Sanal yaşamın ömrü
4 yıl kadar önceydi. Bir internet’te pazarlama konferansında öğle yemeği arasındaydık.
Bir yanımda büyük şirketlerden birinin genç Finansman GMY’si, diğer yanımda büyük bankalardan birinin kredi kartları ürün yöneticisi vardı. Sohbet o zamanın yaygın web olgularında yoğunlaştı.
Finansman GMY’si anlattı:
- Second Life’da baterist imiş. Zaten küçükken de arzusu baterist olmakmış. Second Life’daki hayatında mevcut mesleğini -profesyonelliğini- uygulamadan yapamamış. Çeşitli çabalar harcayıp, sorunlardan başarıyla sıyrılıp orada bir kulüp sahibi olmuş. Her gün en az 2 saatini orada geçiriyormuş.
Karşılıklı birbirlerine (ve aralarında oturduğum için mecburen bana) Second Life’ı methettiler. Hatta kredi kartı ürün yöneticisi: “Second Life sadece internet’i değil dünyayı değiştirdi. Artık hayatımızda Second Life var” dedi.
Sordum:
“Tuvalete gitmeden oturduğun yerden bir tıkla aktarabiliyor musun? En güzel yemek sitesini okuduğunda karnın doyuyor mu? Mouse kullanarak inşa ettiğin evde, soğuktan ve sıcaktan korunmuş şekilde yaşayabiliyor musun? Tenler birbirine değmeden eşinle veya sevgilinle ortak bir yaşamı paylaşabiliyor musun?”
Beni çok geri kafalı buldular.
Bu konuda yanılmamış olabilirler, ama artık Second Life’ın pek esamesi okunmuyor. (Onlar daha fazla yanıldı.)
😛
İnternet’in değişimi hızlandırdığını kabul ederken, internet oluşumlarının sonsuza kadar kalacağını iddia etmek… en azında müthiş bir çelişkidir.
Hepimiz Google’un, Facebook’un, Amazon’un yerini neyin ve nasıl alacağını düşünmeliyiz.
😉