"Seth Godin" etiketli yazılar:

24 Nisan 2010 Cumartesi

E-posta gönderirken

Öğrencilerime e-posta gönderirken nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda bir mesaj yazmayı düşünüyordum.

O sırada Seth Godin’in benzer bir öneri yazısını okudum.

Benim ekleyeceklerim de var.

😛

1 – Mesajın Konu kısmına doğru / anlamlı  kelimeler yazın. Son gelen mesaja, yepyeni şeyler yazıp geri göndermeyin.

  • Mesajın konusu “Re: Ödevlere ait notunuz”.  Öğrencilere ödev notlarını bildirmişim. Yanıtlayan öğrenci bir ödevi eklemiş göndermiş.
  • Mesajın konusu “Ödev 2 – YANITLAR”. Öğrenci bu mesajı “yanıt” diye tuşlamış, ama Ödev 3’ü eklemiş. Bu durumda gelen mesajın konusu Ödev 3 olmalı…

😛

Buna “gelişine forward” diyoruz. Futbol oynayanların “gelişine şut” dediği gibi…

MBA öğrencileri, aslında iş hayatının bazı prensiplerini sindirmiş olmalılar. Zamanı etkin kullanmayı anlayabilirim. Ancak, doğru anlaşılmak ve tembellik etmemek de, iş hayatının gerekleri içinde…

İlginç olanı sadece öğrencilerimin bir kısmı ile sınırlı değil. İş yazışmalarını da bu şekilde yapanlar var. Bazen “Bundan sonra Konu kısmına şöyle yazsak olur mu?” diye nazikçe uyarmaya çalışıyorum.

🙂

2 – Ödev gönderiyorsanız, okuyan kişinin rahat açacağı bir formatta göndermelisiniz. Ödevin okunamaması öğretim üyesinin değil sizin sorununuzduır.

Nasıl ki iş hayatında sizi değerlendirecek birine verdiğiniz rapor okunamadığı zaman onun değil de sizin sorununuz olur ise…

😛

3 – Ödevler için bir format belirliyorum. Bunu her ödev ile tekrar gönderiyorum. Israrla format dışı kalan oluyor. Sn. Bülent Eczacıbaşı’nın sohbet toplantısında söylediklerini tekrarlayacağım.

Yaptığınız işi (o sırada ne yapıyorsanız) ciddiye alın.

Gerek özensiz konu seçimi ve/veya format uyumsuzluğu, ödevi ne kadar ciddiye aldığının göstergesidir.

😛

CRM zorunlu ders değil. Bu dersi seçen arkadaşlar isteyerek alıyorlar. Zaten nasıl bir öğrenci istemediğimi önceden duyurdum.

Ödevlerine gösterdikleri özeni, ödevin iletişimine de göstermelerini bekliyorum.

😀

20 Aralık 2008 Cumartesi

Yenilikçilik ve fikircilik… (5)

“Fikir aklınıza gelince, yok edilmemesi için ne yapmalısınız” sorusunun yanıtını, “Burak Büyükdemir e-Tohum sunumlarında size ne söylüyorsa, aynısı” diye yanıtlayabilirim.

Zaten Theodore Levitt de “Yaratıcılık Yetmez” isimli makalesinde benzerini söylemiş. İşte onun cümleleri ve benim katkılarım

“Bir fikir önerenin göstermesi gereken sorumlu davranış, bu öneriye maliyet, risk, insan gücü, zaman, hatta belki o fikri hayata geçirmesi gereken özel bazı kişiler bakımından en azından birtakım asgari ipuçları (UÖ katkısı: fikrin hayata geçirilmesi için gerekli aşamaları ve süreç tasarımı, SWOT analizi, rakiplerin ve benzer uygulamaların ülkede ve dünyadaki durumu, yasal ve sosyal çevrenin etkileri / etkileşimi, temel performans göstergeleri, olası gelir/gider tablosu, şirket alt-yapısında neleri değiştireceği, mevcut hangi uygulamaları kullanacağı, vs.) eklemektir.

CRM şart mıdır?”ın yorumlarında yazdım. Öncelikle senin fikrini hayata geçirme erkinde olan kişinin sana, “bu projeyi kendin için değil, şirket için yaptığına” beyniyle ve kalbiyle inanması gerek. Onun inanması ve sana güvenmesi için zaten sen, her damarına, her sinir ucuna kadar inanacaksın. Başarısızlık olduğu takdirde, taşın altında küçük parmağının değil de kellenin (hatta öz-benliğinin) olduğunu ispatlayacaksın. Bunu da yukarıda saydığım işleri yaparak kanıtlarsın.

Fikrine sahip çıkmaya hakkı olan kişi, “saldım çayıra, Mevla’m kayıra” demez, diyemez.

Bunları yapamıyorsan ne mi yapacaksın. “Neden benim fikrim beğenilmiyor”, “neden beni ciddiye almıyorlar” demeyeceksin.

Seth Godin yazdı. “Bari blogunda yayınla“… Belki hak iddia edemezsin. Ama hiç değilse, “herkesten önce benim aklıma gelmişti” diyebilirsin.