"pazarlık" etiketli yazılar:

27 Ağustos 2018 Pazartesi

ATM Ücretleri

Mehmet Kara @mehmetkaraeu Twitter’dan bir mesaj göndermiş.

Uzun uzadıya araştırmadım ama… Google’dan yaptığım kısa araştırmaya göre sadece Garanti Bankası değil, diğer bankaların bölgede ATM’i yok gördüğüm kadarıyla. Garanti Bankası muhtemelen yılın sadece birkaç ayı işlem yapılacak bir yere ATM koymak istememiştir. Ziraat Bankası ve Denizbank ise tarım konusunda en önde gelen iki banka oldukları için, o bölgeye ATM koymuşlardır. [Bunlar benim varsayımlarım]

Bir yere ATM koymak söz konusu olduğunda birçok değişkeni düşünmek gerekir. En azından

  • O bölgedeki kullanım sayısı (Bölgedeki sabit müşteri sayısı, bölgede yapılan işlem sayısı, vb.)
  • O bölgeye ATM yerleştirmenin maliyeti
  • O bölgedeki ATM’i sürekli işler vaziyette tutmanın maliyeti

Bu açıdan baktığımız zaman, bir ticari kuruluş olan bankaların her yere ATM koymak istememelerini anlayabiliriz.

😉

Gelelim başka banka ATM’inden yapılan işlemlerin ücretlerine. “100 adım yürüse bir diğer ATM’den işlem yapabilirdi” ile “Müşterinin başka çaresi yok ki” arasında adil bir çözüm düşünmeliyiz. Yıllar önce buna göre bir model önermiştim. Öyküsü şurada.

🙂

Bu modeli ATM’lere uyarlarsak…

Müşteriler açısından: Bir bölgede bankaların ATM sayısı ne kadar az ise, başka banka ATM’i kullanan müşteriye o kadar az işlem ücretinin yansıtılması gerektiği düşüncesindeyim.

Kendi bankanızın ATM’lerinin çok sık olduğu yerlerde (örneğin büyük şehirlerin merkezlerinde) başka banka ATM’lerinden yapılan işlemlerde daha yüksek ücret alınması; hiç ATM’inizin olmadığı yerlerde diğer bankaların ATM’lerinden yapılan işlemlerden daha az komisyon kesilmesi “başka çare yok” açısından adil olur.

Bankalar açısından: Bir bölgede ATM’i olmayan bankanın diğer bankaya ödeyeceği ücret ise bunun tam tersi şekilde çalışmalı. Bir bölgede çok ATM varsa, diğer banka işlemi yapan için bankanın alacağı ücret daha az olmalı. Senin bankana değil, diğerine de gidebilir. O bölgede 8 bankanın ATM’i varsa ve 4 bankanın ATM’i yoksa, bu 8 bankanın aralarındaki ücretlendirme ve diğer 4 bankanın ücretlendirmesi farklı çalışmalı.

Yani, siz (banka olarak) oraya bir ATM koymak yerine, adil bir ücreti ATM sahibi bankaya ödersiniz. (Bankanın ölçütü oraya ATM koymamnın getirdiği maliyet avantajıdır.) Ama bunu, başka çaresi olmayan müşterinizden çıkarmazsınız.

😉

İlk bakışta karmaşık göründüğünün farkındayım. Şöyle özetleyebilirim.

  • Müşterinin yakınında bir ATM’iniz varken, başka banka ATM’i kullanmakta ısrar ediyorsa, bedelini ödesin.
  • Ama müşterinin başka çaresi yoksa, onu cezalandırmayın. Oraya ATM koymamak, sizin yatırım kararınız.

🙂

07 Ocak 2011 Cuma

Müzakere Psikolojisi

Müzakere hakkında bir dizi yazı yayınlamıştım.

😀

Selim Tuncer‘in friendfeed’deki bir mesajı üzerine aklıma gelmişti. Hemen yorumlarda bu diziyi sıraladım.

Selim usta, “Uğur Hoca, çok güzel bir seri bu…” diye beğenisini belirtti.

Melih Cılga ise

Yukarıda Uğur’un link verdiği “Müzakere Psikolojisi” konulu seri yazıları özellikle reklam sektöründe stratejik planlamacı olarak çalışan gençlerin de okumalarını öneririm. Profesyonel hayatlarındaki iki önemli ilişki türünü yeni bir bakış açısıyla değerlendirmelerine yardımcı olabilir belki:

1) Ajans içerisindeki “stratejistler – yaratıcı ekip” etkileşiminde (ve rol dağılımında) “rasyonel bilgi – sezgisel içgörü” dengesinin müzakere edilmesi,

2) Ajans-reklamveren ilişkilerinde hep hayal edilen ideal “stratejik partnerlik” ortamının kurulabilmesi yolunda, stratejistin bilgi ve beceri alanının yavaş yavaş “business planning consultant” rolüne doğru da evrilmesi / uzanması gerekliliğinin ilgili taraflarla müzakere edilmesi. 🙂

diye yazdı.

😀

Kaybolmasına razı gelemedim. Çok saygı duyduğum iki ustanın beğenilerini burada tekrarlamak istedim.

😀

Müzakere Psikolojisi dersini, rahmetli Muhan Soysal hocamdan almıştım. Bu vesileyle yine saygı ve sevgiyle andım.

😉

15 Nisan 2010 Perşembe

Ya hep, ya hiç

Bize öğretildi. Tabağında tek bir pirinç tanesi bile kalmayacak.

😛

Birlikte yemek yediğim birçok yabancı, “tamam” demeyi biliyor. Tabakta 2 lokma da kalsa, içki bardağın dibinde yarım parmak da olsa… 

Annelerimiz öyle öğretmiş. Bu topraklarda bitmeden bırakıldığını hemen hiç görmedim. (Özellikle içkinin… Sonuna kadar gideriz…)

😛

Müzakere konulu yazılarımda da [1], [2], [3], [4] vurgulamaya çalıştım. Bir yerde durmayı pek bilmeyiz.  Kazanç-kazanç yaratmayı önemsemeyiz. “Ya benim olacak, ya da hiç” diye düşünürüz. Sonuna kadar gitmemiz gerektiğini zannederiz.

İş dünyamız aslanlar, kaplanlar ve hatta köpek balıklarıyla doludur.  Nedense arı ve karınca pek bulunmaz.

😛

Özetle, bizde azami ve asgari (maksimum ve minimum) vardır.

Neden optimum yoktur diye merak ediyorsanız… Bence, o son kalan – bırakılmayan –  tek pirinç tanesi‘nin suçu…

😀