"satın alma" etiketli yazılar:

25 Nisan 2020 Cumartesi

B2B’de Farkındalık Gecikmesi – 2

B2B’de müşteri deneyimi ve içeriğin bu deneyimle uyumu konusunda birkaç yazı yayınlamıştım. (Yazının sonunda kısa liste yer alıyor)

İstanbul Bilgi Üniversitesi MBA programında yaptığımız CRM dersinde, “Şantiyelerde elle kullanılan aletler (Hilti, Makita, Bosch, Black Decker, vb…) sektöründe müşteri deneyim adımlarını” işleyen Özgür Türkkent, 2 ayrı persona için müşteri deneyim aşamaları çalışması yaptı.

Şantiye Şefinin aşamaları

  1. Farkındalık: İhtiyaç Oluşumu
  2. Araştırma: İhtiyacımızı nasıl ve hangi aletlerle / ürünlerle çözebiliriz.
  3. Talepte Bulunma: Satınalma için prosedürleri başlatma
  4. Değerlendirme: Teslim tarihi ve ihtiyaç aciliyeti karşılaştırılması; muadillerin incelenmesi
  5. Karar Verme:
  6. Satın Alma
  7. Teslim Alma
  8. Kullanma
  9. Ödeme: Kurumsal satışlarda vadeden dolayı ürün tesliminden sonra ödeme yapılır.
  10. Sadakat

Satınalma Müdürünün aşamaları ise şöyle:

  1. Farkındalık: Kurum ihtiyacının ortaya çıkması
  2. Araştırma: Muadil ürünleri belirleme
  3. Bulma: Ürün / marka bulunduğumuz ülkede var mı?
  4. Değerlendirme: Teslim tarihi ve ihtiyaç aciliyeti karşılaştırılması; muadillerin incelenmesi
  5. Karar Verme: Fiyat, vade, satınalma sonrasında hizmet yeterliği
  6. Satın Alma:
  7. Teslim Alma:
  8. Ödeme: Kurumsal satışlarda vadeden dolayı ürün tesliminden sonra ödeme yapılır.

Aşamaların persona bazında değiştiğinden bahsetmiştik. Burada önemli nokta şu:

Şantiye şefinin deneyim yolculuğu başlıyor [aşağıdaki şekilde (a)]. İnşaatın türüne (havalimanı, baraj, fabrika, yol, okul,  hastane, toplu konut, altyapı, vb.) göre ne tip ürünlerin / aletlerin (şarjli makineler, elektrikli aletler, ölçüm aletleri, tarayıcılar, direk tesbit aletleri, yangına karşı koruma ürünleri, vb.) kullanılacağını belirliyor. Bunlar hakkında araştırma yapıyor.

Bulgularını ve olası seçenekleri Satınalma Müdürü’ne aktardığında, (Şantiye Şefinin yolculuğunun üçüncü aşamasında) Satınalma Müdürü sürece katılıyor (b).

Bu arada B2B satıcı (Hilti, Makita, Bosch, Black Decker, vb.) kurumun çoğunlukla haberi olmuyor. B2B satıcı ancak Satınalma müdürü teklif istediği zaman öğreniyor (c).

  • Bütün B2B satış yapan kurumların bu “farkındalık gecikmesi” üzerinde çalışması gerektiğini düşünüyorum.
  • Web’de geliştirilecek içerik, izleme araçları ve arama motoru çalışmaları (SEO, SEM) ile bu öğrenme öne çekilebilir.

Sonrasında Değerlendirme, Karar Verme, Satın Alma ve Teslim Alma aşamaları her iki tarafın ortak faaliyetleri oluyor. Satınalma aşamasında gerekli işlemleri Satınalma müdürlüğü yapıyor ama nihai onay Şantiye Şefi tarafından veriliyor (d). Yani, ortak aşamalarda tarafların farklı sorumlulukları var.

B2B işlerde çoğunlukla vadeli ödeme yapıldığından ürünlerin / aletlerin sahada kullanımı başlıyor. Ödeme aşamasında Satınalma Müdürlüğü son bir defa Şantiye Şefliğine soruyor (e). Sorun yoksa, ödeme gerçekleştiriliyor.

Şantiyede aletlerin kullanımı devam ediyor. Beklenmedik bir arıza olursa, deneyime yeni süreçler ekleniyor.

😉

B2B kurumların, müşteri şirketlerdeki farklı rollerin ihtiyaç ve beklentilerini anlaması ve ona göre içerik ve iletişim çalışması yapması gerekir. Bu çaba sarf edilmeyince ne oluyor? Şurada dediğimiz gibi, “B2B kurumların mesajlarının %58‘inde logo veya marka değiştirilirse müşteriler farketmiyor

🙁

B2B ilgili yazılar

B2B müşteri deneyimi konusunda

B2B içerik konusunda

.

20 Ağustos 2019 Salı

Kurumlarda Başarı

Blogumda bireyler için “başarı” konusunda çokça yazı yayımlamışım. Başarının tanımı, başarı ile başarısızlığın koşut gittiği, vb… Kurumların başarıları konusuna pek değinmemişim.

Son yayımladığım Fortune 500 klişesi ve devamı yazılarının yorumlarında kurumların başarıları tartışıldı.

🙂

Düşüncelerim şöyle:

Bir kurumun satılmış olması, başarısız olduğu anlamına gelmez.  Hatta aksine çok başarılı olduğu için satılabilir. Tek başına büyüyebileceği sınırlara gelip dayanmıştır. Sektörünün lideri olmuştur. Çok sayıda ülkede yer almaktadır. Anlamlı bir müşteri tabanı elde etmiştir.

Ve…  daha da büyümek isterse, daha önce rakibi olmayanların sahasına girecektir. Getirisi belli olmayan yatırımlar yapmak zorundadır. Uzmanı olduğu konudan (kısmen de olsa) sapmak zorunda kalacaktır, vb.

Daha büyük bir kurumun, kendi hizmetlerinin tamamlayıcısı olarak bu kurumu satın alması, bunu başarısız veya “değişimi anlamadı” yapmaz, satın alanı “değişimi anlıyor” yapabilir. Örnekler

  • IBM’in Red Hat’i
  • Oracle’ın People Soft’u
  • Microsoft’un Skype ve Linkedin’i
  • Amazon’un Wholefoods’u
  • Facebook’un Whatsapp’i ve Instagram’ı

satın alması.

Not: Çeşitli nedenlerle zora düşmüş ve ucuza satılmış kurumlar da var elbette. Ama Fortune 500 dediğinizde… listelere bir daha baksanız iyi olur.

😉

Dükkân sayısı, başarının bir ölçütü değildir. Bazı kurumlar, artan dükkan sayısını başarılarının göstergesi olarak her fırsatta dile getirirler. Benim aklıma her AVM’de dükkân açarken birden yok olan markalar gelir.

Bayramoğlu Döner’in tek bir dükkânı vardır. Kavacık’taki dükkân saat 12.00 – 13.40 arasında dolup taşar. Dışarıya uzanan kuyruklar olur.

Bir başka dönerci markası stratejik çalışmalar yaptı, reklamlarını duymayan kalmadı, sonra onlarca dükkân açtı. Gerek strateji danışmanlığında, gerekse iletişim ajansında çalışan arkadaşlarım çok methettiler. 4 – 5 kere denedim. Hepsinde hayal kırıklığına uğradım. Artık o markanın yakınından geçmiyorum.

Bence “Başka yerde şubemiz yoktur” yazısı, Bayramoğlu Döner’i başarısız yapmıyor; aksine aynı isimle orada burada dönerci açanlar, onun başarısının ispatı oluyor. Her AVM’de dükkânı olan dönercinin ise (bilançosu şimdilik iyi olabilir ama) adını marka diye kullandığı işte başarısız olduğu kanaatindeyim.

Not: Hem dükkân sayısını arttıran, hem de işini hakkıyla yapan kurumlar da var elbette. Onların başarısını inkar etmiyorum. Ama başarı ve kalıcılık dükkan sayısına bağlı değil.

(Kurumlarda Başarı… devam edecek)

.

30 Haziran 2019 Pazar

Zincir’den Ağ’a Dönüşüm

Katkıda bulunanlardan biri olduğum Dijitopya kitabının 2. baskısı tükenmek üzereymiş. Artık bir e-kitap olarak da var.

Kitapları okurken, daha sonra hatırlamak ve kullanmak üzere bir çok not alırım.

Dijitopya’yı okurken aldığım notlardan biri, SAP Genel Müdürü Uğur Candan’ın (sayfa 107’deki) cümleleri…

… Sadece üretim için değil aynı zamanda nakliye servis gibi farklı tamamlayıcı faaliyetlerin de birbirine ağ ile bağlanması gerekiyor. Bu konuya eskiden tedarik zinciri derken bugün artık demeyi tercih ediyorum. Zincirde süreklilik varken tedarik ağından dinamik bağlantılar ile ihtiyacın karşılanması ve tekrar aynı ihtiyaç oluşan kadar ortadan kalkması söz konusu. …

🙂

Bu cümleler “zincir’den ağ’a dönüşüm“ün tedarik ile sınırlı olmayıp, çok sayıda konu için geçerli olduğunu düşünmeme neden oldu.

Pazarlama iletişimi için sunumlarda çokça kullanılan değişim örnekleri şöyledir.

Eskiden:

Şimdi:

😉

Organizasyonların karar verme süreçlerinde de dönüşüm söz konusu…

Bildiğiniz organizasyon şemaları açısından bakıldığında karar ve geri bildirim süreçleri zincirlerden oluşur. Yukarıdan aşağı kararlar verilir. Sonra aşağıdan yukarı geri bildirim yapılır. Kurumların çeşitli silolardan [1] , [2] oluşmasını sağlayan bu yapı -maalesef – bazı kurumlarda hâlâ sürdürülüyor.

Günümüzün başarılı kurumlarına baktığımızda, özellikle müşteri sorunlarının çözümü konusunda farklılaşan bir yöntem öne çıkıyor.

Yukarıda, sağdaki şekilde bazı katılımcıların dışarıdan geldiğini farketmişsinizdir. Bazen müşteri, bazen farklı (hukuk, satın alma, operasyonlar, çağrı merkezi, vb gibi) birikimlerdeki kişiler de çözüm sürecine katılıyor.

  • Yanlış anlaşılmasın, klasik organizasyon yapısındaki hiyerarşi ortadan kalkmıyor. Çözüm için karar verme süreci değişiyor.

🙂

Zincir’den Ağ’a Dönüşüm örneklerinin bunlarla da sınırlı olmadığına eminim. Sizin örneklerinizi de öğrenirsem, memnun olurum. Eğitimlerde, adınızdan bahsederek anlatmak isterim.

.