"Mümtaz Zeytinoğlu" etiketli yazılar:

17 Haziran 2010 Perşembe

Hatalardan ders almak

Bu anıyı rahmetli Mümtaz Zeytinoğlu’ndan dinlediğimde daha yeni 20’li yaşlarımdaydım.

😀

Ön gerilimli beton kirişleri Türkiye’de ilk defa üretmeye başlıyorlar. Eskişehir Arçelik fabrikasında kullanılacak. Her şey bilgisayarlar ile hesaplanmış.

  • (Hani Hereke karayolu yerden metrelerce yukarıda… Viyadük ayaklarının arasında da 30 – 40 metre mesafe var.  Üzerinde arabaları, TIR’ları taşıyan o köprü ön gerilimli kirişlerden oluşuyor)

Resim Anadolu Otoyolunu gösteriyor.

Öngerilimli kirişlerin yapımında “bilim ne derse o” olmalı. (Bilim = Mühendislik) Ama işçiler kiriş yüzeyini pek beğenmiyorlar. Onlara göre “beton dediğin kaymak gibi dümdüz olacak”. Oysa krişin üzerinde bazı girinti – çıkıntılar var.

Mümtaz bey tecrübeli bir yönetici. İşçilerin kendi bildikleri gibi yapmasından çekiniyor. Suyu biraz fazla verecekler… Betonun yüzeyi cam gibi dümdüz olacak…

Bildikleri gibi yaparlarsa tüm fabrika yıkılıverir. Tazminatın altından kimse kalkamaz.

😉

Bir tane kirişi bilimin dediği gibi hazırlatıyor. Bir başkasını da işçiler kendi bildikleri gibi hazırlıyorlar. İkisi de yerden birkaç metre yukarıya koyuluyor. Her ikisine de aynı ağırlıklar asılıyor. Altlarından geçmek YASAK.

Birkaç gün boyunca diğer işlerle ilgileniliyor. Kiriş üretimi duruyor. 3 – 4 gün sonra, işçilerin yaptığı kiriş bir anda çöküveriyor. Paramparça…

Artık işçilerde de kuşku kalmıyor. Bilimin dediği şekilde yapılıyor. O fabrika 30 yıldır sapasağlam.

😀

Bazılarımız görmeden öğrenmiyor.

😀

16 Aralık 2009 Çarşamba

Patronun ne olduğu…

Yeni girdiğim bir işyerinde, 2 ay sonra gelen Genel Müdür, ilk olarak bağlı olduğum Genel Müdür Yardımcısı’nın işine son verdi. Oldukça çirkin bir şekilde…

Ben kendisine, “Aradan biraz zaman geçtiğinde, onun davranışının nezaket ve nezahat düzeysizliğini unutacaksınız. İşte o zaman, bu şirkette olmadığınız için çook memnun olacaksınız.” dedim.

Birkaç ay sonra görüştük. Eski patronum gençleşmişti. Bana hak veriyordu…

😀

Nereden biliyordun? diye soracaksanız… Anlatayım…

Bazen yeni Genel Müdürler, kendi kadrolarını işin başına getirmek için eski Genel Müdür Yardımcıları’nın görevlerine son verirler. Bunu olağan karşılarım.

Unvanını mesleği sananların yanlış yaptığını, unvanların verildiği gibi alınabileceğini daha önce çok kez yazdım.

Maaşlı yaşamın, zaman ve birikim alışverişi olduğuna inanırım. Satın almak istemeyenin de, satmak istemeyen kadar hakkı olduğunu düşünürüm. İstifa eden ne kadar haklı olabilirse, göreve son veren de o kadar haklı olabilir.

Profesyonel yaşamda geçen 30 yıl boyunca kovulduğum da oldu, iş akdini feshedip adam gönderdiğim de…

Ancak işin başka yönleri de vardır.

Rahmetli Mümtaz Zeytinoğlu’nun “Adamın ne olduğu işe girerken değil, işten ayrılırken belli olur” dediğini yazmıştım. (Sadece iş değil, sevgiliden veya eşinden ayrılırken de belli olur.)

Patronun ne olduğu da astın görevine son verirken belli olur.

😉

23 Mayıs 2009 Cumartesi

"Büyük adam" olmak

Internet camiasındaki hemen herkes genç… Hemen her duygu ve düşüncelerini de anlatmayı seviyorlar. (Sadece çok yakın dostlara anlatmakta sakınca olmayabilir… Fikir sormak, danışmak iyi bir şeydir.)

Yine genç yaşın doğal sonucu, aramaları sürüyor. Kendilerini de, ideal iş yerini de bulmaya çabalıyorlar. Dolayısıyla, sıkça iş değiştiriyorlar. (Ben de 15’den fazla iş değiştirmiştim. Takdirle karşılarım.)

İş değiştirdiklerinde, sadece haber verenler var. Ama bazıları gerek Friendfeed’de, gerekse kendi bloglarında uzun uzadıya anlatıyorlar. Eski şirketleri ve patronları hakkında yazıyorlar. Çokça da olumsuz… suçlayıcı…

🙁

Ben çocuktum… İngiltere’nin efsanevi Başbakanı Winston Churchill’in uşağı işten ayrıldıktan sonra gazetecilerin dolduruşuna gelmiş. Anılarını yazmış.

Winston Churchill’in evde nasıl konuştuğu, hangi bakan hakkında ne küfür ettiği, ne kadar çok yediği… Hatta ne sıklıkta gaz çıkardığına kadar her şey…

Churchill’in bunlara yanıtı sadece tek bir cümle:

Hiç kimse, uşağının yanında büyük adam değildir.”

😛

Mümtaz insan, rahmetli Mümtaz Zeytinoğlu’nun “Adamın ne olduğu işe girerken değil, işten ayrılırken belli olur” dediğini yazmıştım.

Önemli olan, uşak (veya çalışan) olarak “büyük adam” olmayı başarmaktır.  Bence bir cümle ile o adamı sonsuza kadar “uşak” kılan Churchill haklıdır. Kesinlikle…

😉