"pratik" etiketli yazılar:

04 Şubat 2013 Pazartesi

İşletme Eğitimi üzerine

Bilişim devrimi‘nin en büyük değişimleri yönetim bilimlerinde yaptığını iddia ediyorum.

Bunların bazılarından şöyle bahsettim:

Pazar akşamları yaptığımız KapakOlsunTV sohbetlerinden sonuncusunda “Sanayi devrimi sonrasında oluşan işletmecilik (ve MBA) eğitimi, az becerikli ve az yetenekli insanların üretime katılmasını sağlamak için yapıldığını” tekrar vurguladım.  “Bilişim devrimi sayesinde paradigmanın değiştiğini, şimdi çok becerikli ve yetenekli insanları şirkette tutmak ve sürdürülebilir katkı sağlamak için bambaşka  öğretiler gerektiğini” söyledim. (Yazıyla yetinmeyip bizzat yüzümü görmek ve sesimi duymak isteyenler şu videodan 1:27:08 ile 1:30:33 saat:dk:sn arasındaki yaklaşık 3,5 dakikalık  konuşmamın tamamını izleyebilirler.)

🙂

Kızımın da MBA yaptığını bilen bir arkadaşımız sormuş: “MBA yapmayı, bu kadar paralar dökülmesini gereksiz buluyorsunuz belki. Kızınızın Bilgi’de MBA yapması hakkındaki düşünceleriniz ne?

Sosyal mecralardan verdiğim yanıtı burada (daha ayrıntılı olarak) tekrarlıyorum.

MBA’i gereksiz bulmuyorum. Eski yönetim öğretilerini yetersiz buluyorum. Bu yönetim öğretilerinin nasıl farklılaştığı, hangi koşullarda geçersiz (ve maalesef bazı koşullarda hâlâ eski uygulamaların geçerli) olduğu öğretildiği takdirde, işletmecilik eğitimi çok faydalıdır. Okul seçerken bunlara dikkat ederseniz, işletmecilik eğitiminden cidden yararlanırsınız. 

Bu kadar paralar dökülmesini de gereksiz bulmuyorum. Şurada özellikle vurguladığım gibi, eğer harcadığınız kaynak kendisini geri ödeyecekse, parasına değer. Yeter ki siz, MBA’in “Masrafını Babamdan Alın“ın kısaltması olmadığını bilmiş olun.

İşin aile içindeki kısmına gelirsek… Zaten işletmecilik eğitimi almış olduğu için, kızımın üstüne MBA yapmasını gereksiz bulmuştum. Ama zamanla akademik yapıya devam etmek isterse, bir master derecesi olması gerekiyordu. Bu nedenle, çok da karşı çıkamadım. (Yukarıda bahsettiğim nedenlerin dışında olduğunun anlaşıldığını umuyorum.)

Ayrıca, bizim evdeki mesleki sohbetler oldukça ayrıntılıdır. Eşim (Prof. Dr. Şule Özmen) de işletmecilik hocası olduğu için, 3 meslekdaş sıkı tartışırız. Kavramlar irdelenir, değişiklikler sorgulanır, etmenler ve olgular incelenir. Okuldaki öğretinin üzerinde bir eğitim ortamı oluşur. (Mutlaka fikir birliğine varmamız da gerekmez. Ama hepimiz dağarcığımızı genişletiriz.

  • Bu tartışmalardan edindiğimiz birikimi de kendimize saklamayız. Bu blogda 1000+ yazı var. (uzaktanCRMegitimi.com‘da da 200’ü ilk bloktan aktarılmış 400+ yazı yer alıyor.)

Sadece yazıda da kalmaz. Bazı genç arkadaşlarla önceden gündem olmaksızın, sadece sohbet için buluşuruz. Değişmez sandıkları kavramları sorgulatmayı, öğrendiklerimi onlarla paylaşmayı ve tartışmayı da severim. Onlar da keyif aldıklarını söylüyorlar.  

😉

Rica ediyorum. Benim söylediklerimi veya yazdıklarımı aklınızdakilerle birleştirip yanlış yorumlamayın.

Kavramlara düşkünüm. Tartışmalarda yer almayan ve/veya tanımlanmayan kavramları konuşmaktan hoşlanmam. Yanlış anlaşıldığım zaman sert tepki göstermemin nedeni de budur.

Umarım anlaşılmış ve affedilmişimdir.

🙂

08 Ağustos 2008 Cuma

Çırak mühendis

Okuldan sonraki ilk işimdi. Bir Dünya Bankası projesinde çömez (junior) olarak çalışıyordum. Projenin “teknik/üretim” kanadını bir alman firma yürütüyordu.

O ekipte bizim gibi yeni mezun bir alman mühendis vardı. Ortayaşlarda bir ustabaşının yanına vermişlerdi. Üzerlerinde işci tulumları, sürekli birlikte idiler. Ustabaşı, genç mühendise çırağı gibi davranıyordu. “Şu vinçe tırman, bunları incele, bana anlat”; “Şu parçayı sök getir. Aman yandaki parçaya hiç dokunma bile…”  Genç mühendis, okulda öğrendiklerini böyle pekiştiriyordu.

Okulda uygulama öğretilmiyor diyen arkadaşlar: Ustabaşının yanına çırak girmeye hazır mısınız? Yoksa, “ben bunun için 4 yıl okumadım” mı diyeceksiniz?

 

07 Ağustos 2008 Perşembe

Bunlar kitapta yazar…

Bugün bloglarda 2 yazı okudum.

Birinde, Kariyer Yolculuğu’na yorum yazan Hüseyin Güneş Okuldan çıktığımızda hiç bir şey öğrenmemiş oluyoruz malesef” demişti.

Diğerinde, Project House tarafından yayınlanan Smart Marketing Journal’daki Rumuz: Pazarlamacı adlı yazıda, bir pazarlamacı bir çok beklentisini sıralıyor ve “Sanki yaşamı boyunca tüm kitapları okumuş gibi, “Bunlar kitapta yazmaz, iş hayatı kuralları farklıdır”, “Ben Mahmutpaşa (veya Kemeraltı) Üniversitesi’nden mezunum, senin diploman kaç yazar” diye tekrarlamayan, bir PATRON arıyorum” diyordu.

ODTÜ İşletmecilik Bölümü’nden hocamız Prof.Dr. Osman A. Ataç ise “Teori ile pratik arasındaki fark, insanın aklı ile ters orantılıdır” derdi.

Ben öğretilerden yanayım. “Bunlar kitaplarda yazmaz” diyenler genellikle zorunlu oldukları okul kitapları dışında (Red Kit, Tom Miks, Zagor, vb. hariç…) hemen hiç bir şey okumamışlardır.

Siz kendinizi onlara kaptırmayın.