"müzakere" etiketli yazılar:

18 Nisan 2014 Cuma

Ver ki alasın

Pazarlamada çok uygulanan yöntemlerden biri, değerli bilgiyi almak için bir şey vermektir.

Internet’ten resim ve grafik indirme amaçlı GraphicStock sitesi “7 gün boyunca, günde 20 tane resmi ücretsiz indirebilirsin” diyor.

GraphicStock

Sadece

  • Adını
  • Soyadını
  • E-posta adresini

vermen gerekiyor.

🙂

Yeni bir site kurdun. “En azından bir kere deneseler mutlaka beğenirler” diye düşünüyorsan örnek burada.

Bu talebinin karşılığında, denemeyi özendireceksin. İlk defa girenlerin ne kadarının sürekli müşterin olacağına dair varsayımın olacak. Bu deneme sürecinde giden resimlerin bedeli veya maliyeti varsa, üye olanlardan bunu fazlasıyla çıkaracağına dair öngörülerin olacak.

Sonra teklifi oluşturacaksın.

😉

Önce özgürce kullanım hakkını vereceksin ki, ilk defa girecek olanların bilgilerini alabilesin. Grafik indirmek isteyen de seve seve bilgilerini paylaşacak.

Ver ki alasın.

😀

 

 

 

03 Mart 2013 Pazar

Ücreti saptamak

Bazıları ücretli ile profesyonel kavramlarını karıştırıyor, “Bana ücretimi veren ne söylerse yaparım, ben profesyonelim” diyorlar. .

😛

Bu sözü ne zaman duyarsam, aklıma şu Bernard Shaw öyküsü gelir:

Bernard Shaw, bir davette oldukça güzel bir leydi ile dans ediyormuş. Sormuş:

Sayın leydi, iki milyon sterlin versem, benden çocuk yapar mısınız?

Leydi kıkırdamış, gülümsemiş, şuh bir kahkaha atmış… ama HAYIR dememiş.

Bernard Shaw devam etmiş: “100 sterlin versem benimle yatar mısınız?

Leydi çok sert tepki göstermiş “Bay Shaw… Bu ne küstah bir soru?.. Ben xxx miyim?

Shaw yanıtlamış: “Sayın leydi. Ne olduğunuzda çoktan mutabık kaldık. Ücreti saptamaya çalışıyoruz.

😉

Aman ha… Doğrusunu öğrenin de, “Ben profesyonelim” sözünü yanlış yerde kullanmayın.

😛

23 Aralık 2011 Cuma

Sorgulamanın zorluğu

Hemen her olaydan sonra, “acaba”lar beynimde uçuşur. Bir başkasına anlatır gibi içimde konuları tartışırım. Doğru mu düşünüyorum, yaptığım doğru muydu, daha iyi yapılabilir miydi, elimden daha fazlasını yapmak gelir miydi, daha fazlasını yapmak optimumdan uzaklaştırır mıydı, optimum olup olmadığına nasıl karar verilebilir, o an optimum zannettiğim olgu zamanla değişir mi, bunu etkileyen faktörler nelerdir, zaman ve süreklilik kavramının sonu var mıdır…

Sorular uzar gider. Beynim bir Charlie Chaplin rahatsızlığı içinde dolaşır. Diğer yandan bilirim ki “mükemmel iyinin düşmanıdır“.

😉

İlginç düşünce labirentlerinde çok zaman harcayınca derdinin ilacını düşünmeden edemiyor insan. “Beyni ne rahatlatır?” diye de düşündüm.

Geçenlerde oynanan bir maç, zaten bildiğim yanıtı bulmama çok yardımcı oldu. İlgili kişilerin şike yapıp yapmadığını düşünmek yerine körü körüne taraftar olanların yazdıklarına göz attım. Sorgulamama, söylenene inanma becerisinin onları ne kadar rahatlattığını düşündüm. (Basit konularda bile beni uykusuz bırakan içsel tartışmalarıma rağmen onlara hiç imrenmedim.)

Biliyorum “Fanatizm, her suçu haklı kılar.” Ama bu kalıba sığınmadan irdelemek gerek. Yoksa, kavramın fanatiği olunur – ki o zaman aynı kapıya çıkar.

İnanç (ideoloji, fanatiklik) beyni çok rahatlatıyor. Kullanmaya gerek kalmıyor ki… Hangi durumda nasıl davranılacağının kuralları var. Bazen yazılı, bazen “öyle olmalı” diye alıştırılmış kuralllar. Her konuya kısa açıklamalar getirmek kolaylaşıyor.

Deprem nasıl oluyor, kuş nasıl uçuyor gibi soruları bile sormadan…

Oh ne rahat…