Telif hakları ve patent kavramları aslında yaratıcılığın korunması ve özendirilmesi için ortaya çıkmıştır. Nathan Rosenberg “Batı Nasıl Zengin Oldu” isimli kitabında, patent konusunun üzerinde özellikle durur. Patent hakları sayesinde başkasının yarattığı yeniliği kopya etmek yasaklanmıştır. Dolayısıyla inovasyon yapan para kazanmaktadır. Böylece inovasyon yapmak özendirilmektedir. İnsanlar, yeni birşeyler yapmak için yarışmaktadır.
- Batı Nasıl Zengin Oldu kitabı, eski ekonomiyi iyi anlatmaktadır. Internet girişimcileri dışındaki girişimcilerin okumasını öneririm.
Ancak, “bugüne gelirken değişen nedir?” diye kendimize sorduğumuzda, o günlerin yenilikleri ile bugün arasında bir karşılaştırma yapmadan durumu anlayamayız.
O günlerin yenilikleri, elle tutulur, cisimleştirilebilir ürünlerdeydi ve ancak arkalarına büyük sermaye gücünü aldıklarında başarıya ulaşıyorlardı. Arabanın daha az benzin tüketerek çalışması, sandalyenin daha hızlı ve ucuz üretilmesi, kumaşın daha hızlı ve sık dokunması… gibi konular patent konularıydı. Fikir ne kadar güzel olursa olsun, garajda hayata geçirmek ve binlercesini üretmek mümkün değildi. Ya otomobil üreticisine, ya da tekstil fabrikatörüne başvurmak zorunluydu.
- Tesla ve Edison olgusunu bilenler, yenilikçilik ile ürün ve sermaye ilişkisi konusunda ne demek istediğimi daha iyi anlarlar.
Zamanla değişen en önemli konu şu: insanlar maddi varlıklar dışında, cisimsizlere de para ödemeye başladılar. Microsoft’un ofis iletişim yazılımlarına; iPhone’un plastiğine, silikonuna, madenine değil kolaylığına, tasarımına, akıllılığına para ödemek gibi.
Yeniliklerin kattığı değer sadece rahatlık, kolaylık ve akıl ile de sınırlanamaz elbette… İnsanlar keyifli zaman için para ödemeye başladılar, bilgi için para ödemeye başladılar.
Bilgi ve keyifli zaman geçirme araçları ise,
1 – üretmek için büyük sermaye gerektirmiyorlar
2 – kopyalama maliyeti olmayan şeyler.
Sorun da sanayi ekonomisinden bilişim ekonomisine geçişte yaşanıyor. Değişimi anlamayanlara örnek olarak Türkiye’deki gazete patronlarını verebiliriz. “Takdir edileceği üzere; bu durum ciddi emek ve maliyetlerle çıkartılan gazeteler ve gazetelerin internet siteleri” diyerek “yatırım, makineler, gazeteci maaşları, dağıtım araçları, ve saire’nin maliyetini” öne sürüyorlar. Ancak kendileri blogger’lardan malzeme topluyorlar. Blogger’ların baskı makineleri, elle tutulur yatırımları, maaş ve dağıtım gibi maliyetleri olmadığından, kopyalamayı hak zannediyorlar. Kendi deyimleriyle “fikir ve emek hırsızlığı” yapıyorlar. Bilgi birikiminin de bir maliyeti ve değeri olduğunu anlayamıyorlar.
Bilgiye (belki enformasyon demeliyiz) ve eğlenceye daha fazla değer verilmesi, değer = para zanneden zihniyetin iştahını arttırıyor. Orada değer var. İnsanlar buna eğilim gösteriyor. “Bundan para kazanalım” diyorlar. Bu noktada “kopyalama ve yayma maliyetinin olmaması” da onları üzüyor.
O zaman SOPA göstermeye kalkıyorlar.
😉
Kendi sorgulama ve anlama notlarım.
🙂