"şeffaflık" etiketli yazılar:

30 Nisan 2019 Salı

İletişimde Şeffaflık

Aşağıdaki bir dizi görseli 10 yıldan uzun süreden beri sadece bazı kurum içi eğitimlerde kullandım.

Dijital dönüşüm dersinde, dijital çağın hayatımızı nasıl değiştirdiğine dair örnekleri tartışıyoruz. Şeffaflık kavramını yorumladığımız derste “senkron iletişimde şeffaflık” konusu geçince, tartışma malzemesi olarak yayınlamaya karar verdim.

  • Bir not düşeyim. Bir dönemlerin “şerefli mağlubiyet” kavramı da bu “zorunlu şeffaflık” nedeniyle kayboldu.

.

25 Şubat 2009‘da Hollanda – Amsterdam’da THY uçağı düşmüştü.

Evde temizlik yapan hanım, TV’den haberi duymuş “Uğur abi, Hollanda’da uçak düşmüş” dedi. Ben zaten 15 – 20 dakika önce haberi sosyal mecralardan almıştım.

O civarda olan bir helikopterden naklen yayın yapılmıştı. Videosu burada.

Az sonra TV’de şu haber gösterildi.

Oysa aynı anda sosyal mecralarda “uçağa ceset torbaları getirildiği” yazıldı. Hatta resimler yayımlanıyordu.

Sonra – maalesef – kaç torbanın dolu çıkarıldığına dair rakamlar geldi.

TV birkaç saat sonra gerçek rakamları açıkladı.

🙁

Atalarımızın “İki kişinin bildiği şey sır değildir” özdeyişi adeta bugünler için söylenmiş.

.

Şeffaflık, Dijital Dönüşüm derslerimizde en çok tartıştığımız konulardan biridir. Yukarıdaki örnekler çok açık. Ne var ki iş insan ve kurum özeline geldiğinde değişiyor.

Bir kurum ne kadar şeffaf olmalı? Hangi bilgiler gizli olmalı? Başkalarının bilmesi durumunda kuruma zarar verecek bilgiler ile, eko-sistemin sağlıklı işlemesini sağlayacak bilgiler arasındaki sınır nerede?

Know-how ne kadar gizli olmalı? İlacın veya Coca Cola’nın reçetesi ve imalat süreci ne kadar açıklanmalı? Maaşlar açıklanmalı mı? Kurumun maliyet bilgileri hangi noktaya kadar “ticari sır” kapsamındadır?

“Ticari sır” perdesi sayesinde doğal kaynakların kirletilmesi ve/veya çocuk işçi çalıştırılması nasıl engellenir?  Çalışanlar için gerekli güvenlik önlemlerinin alınması nasıl sağlanır?

Gerçekten üzerinde tartışılması gereken bir konudur ŞEFFAFLIK.

.

09 Şubat 2018 Cuma

Açık Ofis ve Şeffaflık

Bu resim, Los Angeles – Hollywood’daki TV şirketlerinden birinde çekildi.

(Bu ofiste birçok resim çektim ama sadece bunu Twitter’da paylaştım.)

😉

Dijital dönüşümün temel kavramlarıyla çok ilgilendiğimi ve sorguladığımı biliyorsunuz. Bu kavramlardan biri de ŞEFFAFLIK. Daha önce de tartışmaya açmıştım.

Bu sefer de açık ofisleri tartışmaya açtım. Twitter’da, yukarıdaki resmi paylaşıp

Açık ofisleri, iş yaşamında şeffaflaşmanın
ilk örneklerinden biri olarak düşünebilir miyiz?

diye sordum.

Gelen yanıtlar ve benim tartışmalarım şöyle:

Gunes AKDOGAN@lizardOnTheRoad  Özel hayatın ortadan kaldırılmasına en iyi örnek. Bu tür örnekleri hapishane, okul ve askeri kışlalarda görebiliriz. Neden acaba?

Ugur Ozmen ‏   Işyerinde “özel hayat”. Tanımı nedir acaba?

Gunes AKDOGAN@lizardOnTheRoad  Kendine ait özel alana sahip olmak. Canın istediğinde burnunu karıştırma özgürlüğünün olması, canın istediğinde şöyle masaya ayaklarını uzatabilmek.

Ugur Ozmen‏

Başkasına ait bir şirkette “kendine ait özel alana sahip olmak”.
Bu yaklaşım, yönetim seviyesi arttıkça şatoların artmasına neden oldu.
Sonra ulaşılmaz yüksekte kuleler inşa edildi.

Güneş Akdoğan’la tartışmamın nedeni şu:

cubicles ile ilgili görsel sonucu

İşte herkese “kendine ait özel alan“. İster burnunu karıştır, ister ayaklarını masaya uzat. Daha mı iyi.

Yanlış anlaşılmasın. Bunu da tercih edebilirsiniz. Ben yönetici veya çalışan olarak tercihlerin nedenlerini anlamaya çalışıyorum.

—————–

Hilmi ARARAT@hararat

“İktidar/Güç sahipleri egemenlikleri altındaki insaları/çalışanları; kolayca idare edebimek için basitleştirirler; Gün gelir, basit insanlarla büyük işler başaramayacaklarını anladıklarında ise çok geç olmuştur” Anatole France

Ugur Ozmen‏   Ne var ki en güzel açık ofisler kurum içi yaratıcılığın zirvede olduğu Facebook, Google gibi kurumlarda…

Hilmi Ararat ile tartışmamın nedeni de şu:

Googles office ile ilgili görsel sonucu

Google’dan ofis içi bir görüntü. Bence burada “basit insanlarla büyük işler başaramayacaklarını” değil, aksine insanı büyük işler başarmak için ilham verildiğini düşünüyorum.

Özellikle yaratıcılık gerektiren konularda, açık ofisin faydalı olduğu düşüncesindeyim.

Resimler çektiğim TV şirketinde de tüm ekipler (editörler dışında) açık ofiste çalışıyorlardı.

—————–

Selim @msimre   Bence açık ofis fikri, daha az yere daha çok kişi sokmak için kurban edildi. Daha geniş alanlar, daha çok kişiye özel çalışma odaları da eklenmeli. İstersem ortak masa istersem özel oda gibi..

—————–

Nurettin Öztürk@Nurettin_Ozturk   Kesinlikle hayır. Verimin çok düştüğü bir düzen olduğunu düşünüyorum.

—————–

ALİ KÖPRÜLÜ@akoprulu   Hayır, gürültüden çalışılmıyor 😞

—————–

Bülent ÖZÜTÜRK ‏ @bozuturk   Hayır.

—————–

mustafa.@musSti   Hayir

.

Beta sürümü mantığındaki kısa anketi, şeffaflık kavramının sorgulaması için yaptım.

Bu konudaki ilk yazıda “şeffaflık ile ifşa kavramları farklılaştırılmalı” diye vurgulamıştım. Bu doğrultuda, “her zaman açık ofis iyidir” denilmeyeceğini de biliyorum.

Çalıştığım ve gezdiğim zaman çok beğendiğim açık ofisler için tecrübelerim şöyle:

  • Yaratıcılık ve çok kişinin katkısı gerektiren konularda açık ofisler yararlı oluyor.
  • Finans, muhasebe gibi işlerde, dışarıya kapalı ancak kendi içinde açık ofis uygun.
  • Yönetimin sadece en üst kademesinde (akçeli ve stratejik konular sıkça konuşulacağı için) açık ofis uygun değil.
  • Stratejik veya akçeli işleri olmasa da özel ofisi olanlar, kendilerini çok önemli görmeye başlıyor.
  • Bir müşteriyle konuşurken yanlış bir şey söylediğinizde, yandaki iş arkadaşınızın sizi uyarması faydalı oluyor. (Elbette uyarının zamanı ve şekli önemli.) Aksi koşulda yerine getiremeyeceğiniz tekliflerde bulunma ihtimali artıyor.
  • Açık ofis bir çalışma disiplini gerektiriyor. Başkasını rahatsız etmeden konuşmayı ve çalışmayı öğrenmek gerekiyor. (Bazıları hiç öğrenemiyor ve suçu ofis tasarımında buluyor.)
  • Görev ve sorumluluktan bağımsız olarak, bazı insanlar açık ofiste rahatsız oluyor.

Sizin görüş ve tecrübelerinizi öğrenebilir miyim?

🙂

18 Ekim 2017 Çarşamba

Şeffaflık

1980’li yıllarda GİZLİLİK çok önemliydi. Öyle ki, kendi yazdığım rapor bile benden saklanıyordu. Maalesef şimdilerde bile, telefonda yaptığı teklifin içeriğini yazılı göndermekten kaçan kurumlar var.

😛

Bugünlerde çoğunlukla sosyal mecralar sayesinde, bir dönemlerin gizli-kapaklı işeri artık alenileşiyor. Belki de bu nedenle yükselen tüketici beklentilerinden biri de ŞEFFAFLIK olmaya başladı.

  • Şeffaflık konuşulduğunda ilk olarak aklıma “şerefli mağlubiyetler” gelir. Yabancı sahalardaki maçlara az sayıda seyirci gittiğinden ve onların da toplum ile etkileşimi sınırlı olduğundan gazeteciler ve sporcular anlaşırlar, sonuça kaybettiğimiz bütün maçlarda ne güzel oynadığımızdan bahsederlerdi. İletişim ve etkileşim artınca, gerçekleri öğrendik.

Günlük yaşamımızda, şeffaflık izlerini görmeye başladık. Bazı lokantalar, mutfaklarıyla oturulan yer arasına cam koyuldular ve yemek yapma sürecini sergilenmeye başladılar.

Migros, sebze- meyve etiketlerinde bilgilendirmeyi arttırdı.

Avruda’da birçok belediye, kişiye özgü olmayan yöresel bilgileri (trafik, enerji tüketimi, kanalizasyon kullanımı, çöp toplanması, vb.) paylaştı ve çözüm üreten girişimcilerle birlikte çalışmaya başladı. Hani akıllı şehir dediğimiz projeler var ya… Onlar öncelikle akıllı belediyecilerin bazı bilgileri şeffaflaştırması sayesinde gelişiyor. Herşeyi belediyeler yapmıyor, doğru iş ortaklarıyla çalışmayı beceriyorlar.

😉

Belli bir dönem boyunca GİZLİ sanılan konular bile, bir süre sonra açıklanmaya başladığından kurumlar “şirket sırrı” olması gerekmeyen konuları daha fazla alenileştiriyorlar. Aksi takdirde resmi veya özel kurumların bazı ÇOK GİZLİ bilgileri zaten bir yerlerde sızıntı yapıyor.

Dijital Dönüşüm dersimizin ödevlerinden biri, bu konuya ayrılmıştır. Gruplar, dijital dönüşüm için seçtikleri sektörde şeffaflık uygulamasının nasıl olabileceğini yazarlar.

Bu ödevlerden biri, bende unutulmaz bir anı olarak kalacak.

Yazarkasa sektörü için şeffaflık örneği:

Fiş/fatura/E-fatura üzerinde zaten satın alınan ürünün fiyatı ve KDV oranı basılıyor. Bu fiyatlar dışında fiş/fatura üzerinde

  • Ürünün mağza alış fiyatı: Yani tek bir ürünün işletme için alış fiyatı.
  • Ürünün lojistik fiyatı: Yani tek bir ürünün işletme için lojistik maliyeti.
  • Mağzacılık giderleri: Yani o ürünün satışı için mağzanın ödediği kira, çalışan,elektrik vs. gibi işletme giderlerine olan maliyeti.

Bilgilerinin de bastırılması sağlanabilir. Ben buna benzer bir uygulamayı Migros maketler zincirinin sebze meyve reyonunda görmekteyim. Örneğin reyon üzerindeki  6.99TL lik domatesin etiketi aşağıdakine benzer bir şekilde bastırılmış:

Salkım Domates: 6.99TL/kg
  Alış yeri: Edirne
  Alış fiyatı: 2.27TL/kg
  Lojistik gideri: 0.45TL/kg
  Mağaza giderleri: 0.68TL/kg

  • Dilbilgisi ve imla düzeltmelerini yapmadan aynen aldım.

Bu ödevi okuyunca “Verdiğin şeffaflık örneği, sene başında seçtiğin sektör olan ödeme sistemleri firması için değil, sanki gıda perakendecisi için daha uygun gibi görünüyor” diye yorumladım. Ayrıca “ödeme sistemleri bir sektördür, ancak yazar kasa sektör değil araçtır” diye geri bildirimde bulundum.

Aynı ödev sadece sektör değişikliği yapılarak “Ilk ödevde seçtiğim sektör “Ödeme Sistemleri-Yazarkasa” sektörüydü. Yazarkasanın sektör değil bir ürün olduğunu konusundaki düzeltmeniz sonrasında bunu “Perakende Sektörü” olarak düzeltiyorum” denilerek iletildi.

  • Aynı ödevin bu şekilde iletilmesini ilginç buldum. O ayrı. Bir de şu var. “Mevcut bir uygulamayı aynen aktarmayın, daha iyisinin nasıl olabileceğini düşünün” diye her hafta hatırlatıyorum. Bari bir ekleme yapılsaydı.

😛

Şeffaflık deyince, “Gerçekten ne kadar şeffaf olunmasını istiyoruz?” sorusunu da kendimize sormamız gerek.

Ömer Seyfettin’in “Yüksek Ökçeler” isimli hikayesinde, zengin bir hanımefendinin, bir süre sonra kendi konağındaki her şeyi görüp duymaktan rahatsız olduğu ve gerçeklerle daha az yüzleşmeyi tercih ettiği anlatılır.

The Circle filminde, aşırı şeffaflığın insanlığımızı elimizden alması noktasına gelebileceği anlatılıyor.

Ben, ben, ben” ile herşeyi paylaşmanın boyutlarını zorlayan nesil, bir süre sonra bundan rahatsız olacak.

🙂

Şeffaflık konusundaki tartışmaların eğitim ile aynı çerçevede olduğunu gözlemliyorum. Herkes, kendisinden başka herkesin şeffaf olmasını bekliyor sanki. (Tıpkı herkesin kolayca yüksek not alması ama kendisinden başka herkesin iyi eğitim almasını istemesi gibi)

😉

Siz kendinize şunu sorun. Bir sektörde şeffaflık gerçekten ne konuda olmalı?

Örneğin sebze – meyve satın aldığınız perakendecinin, akşam yemeğinizi yediğiniz lokanta veya kebapçının ne kadar kâr ettiği mi önemli yoksa kimyasal gübre veya GDO’lu ürün kullanılıp kullanılmadığı mı?  Yemeğin hazırlanma koşullarındaki sağlıklı süreçler mi? Üretimden dükkana gelene kadar ki soğuk zincir mi?

Gerek sektörünüzü şeffaflaştırırken, gerekse (MBA katılımcıları için) ödevi hazırlarken bunu düşünün.

.