Eğitimde kalite
Bir yazıda, karar verilen an ile elde edilen sonuçların arasındaki zaman arttıkça, araya giren yanlış kararların sayısının da arttığından bahsettik.
Bence bunun en belirgin örneklerinden biri de “eğitim” sektörüdür. Özel üniversite açıp işi ucuza getirmeye kalkan bazıları… Yatırımları hemen paraya çevirmek isteyenler… “üniversite sınavına binlerce insan giriyor” diyenler… Yüksek lise eğitimi yapanlar… Askere gitme tarihini ertelemekten başka ise yaramayanlar… Sadece bazıları için söylüyorum… Bu bazıları yazının konusu değiller… 🙂
Ya da diğerleri… İyi bir akademik kadro kurarlar… Çok yatırım yaparlar… Meyvesi birkaç sene sonra elde edilir. Okullun eğitiminin iyi olduğu piyasada dillenmeye baslar. Öğrenciler öyle söylediği için değil, mezunları işe alanlar memnun olduğu, okulu methettiği için. Bunlar da (bu seferlik) konu dışı…
Bir de arada gidip gelenler var… İyi bir akademik kadro ve yatırımla ise başlayan… Bir süre sonra maliyeti azaltmaya karar veren… Pahalı kadroyu ucuzlar ile değiştiren… Bu değişimden sonra ilk bir kaç sene (piyasadaki bilinirliği eski mezunlardan ötürü olumlu olduğundan, doğal olarak) kar eden… Sonra, yeni mezunların tercih edilmediği dedikodusu çıkan… Giderek öğrenci bulmakta güçlük çeken… Ve finansal güçlüklerle karşılaşan…
5 – 6 sene geciken sonuç yüzünden, ilk yıllar yüksek kar eden ve kendini haklı hisseden bu son grup bana Paul Senge’nin örneklerini hatırlatır.
Ne var ki bir başka “pazarlama gerçeği” daha vardır. Algısı düşen markayı eski yerine oturtmak imkansız değildir ama çok zor ve daha masraflıdır.
🙁