"pazar payı" etiketli yazılar:

14 Şubat 2018 Çarşamba

Ego ve Rekabet

Mayıs 2017’de, kurumların büyüklüğünün bazı çalışanlarda ego büyümesine neden olduğunu yazmıştım.

Bu ego büyümesi, bazen piyasa gerçeklerinden kopmayı da sağlar. Ayaklar yerden kesilir ve bulutlarda yürümeye başlanır. Bulutların üzerinden bakınca rakipler görünmediği için, oralarda ne olup bittiğiyle pek ilgilenilmez.

Daha ileri vakalarda, uluslararası iş dergilerinin her makalesi kurum içinde “gördünüz mü, adamlar neler yapmışlar?” tartışma konusudur ama kendi yerel mağazasındaki olaylar ufaktır, geçicidir… Müşteri dersen… Müşteri mi? Kimdi o?

😉

Danışmanlık sohbetlerimde “Biz (cirolarımıza bakıp) kendimizi, sektörümüzün Türkiye’deki en ileri şirketi sanıyorduk. Bir konferansta rakibi dinledim. Ohooo, düzgün altyapıyı kurmuşlar, bizi teknolojik olarak geçmişler. Bizim kadar büyük değiller ama ROI bizden çok.” cümlelerini duymuşumdur.

😉

Benim de benzer bir anım var.

Türkiye’nin en büyük perakende bankasından çıkıp, pazar payı binde 3 olan bir leasing şirketine gitmiştim. Pazar payını bir yılda ikibuçuk katına çıkardım. “Vay be! Bir yılda iki buçuk katı…” diyebilirsiniz. Ne var ki, o zaman bile pazar payımız yüzde 1 olmadı

😛

Pazar payını arttırmaya çalışırken şunu öğrendim: Sektörün büyükleri sadece birbirlerini kolluyor. Küçük rakiplerinin ne yaptıklarıyla hemen hiç ilgilenmiyor. Oysa küçükler birbirlerinden değil, sektörün büyüklerin pazar payından çalıyor.

  • İtiraf edeyim. 1988 – 1992 yılları arasında Türkiye’nin en büyük perakende bankasında çalışırken aynı hatayı ben de yapmışımdır.

Perakende bankacılığa geri döndüğümde bunu unutmadım. Küçük rakiplerin farklılaşan projelerine dikkat ettim.

Kentbank isimli (şimdi hayatta olmayan) banka Kent Kart diye bir ürün çıkardığında, bizim bankanın bir Genel Müdür Yardımcısı “GSMH’nın %85’i üç büyük şehirden elde ediliyor. Küçük bir banka için çok anlamsız bir ürün” dedi. Kent Kart, büyük şehirlere gelip doğduğu yöreyi hatırlamak isteyenler tarafından kullanılmaya başlandı.

ABD kökenli bir firmanın İstanbul’da kurulu Türkiye’deki temsilciliğinin Genel Müdürü olan bir kadın Kentbank’ın pazarlama müdürüne “Nerede benim Adana kartım” diye sordu. (İşte o zaman, piyasamızdaki küçüklere dikkat etmekle doğru yaptığımı düşündüm.)

Aynı genel müdür yardımcısına taksitli kredi kartı fikrini ilk söylediğimde “Sektörün en büyüğü yenilik peşinde koşmaz. Küçüklerden biri dener. Başarılı ise, biz hemen uyarlar ve kitle gücümüzü kullanırız” demişti.

Nitekim o banka sonra taksitli kartı durdurdu. Oysa tüm diğer bankalar taksitli işlemlere yüklendiler. 5 sene sonra geri adım attıklarında, rakipler o bankayı yakalamıştı.

😉

Kurum büyüdükçe, ego sistem eko-sistemi yeniyor.

😀

Meraklısına, kurumlarda Parkinson Yasası yazısını öneririm.

.

11 Kasım 2016 Cuma

Pazar Payı Hesaplarken

Geçenlerde bir pazarlama konferansında, konuşmacılardan biri pazar lideri olduğunu söyledi.

İşin ilginç yönü, sokakta çevirip sorsalar markanın o ürünü aklıma gelmezdi. Pazarlama Müdürü ısrarla “pazar lideriyiz” deyince, ürünün TV ve radyo cıngıllarını hatırladım. (Bir pazarlamacı olarak, bu kadar geç hatırlamamın benim ayıbım olduğunu kabul ediyorum.)

Markanın asıl ürünü değildi. Ürün çeşitlemesi ile girdikleri yan ürünlerden biriydi. Firmanın yan ürünü için “pazar lideriyiz” denilince…

market-share

Siz de pazar lideri olabilirsiniz.

Bunun için büyük reklam kampanyalarına, maliyetli ürün geliştirmelere, mavi veya kırmızı okyanus stratejilerine gerek yok. Pazarı yeniden tanımlamanız yeterli.

😀

Örneğin sigara sektöründesiniz. Yerli malı markanız, uluslararası devlerle yarışıyor (hatta yarışamıyor).

Hemen ince bir filtreli sigara çıkarırsınız. Kağıdı da pembe çizgili olur. Gül kokusu da eklersiniz. Markanızı değiştirmeden “Güllü” sıfatı eklersiniz.

Her ihtimale karşı

  • kaysı kokulu ve turuncu çizgili, “Kaysılı”
  • menekşe kokulu ve mor çizgili, “Menekşeli”
  • şeftali kokulu ve kırmızı – turuncu çizgili, “Şeftalili”
  • vb…

çeşitleri de çıkarırsınız.

Paketine 10 kuruş fazla istesek kimse almıyor” dediğiniz ürünün, pazar lideri olduğunu iddia edebilirsiniz.

Bu kadar basit.

😀

Sorduklarında “Kadın sigarası pazarındayız” deseniz Salem, Eve, Parliment Super Slim, Davidoff, More (ve adını bilmediğim bir çok marka / sigara) ile aynı pazarda olacaksınız. Bu pazarda yer edinmek zor. Patrona pazar payını anlatmak daha zor.

Ama “Gül kokulu sigara pazarında lideriz” diyebilirsiniz. Özellikle dinleyiciler “O nasıl bir pazar tanımı?” diye sormazlarsa…

Hatta belki patronunuzu bile ikna edersiniz. Zaten ücretli yöneticiler için asıl mesele patronu yönetmek değil mi?

😀

 

07 Ekim 2011 Cuma

Rakamlar – 7

Şubat ayı bitti. Ciro raporları çıktı. İlk önce Muhasebe görüyordu raporları.  Sonra diğer bölümlere gönderiyordu.

Muhasebe MüdürüCirolarda düşüş olduğuna dikkatinizi çekerim” yazmış. Bana gönderdiği mesajın Cc’sine patronumu ve onun da amirini koymuş (Cirolar sürekli artarken öyle yapmazdı.) Ocak’tan Şubat’a düşüş oranı %4.

Ürün kredi kartı. O yıllarda büyük harcamalar kredi kartıyla yapılamıyor. Taksitli işlemler yasak olduğu için, ailecek tatil satın almaya limit yetmiyor. Dolayısıyla uzun bayramlarda, sömestre tatillerinde cirolar artmıyor, aksine azalıyor.

Ayrıca o sene Şubat ayında çok kar yağdı. İnsanlar pek dışarı çıkamadı. Alışverişler çok azaldı….

Ama bunların hepsinden önemlisi… Muhasebe’nin gözünden kaçan… Ocak ayı 31 gün, Şubat ayı 28 gün… (31 / 28 = 1.107) Yani, bu zor koşullar olmasa bile cironun %11 daha düşük olması “normal” karşılanacakken düşüş sadece %4 olmuş.

Kısa süre sonra BKM (Bankalararası Kart Merkezi) verileri geldi. O dönemde pazar payını artırdığımız, diğer bankalar ciddi ciro ve pazar kaybederken büyümemizin devam ettiği ortaya çıktı.

🙂

Sonraki birkaç yıl boyunca her fırsatta Muhasebe Müdürü ile dalga geçtim. Rakamlardan benden daha iyi anlaması gerekirken…

😛