Moda Olarak Girişimcilik
Girişimcilik konulu konuşmaların ana teması (nedense) “ücretli çalışmanın kötü tarafları” oluverir. (Girişimcilik konusunda başka konuşacak şey bulamayanlar çoğunluktadır.) Böyle olunca konuşmacıları can kulağıyla dinlerim.
Yakın geçmişte katıldığım bir konferanstaki konuşmacıları 3 gruba topladım.
- Hayatında tek bir gün bile maaşlı çalışmadıkları halde “neden ücretli çalışılmamalı” temalı konuşma ve/veya sunum yapanlar.
- Bugünkü pozisyonlarını ücretli çalıştıkları zamanlara borçlu olup “ücretli olmayı” kötüleyenler
- Gerçekleri söyleyenler
Şöyle açıklayayım:
Birinci grup hakkında: Hayatında tek bir gün bile başkasının yanında çalışmayanların, hiç sahip olmadıkları bilgi ve birikimlerle konuşmaları, diğer tüm söylediklerinin PALAVRA olduğu düşüncesini perçinliyor.
Profesyonel yaşamım boyunca çok sayıda girişimciyle çalıştım. [1] , [2] , [3] , [4] , [5] , [6] , [7] , [8] , [9] , [10] , [11] , [12] . Bazen onlara rağmen şirkette güzel şeyler yapmaya çalıştım. Yıllar sonra karşılaştığımızda haklı olduğumu da itiraf ettiler.
😛
İkinci grup hakkında: Şimdilerde yüksek tutarlı fonları yönetiyorlarsa, bazı girişimlerde yönetici konumundalarsa, hatta kendilerine ait 2 haneli milyon dolarları varsa bunu ücretli çalıştıkları yıllara borçlu olduklarını biliyoruz. Zaten özgeçmişlerini şişinerek anlatırlarken kendileri de söylüyor.
Çoğunluğu o sırada bir fikrin büyüsüne kapılıp çok sıfırlı maaşları terkedip girişimci olmuş da değiller. Büyüyen girişimci + yatırımcı eko-sistemine adeta paralel geçiş yapmışlar. Onları bugüne getiren bilgi ve para birikimini ücretli çalıştıkları yıllarda edinmişler. Şimdi kalkıp ücretli çalışmanın aleyhinde bu kadar hevesle konuştuklarını görünce, gençleri kandırdıkları kanaati ediniyorum.
😛
Üçüncü grup hakkında: Her iki tarafta bulunmuş olan da var, sadece girişimci olarak çalışan da… “Girişimci olmayanı dövüyorlar veya günün modası girişimcilik cümlelerini duyduğunuz için bu işe kalkışmayın” diyebiliyorlar. Girişimciliğin sadece düzenli maaşın öteki seçeneği olmadığını, vur-kaç (veya sat-çık) girişimcilik kavramının doğru olmadığını anlatıyorlar.
“Sevgilimi mi yoksa girişimimi mi çok seviyorum diye baktım. Girişimime zaman ayırabilmek için sevgilimi bıraktım” diyebiliyorlar. Ücretli çalışanların hayallerindeki okulları bitirip geldikten sonra, projeleri uğruna nasıl süründüklerini biliyoruz. Bugün onlarca adam çalıştırıyorlar ama “10 siparişi geçtiğimiz ilk gün 3 ortak -sadece 3 kişilik şirket- bunu kutladık” diye söylüyorlar. “Bir fikre inanmanın ve bunun gereklerini yerine getirmenin” bedelini anlıyor ve anlatabiliyorlar.
😉
İşin rakamsal boyutuna geldiğimizde, başka gerçekler de ortaya çıkıyor. Türk gençlerinin %85’i iş kurmak, girişimci olmak, kendi patronu olmak istiyormuş. Basit bir ekonomi sorusu sorayım. Bu durumda %85’in mi, kalan (başkasının yanında çalışabilecek) %15’in mi daha fazla başarılı olma şansı vardır.
Konferansları dinlerken bu yazdığım noktalara dikkat edin. Hoşunuza giden masallara odaklanıp kendinizi kandırmayın. Üçüncü gruptaki arkadaşlardan Ali Servet Eyüpoğlu’nun dediği gibi “Herkes girişimci olamaz. Moda olduğu için girişimci olunmaz”.
.