😛

Haydi, çalışmalarınızı, iddianamelerinizi hazırlamaya başlayın. Bekliyoruz.

😀

11 Ocak 2010 Pazartesi

Sevgi / zaman ilişkisi

Giderek daha sık rastlamaya başladığım bazı olgular var. Şu anıları çağrıştırıyor.

😛

Eskişehir’de, Marketing Anadolu Kulübü’nün düzenlediği Sıfırın Altında Marketing‘de  Young Guns’ın oluşum sürecinden bahsettim. Sonra “Sorularınız varsa…” aşamasına geçtik.

“İstanbul’a özel mi? Eskişehir’de de yapacak mısınız? Gelecek dönem ne zaman olacak?” gibi sorular geldi.

Sorulardan biri şöyleydi: “Bu arkadaşlar için çok şey düşünüp yapmışsınız. Onların sosyal hayatını da düşündünüz mü? O konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?”

Kaçak güreştim. Alemşah’a (bir – iki ay sonra ikiz çocukları olacak) topu attım: “Alemşah, haftada kaç gün, saat 18.00’da iş çıkışında hemen evine gidebiliyorsun?” diye sordum…

Yanıtı “yılda 2 kere” idi.

😛

Yaklaşık 30 yıl önceydi. Bir arkadaşım ile aynı sene okuldan mezun olduk. Aynı işyerinde çalışmaya başladık. Altı ay ara ile evlendik. Sokakta karşılıklı oturuyoruz. Pencereler birbirine bakıyor…

Ankara’da işten çıktıktan 15 – 20 dakika sonra evlerimizde oluyoruz. Ben hemen üstümü değişip sokağın başındaki sahaya gidiyorum. Spor yapmak için…

Arkadaşımı da çağırdım birkaç sefer. Karısından fırça yedim. “Ben kocamla sadece bu saatleri baş başa geçirebiliyorum.  Bu saatlerde basket oynamak da neymiş?…” diyordu.

Her şeyi birlikte yapmak, her yere birlikte gitmek zorundaydılar… Sevgi / aşk deyince…

😛

Genç arkadaş geldi ve “ben reklamcı olmayacağım” dedi. “Çok emek ve özveri istiyor… İş arkadaşlarımı karımdan daha fazla görmek zorunda kalıyorum…”

İlkokul aritmetiği ile anlatmaya çalıştım. Mesai 09.00’da başlasa, 18.00’de bitse, iş yerine yakın oturduğun için sadece 15 dakika gidiş ve geliş için yolda harcasan… 08.45 – 18.15 arası dokuz buçuk saat yapar. Eşin ile de dokuz buçuk saat geçirirsen, günde 19 saat olacak. Sadece 5 saat uyuyarak sürdürebilir misin?

Söylemeye çalıştığım şu idi… Bırakalım özveriyi… Normal mesai ile çalışsan bile “iş arkadaşlarını karından daha fazla göreceksin”.

😛

Genç arkadaşlarımızın bir kısmı, bedelini ödemeden başarılı olmak istiyorlar. Onların “başarı” tanımı her ne ise…

😉

Son söz olarak şunu söylemeliyim. Sevgi emek ister. Emek de birlikte geçirilen zamanın uzunluğuna değil niteliğine bağlıdır.

😀

22 Aralık 2009 Salı

Sıfırın Altında Marketing 09

Pazar günü Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencilerinin düzenlediği bir etkinlikteydim. Marketing Anadolu Kulübü yıllardır çok başarılı faaliyetler düzenler. Şimdiye kadar gördüğüm en güzel öğrenci organizasyonları Marketing Anadolu Kulubü tarafından yapılmıştır.

Marketing_Anadolu

Bu sene konu “KRİZ’i dondurmak gerek” idi. Interaktif ortamlardaki pazarlama unsurları üzerinde konuşuldu.

Cumartesi günü Kübra Sönmez, Pelin Ayan, Devletşah Özcan sahne almışlar. Maalesef onları izleme fırsatım olmadı.

Biz (Şule ve ben), Alemşah Öztürk ve Özgür Alaz ile birlikte Cumartesi akşamüstü yola çıktık. Çok öğretici sohbetler ile geçirdik trendeki zamanı. Akşam yemeğinin ilerleyen saatlerinde, Eskişehir’e ulaştık ve Cumartesi günü sunum yapan gruba katıldık.

😀

Pazar sabahı önce Özgür Alaz sahneye çıktı. Bazı notlar tuttum. (Hatta friendfeed’den naklen yayınlamaya çalıştık.):

  • “….. yapabilen müşterilerin olduğu dünyada pazarlama farklıdır…” diye sordu Özgür… Ben “Her fırsatta naklen yayın yapabilen” diye doldurdum bu noktalı yerleri… Alemşah “Kullanıcılarıyla aynı dili konuşmayı başarabilen…” diye yanıtladı.
  • Negatif yorumun maliyeti = 130 kişiden 45’i görüntülüyor,30 kişinin satınalma fikri değişiyor…
  • Alemşah’a sordu…”işe alırken nasıl inceliyorsun?” diye… Google, Friendfeed, Facebook, LinkedIn, Xing… Friendfeed’de ne paylaşmış; sosyal ağlarda kimler ile arkadaş, Google’da nasıl çıkıyor… diye yanıtlandı.
  • Sosyal ağlardaki ayak izlerinin önemi tekrar vurgulandı.

Özgür bazı ödevler verdi. Gelecek hafta, Vikipedi’de Marketing Anadolu Kulübü’nün varlığını hep birlikte kontrol edeceğiz.

Ayrıca, tüm katılımcılar kendi bloglarını açacaklar. Elbette anlamlı içeriklerle doldurmak üzere…

😀

Sonra Alemşah Öztürk sahneyi kapladı. O sırada aldığım notların bir kısmı aşağıda… (Bunları çocuklarıma da aktaracağım.)

  • Seni farklı kılan ne… Senin kendi markanın özellikleri neler?
  • Paylaşınca başkası yapar diye korkma… Paylaşırsan sonuç değişmez.
  • İyi insan olunca zaten farkedilirsin.
  • Hedeflerini belirle… Ama daha 18 yaşında, emeklilik düşünme.
  • Bazıları fırsatları kaçırmamaya uğraşır. Zeki ve çalışkan olanlar için fırsatlar bekler.
  • En iyi olmaya gönül vermiş; Tutkusunu paylaşan; başkasından öğrenebilen insan olmak…

😀

Öğle yemeğini kısa tutup şehire kaçtık. Sevgili Ebru Baranseli bizi bozanın en güzel yapıldığı yere götürdü. Bu da Friendfeed’den yayınlandı.

😀

Marketing_Anadolu_1

Öğleden sonra, ilk olarak sevgili Emre Tok vardı. O sırada internet erişimi konusunda sorun çıktı. Sunuma eklemek istediğim bir video ile uğraştığımdan  Emre’yi dinleyemedim. Maalesef size aktaramıyorum. Ama Friendfeed’deki bağlantısı burada

🙁

Arkasından ben sahneyi devraldım. Young Guns sürecini anlatmak için… Bu kavramı, bulan kişi olan Cüneyt Devrim’in ağzından dinlemek üzere, onu davet ettim. Cüneyt hepimize Young Guns kavramını anlattı. Sonra salondan ayrılması gerekiyordu.

Ben sürecin geri kalanını anlattım. (Sunumun tamamı, çeşitli ortamlarda yayınlanan fotolar ve blog sayfalarından oluşuyordu.)

  • 20’li yaşlarda olan arkadaşlarımızın mevcut TV reklamları ile yetinmemeleri gerektiğini,
  • Interaktif mecralarda daha yaratıcı işler yapılabileceğini,
  • Ucuza fikir avcılığı peşinde olmadığımızı, o fikrin geldiği beyin ile ilgilendiğimizi ve orada daha binlerce fikir olduğuna inanmak istediğimizi,
  • Reklamcı veya pazarlamacı olmak istiyorum diyenlerin Young Guns’a başvurması gerektiğini

vurguladım.

😉

Görülen ilgi üzerine Nisan ayındaki Kampüste Marketing etkinliğinden önce, atölye sürecinin bir benzerini yapabileceğimizi düşündük. Bir hafta önce Kulüp öğrencilerinden 25 tanesi ile 30 saatlik bir deneyim yapabiliriz. Bir Young Guns 1.1 sürümü gibi… Sonra da sunumlarını etkinlik içinde yaparlar. 450 kişilik Danışma Kurulu önünde…

Henüz ayrıntılarını belirlemedik. Gökhan Turan hocamız ve Burak Erpehlivan başkan uygun bulurlarsa… Neden olmasın…

😉

Benden sonra sayın İpek Özgüden Özen,  bir PR şirketinin markayı duyurmakta ne kadar etkin olabileceğini anlattı. Deneysel pazarlama unsurlarıyla da süslenen bu sunumu kaçıranlar varsa… Üzgünüm onlar için…

😀

Kapanış sahnesi beni etkiledi.

Eski başkanlar (Ufuk Ercüment ve Hakan Cabat) ve üyeler de sahneye çağırıldılar. Onlar da tıpkı kulüp üyesi öğrenciler gibi faaliyetin yürütülmesine çalışmışlardı. Konuşmacılar ile doğrudan temas etmek, onların gidiş-gelişini düzenlemek gibi faaliyetlerde eski üyeler (yeni mezunlar) da etkin görevler üstlendiler.

Benimle an be an temasta olan Ömer Çakallı da Marketing Anadolu Kulübü’nün eski üyesi idi. Onunla daha öğrenciliğinde 2008’deki Kampusta Marketing etkinliğinde tanışmıştık.

Bu nedenle eski başkanlardan Hakan “eski” kelimesinden hoşlanmadığını vurguladı. Şimdi bile derneğin sıkı bir üyesi, faaliyetlerine yardımcı bir çalışanı olduğu için…

😀

Özetle, Eskişehir yolculuğu çok güzel ve verimli bir ziyaret idi… Bu etkinliğe katılmamı sağlayan Cüneyt Devrim ve Ömer Çakallı’ya, Eskişehir’deki her saniyenin güzel geçmesini sağlayan tüm Kulüp Üyelerine, Gökhan Turan hocaya ve muhteşem ev sahibi Ebru  Baranseli’ye çok teşekkürler.

😀