"Muhan Soysal" etiketli yazılar:

18 Ocak 2019 Cuma

Bir Öğrencilik Anısı

Adım geçen kitaplardaki ilgili bölümü bloguma taşıyorum. Yakınlarıma ve çocuklarıma kendi yaşam hikayem konusunda, başkalarının gözünden parçalar bırakmak için.

😉

Sevgili dostum Mehmet Sezgin, “Hikayesi En Bol” adlı kitabında benden bahsetmiş.

Benden bahsettiği bölüm, ODTÜ’deki ilk ders.

Benim taraftan anlatayım.

Bölümün adı İşletmecilik. Her sene, okula yeni gelenleri işletmek gerekli. Bizim son sınıfta olduğumuz sene, bu oyunun baş rolünü ben üstlendim. Kaba sakalım ve dalgalı saçlarımla biraz mağara adamı görünümündeydim. (Maalesef – veya iyi ki – o döneme ait bir fotografım yok.)

Muhan Soysal hocamızdan taktik de aldık. Sınıfın genç görünenlerini araya yerleştirdik. En genç görünenlerden biri, basketbol liginde oynuyordu. Onu “tanıyan olabilir” diye sınıfa çağırmadık.

Ben kürsüye çıkınca “Yine mi bu! Bunun yüzünden sınıfta kaldım” gibi cümleler söyleyeceklerdi. Böylece daha ben konuşmaya başlamadan bir korku havası estirecektik.

Senaryo iyi çalıştı. Daha birkaç dakika olmadan, sadece benim sesimin duyulduğu bir ortam oluştu. Tahtaya anlamlı, anlamsız bir şeyler yazıyordum. Bu sırada kapı açıldı. Son derece güler yüzlü biri (Mehmet Sezgin) amfiye girdi. Yukarıdan aşağı sakin bir şekilde indi.

Ben “bu ne cüret” der gibi, iki elimi belime koyup baktım. Geldi en ön sıraya oturdu. Sınıfta çıt çıkmıyordu.

Aradığım fırsat gelmişti. Onun geç girişini bahane edip, sinirlenmiş rolü yapmaya başladım. “Uçak olsa beş dakika geç girebilir misin?” “Beyefendi, uçak çoktan kalktı” “İnsan ODTÜ’deki ilk dersine de geç kalır mı?” “Madem geç geldin, bari arka sırada bir yere usulca otur. En ön sıraya kadar gelip dersin gidişatını ve benim konsantrasyonumu neden bozuyorsun

Ortamda izleyici olanlar bile buz kesmişti. O ise, güler yüzünü pek de değiştirmeden bakıyordu. “Madem son geldin, tahtayı sil” dedim. Keyfini bozmadan sildi, silgiyi yerine koyup gitti oturdu.

Peter Drucker’ın “Verimlilik işleri doğru yapmak; etkinlik ise doğru işleri yapmaktır” cümlesini de bu arada söyledim.

Onunla uğraşırsam işe yaramayacak olduğunu anladım ve yine sınıfa döndüm. Yukarıda, Mehmet Sezgin’in kitabında yazdığı şekilde korku ortamını sürdürdüm. Tahta silinmişken “Az önce ne anlattım ve ne yazdım” diye bir küçük sınav bile yaptım.

Muhan hocamızla “20 dakika” diye anlaşmıştık. Hocamız üst kapıdan amfiye girdi. Onlarca basamağı inip ön tarafa geldi. Sınıftakilerin çoğunluğu bunu farketmedi bile. Ben “Arkadaşlar, Tarih dersine yeterince geç kaldık. Haydi gidelim” dedim.

Yeni öğrencileri öylesine paralize etmişiz ki, bizim sınıftakiler ayağa kalkıp “İzin verir misin? Tarih dersine geç kaldık” diye izin istediklerinde boş gözlerle bakmışlar.

Neyse, biz eğlenerek Tarih dersine gittik.

😉

Muhan hocamız da sınıfın donuk ve anlamsız bakan gözlerini görmüş. “Çıkın, 10 dakika hava alın” demiş.

Döndüklerinde İşletmecilik Bölüm Geleneğini anlatmış. “Buna da “işletme” derler ama, biz size burada gerçek işletmeciliğin ne olduğunu anlatacağız” demiş. Derse, döneme, okula başlamışlar.

😀

Mehmet Sezgin ile asistan – öğrenci değil, arkadaş ve dost olduk. Birbirinin en büyük rakibi olan şirketlerde çalıştık. Dostluğumuz bozulmadı.

==

Bu arada, kitabı okuyun. Sadece kredi kartı veya ödeme sistemleri açısından değil, ekip yaratma, organizasyon yapısı, kurumlarda güçlükleri aşmak için yapılabilecekler, bilgi paylaşımı, vb. birçok konuda esin kaynağı olabilecek satırlar var.

Keyifle okuyacağınıza eminim.

.

14 Kasım 2015 Cumartesi

Tasarımcı Düşünme

Az önce yayınladığım grafiker cümlesini okuyunca, tasarımcı düşünme (design thinking) kavramına tekrar göz attım. Harvard Business Review (HBR)’ın Eylül 2015 sayısında epey yer verilmiş.

Bu vesileyle, bambaşka bir konuyu yazmak istedim.

HBR’da şu kısmı görünce…

TASARIM-3

Herbert Simon‘ı ilk ne zaman duymuştum biliyor musunuz.

1977-1978 ders yılında. Muhan Soysal hocamın derslerinde. Sabah üşenmedim eski notlarımı aradım.

Veee buldum

TASARIM-4😀

 

Biliyorum ki, Muhan Soysal‘ı tanıyanlar “Herbert Simon’dan 1978’de bahsettiğini” duyunca şaşırmayacaklar.

Oyun teorisi Nobel almadan çoook önce de bize “Gelecekte önemli olacağını” söylemişti.

Nurlar içinde yat Muhan hocam.

🙂

12 Ekim 2014 Pazar

Arkasında ne var?

Bugün Ürün Geliştirme dersinde yoklama alırken sayfanın arkasında (tüm sayfayı kapsayacak büyüklükte) şu resim vardı.

absolute

Yoklama kağıdı bana geri dönünce sordum. İmza atan 13 öğrencinin hiçbiri resmi farketmemişti.

Nasıl yorumlamalıyım bilemedim ama onlara bir Muhan Soysal öyküsü anlattım.

😛

Muhan hocam, bizden 3 sene önceki son sınıfa Business Policy sınavında oldukça zor bir vaka analizi sormuş. Sınıf çılgınca çözmeye çalışıyor. Muhan hocam yoklama kağıdını eline almış, teker teker imzalatıyor.

O yıllardaki İdari İlimler anfisinde sıralar arasından geçmek oldukça zor. Her bir öğrencinin teker teker kalkıp yol vermesi gerek. Oysa Muhan hoca, daha önce yoklamayı sınıfın resmini çekerek yapmış bir kişidir. Etkin ve verimli çözümleri hemen üretebilir.

Bir öğrenci durumun – hocanın herkesi teker teker rahatsız etmesinin – garipliğini farkediyor. Muhan hocayı izliyor. Kağıdı tutuşundaki farklılığı anlamaya çalışıyor. Sıra kendisine gelince, kağıdı çevirip arkasına bakıyor.

Yeterli veri olmazsa hiçbir vaka çözülemez” yazdığını görüyor.

Gözlerini kaldırıp Muhan hocaya bakınca “sus” işaretini alıyor. Yoklama bitene kadar bekliyor. Daha önce yazdıklarını silip, sınav kağıdına sadece “Yeterli veri olmazsa hiçbir vaka çözülemez” diye yazıyor ve teslim ediyor.

100 üzerinden 100 alıyor.

🙂

Ders bunun neresinde diye sorarsanız… İşletmecilik son sınıf öğrencisi imza attığı kağıdın önüne arkasına bakmalıdır.

😉