"oyun" etiketli yazılar:

20 Haziran 2017 Salı

Oyun ve Beceri

6 yıl önce dijital oyunlar ve reklamlar konusunda yazdığım bir yazıya birkaç ay önce oyuncak örneğiyle ekleme yapmıştım.

Bugün oyuncak ve marka pazarlaması konusuna birkaç örnek vermek istiyorum.

Evde tamir için elime tornavida veya pense alırsam, torunum da hemen bana yardım etmek istiyor. Eline bir alet alıp geliyor. Her ne yapacaksak, birlikte yapıyoruz.

Kız çocukları da annelerini taklit etmek istiyorlar.

Bu ihtiyacı saptayan bir Alman firması, markaların oyuncak modellerine odaklanmış. Alttaki broşür, bu firmaya ait. Bir yaraftan açarsanız Miele, diğer taraftan bakarsanız Bosch marka ürünler var.

Resimlere bakınca oyuncak şirketinin hedefini kolaylıkla anlayabilirsiniz. Onlar “markalaştırma” yapıyor.

İster evin içinde, ister bahçede, ister atölyede… Hepsi için oyuncaklar hazır.

Arabanıza veya traktörünüze bakım yaparken oğlunuz özeniyor mu? İşte size 2 ayrı marka (Bosch ve John Deere) için oyuncak el aletleri. “Benim neyim varsa, oğlumun da var” diyebilirsiniz.

Siz iş yaparken o da kendini “yardım ediyor” zanneder. Üstelik, kendisine zarar vermesi de engellenir. El becerileri de gelişir.

Erkek çocukları için araba ve top dışında oyuncak olmasını çok seviyorum.

Elimden iş gelir. Marangozluğum filan da fena değildir. Ama Bosch broşüründeki oyuncakların gerçeklerinden benim evimde bile yok.

Kız çocuklarını da unutmamışlar. Annesinin dikiş makinesine veye süsüne özenenler için, yine farklı markalara uygun seçenekler var.

Buraya broşürlerinden birkaç sayfayı koyduğum firma aslında B2B iş yapıyor. Broşürde çok sayıda markanın ürünlerinin oyuncakları var.

🙂

Bu yazıyı, “Biz bir gençlik kartı yapalım. Şimdiden markamızı öğrensin. Büyüyünce bizim bankamızı kullansın” hayalinde olanlara örnek göstermek için yayınlıyorum. 16 yaşındaki ergenin cebine bir kart koyduğunuz için ileri yıllarda sizinle çalışacağını sanıyorsanız çok yanılırsınız.

Anlamlı bir marka algısı yaratmak için, daha önceden başlamalı ve daha deneysel bir iletişim kurgulamalısınız.

😉

Bugünlerde çocuklar el işi değil de cep telefonuna veya tablete mi eğilim gösteriyorlar. Bu durumda oyunlaştırma (gamification) kaçınılmaz olur. Öyle değil mi?

  • Önemli not: Bunu sadece markalar için algılamayın. Eğer çocukta iyi ve olumlu özellikler geliştirecekseniz, onu yapmanın tek yolu da oyunlaştırma.

.

01 Mayıs 2011 Pazar

Kumarbazın oyunu

Babam bana ve kardeşlerime kağıt oynamayı küçükken öğretti. Daha okula gitmeden önce bezik oynamayı, 10 – 11 yaşımda King ve Ohel‘i öğrendim.

Tıpkı LEGO veya saklambaç gibi onların da bir oyun olduğunu bilmemizi istedi. Böylece kumar tutkusunu daha küçükken engellemişti.

Muhtemelen bu nedenle, kağıt oynamayı çok severim; ama parasına oynamaktan da o kadar nefret ederim.

😀

20’li yaşlarımdaydım. Yazlık kampta aynı yaşlarda biri poker oynamayı teklif etti. Dördüncü lazımmış. Parayla oynamayacağımı söyledim. Bunun üzerine “Kazanırsan senin olacak, kaybedersen ben ödeyeceğim” dedi.

Şahane… Daha ne olsun… Oyuna başladık.

İki taraftaki arkadaşların parası onunla benim önümde birikiyor. Sonra… hoooop. Hepsi ona gidiyor.

Birkaç saat boyunca hep böyle oldu.

😉

Aradan birkaç gün geçti. Daha 20’li yaşlardaki bu genç adamın bazı çevrelerde şimdiden meşhur olmaya başlayan bir kumarbaz olduğunu öğrendim.

Yani, bilmeden adamın diğer 2 kişiyi söğüşlemesine yardımcı olmuştum. Aklımca zaten sevdiğim birşey yaptım ve kumar oynamadım. Ama…

😉

2008 krizi ve Zeitgeist dizisini birlikte düşününce… Nedense aynı düşünceyi yaşıyorum. Birileri herkesi söğüşleyip…

Sizce?..

😛

Resim şuradan alıntı.

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Sahilde çocuklar

Plajda veya havuzda çocuklar sürekli bağırır, cıyaklar, vıyaklar… Bazı çocuklar ise kendi kendilerine oynarlar.

🙂

Dikkatimi en çok çeken bağırışlar şunlar:

En fazla “anneeee” diye bağırıyorlar. Bazı çocuklar hemen her hareketini bildiriyor . “Anneeee, bak ayaklarıma deniz geldi”, “Anneeee bak iki kulaç yüzdüm”,  “Anneeeee, bak kumdan kale yaptım”,  “Anneeeee deniz kumdan kaleyi bozdu.”

  • Bu ülkede birine sövmeye başlarken neden anne’den başlandığını anladım galiba

😛

Sonra da “benim o” bağırışları var. Ne görürse “benim” diye bağıran çocuklar.

Nedense “Hayır, o senin değil” diyen anne-babalar azınlıkta. Çoğunlukla “birlikte oynarsınız” diyorlar. Diğer çocuk “Ama o benim” diye tutturuyor.  Kısır döngü…

  • “Benim işçim, benim köylüm, benim vatandaşım” söylemlerinin kökenini buldum galiba.

😛

Yabancı çocuklar daha az gürültü yapıyor, daha az bağırışıyor. Çok mu kötü yetiştiriliyorlar acaba?

Sizce neden?

🙂