"sevkiyat kanalı" etiketli yazılar:

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Genel Müdür olurken

Arkadaş, yabancı bir şirketin Türkiye ofisinde çalışıyordu. Yıllar içinde başarılı işler yaptı. Türkiye Genel Müdürü olacağını duyduk.

Şirket onu yurtdışındaki Genel Merkeze çağırdı.

Orada, önce üretimin her aşamasında işçi gibi çalıştırmışlar. Sonra dağıtıma vermişler. Kamyon şoförünün yanında, marketlere eşya taşımış, dolaplara veya raflara dizmiş, vitrinlere yerleştirmiş.

Kamyon şoförüne, bir ülkenin Genel Müdürünü verdiklerini söylememişler. Yeni başlayan işçiye davrandığı gibi davranmış bizimkine.

😉

Beraber süpermarkete gitmiştik. Konusuna hakimiyeti gözümden kaçmadı. Bana o zaman anlattı.

“Otele vardığımda, üzerimdeki tulumu çıkarıp duş alacak gücüm kalmazdı. Ayakkabıları çıkarır ve kendimi öylece örtünün üzerine bırakırdım.” diye…

😉

Biliyorum… Gömleğin kollarını kıvırmadan, ellerini kirletmeden Genel Müdür olanlar da var. Onlar köşekapmaca oynuyor. Koltuğundan korkuyor.

Bir de bilerek gelenler var.

😀

Meraklısına:

🙂

07 Temmuz 2009 Salı

Bilgi'yi yönetmek…

Mutlak doğru” cümleler isimli bir yazı yazdım. Şimdiye kadar yazdığım en iyi 3 – 5 yazıdan biri olduğunu düşünüyorum.

Sonra da kurumların “bilgi yönetimi” konusuna eğilmesini öneren “Bilgi’yi anlamak” isimli yazıyı blog’a koydum.

Selim Tuncer de sordu: “Uğur Hocam, bilgi yönetimini sistematize etmiş şirketlerle ilgili iyi örnekler var mı bildiğin?

Selim usta, nazik bir insan olduğundan “Bilgi yönetimi konusunu mutlak doğru olmaktan çıkartıp, “nasıl” sorusunu yanıtlar mısın?” dememiş.  Ama ben mesajı aldığımı düşündüm.

Bu şekilde düşünenler kesinlikle haklıdır.  Öyle bol keseden “mutlak doğru” cümle dağıtmak olmaz… Örnekleyelim…

😛

Yurt dışında muhteşem örnekleri ya okudum, ya da anlattılar. Gelin şehir efsanelerinden kurtulalım.

Türkiye’den bildiğim birkaç örnek var. Maalesef bunlar da müşteri değil de üretim tarafında yoğunlaşıyor.

Müşteri bilgisini yöneten çok başarılı örnek yok. Çoğunlukla üretim tarafına yatırım yapılıyor. ERP (enterprise resource planning – kurumsal kaynak planlaması) ve/veya SCM (supply chain management – tedarik zinciri yönetimi) için çaba sarf ediliyor.

😀

Başarılı örneklerden biri:

Bayilerine “entegre” bir yazılım hediye etti. Bayi sattığı ürünlerin faturasını kesebiliyor, kendi stok durumunu takip ediyor. Ek olarak, bayi kendi logosu ve başlığı ile kampanya broşürü basabiliyor. İsterse, adres listesinden kişiselleştirme de yapıyor. Size adınız ve adresiniz yazılı davet mektubu gönderiyor. Hangi üründe, ne kadar taksit, ne zamana kadar nasıl bir indirim… size bildiriyor.

Bayinin istediği birçok ayrıntı yazılımda yer alıyor. Ana firma ile gerek finansal, gerekse satış konularındaki ilişkisini gün be gün izleyebiliyor.

Ana firma ise… Bayiden yapılan satışları aynı gün biliyor. Kota kontrolü yapıyor. Ne zaman hangi ürünün, hangi bayide / bölgede hangi hızla satıldığını izliyor. Bu bilgi, hem sevkiyat hem de üretim planlamasına da aynı hızda aktarılıyor. Yola çıkacak olan kamyonların en verimli dağıtımı nasıl yapacakları da hazırlanıyor.

Daha önemlisi…  Ana firma, bayi’in bilançosunu biliyor. Bu sayede risklerini denetim altında tutuyor. Hangi bayi için ne kadar kredi vereceğine karar veriyor.

Uzantısı olan bir yazılım da, bu firmanın ana tedarikçilerinde… Stoklardaki tüketim anında tedarikçi firmalara aktarılıyor. Yeni malzeme talebinde insan unsuru şimdiden sıfıra inmiş durumda… Satın aldıkları yüzlerce malzemenin büyük çoğunluğu için “el değmeden” fatura üretiliyor.

😛

Daha önce birkaç kez yazdım. İyi hazırlanmış bir “bilgi yönetimi” süreci, sadece ilgili tarafları memnun etmekle kalmaz. Maliyetleri de ciddi oranda azaltır.

Sıranın müşteriye geleceği zamanlar da çok uzakta değil (Değil mi?…)

İster miyiz?

😮

24 Ekim 2008 Cuma

Gaz'lı içecekler…

Bugünlerde, Pepsi’nin yeni logosu tartışılıyor. Pepsi’nin logosu deyince paylaşmak istediğim bir anı var…

Bir bankanın “kart hizmetleri” şirketinde çalışıyordum. Kredi kartları konusunda sektörün en saygın isimlerinden biri Genel Müdürümüz idi.

Sonra Genel Müdür değişti. Büyük patron’un yakın tanıdığı olan bir hanımı Genel Müdür yaptılar. (Torpil konularından sonraki bir yazıda bahsedeceğim.) Daha önce Pepsi’de çalışmıştı. Pazarlama değil, finansman (hatta denetim – audit) kökenli idi.

Hanımefendi, her fırsatta herkese pazarlama dersi vermeye meraklıydı. (O sıralarda banka olarak bizim pazar payımız, Pepsi’nin pazar payından fazlaydı.) Yine bir toplantıda, belki Pepsi’ye uyabilen, ama bir bankaya hiç de yakışmayan bir pazarlama yöntemini övdü. Yine dayanamadım (benden bu sözü okumaya alıştınız, değil mi?)

“Bakın, sizin Pepsi’de tek bir rakibiniz vardı. Bizim piyasada 30 rakibimiz var. Sizin bir tek ürününüz vardı. Bizim Gold, Platinum, Klasik, Business kart, ATM kartı, Genç kart… Bir sürü ürünümüz var. Sizin şişenin şekli, logonuz, şişenin içindekinin formülü yıllardır değişmedi. Biz ise sürekli yenilikler yapmak zorundayız. Sizin üretim teknolojiniz basit. Biz sürekli olarak teknolojik yenilikleri izliyor ve uyguluyoruz.

Bir çok konuda bizi bağlayan yasalar ve uluslar arası Visa ve MasterCard kuralları var. Üzerinde su dolu bardakların bulunduğu bir yatağın üstünde ip atlamaya çalışıyor gibiyiz. Size gelince, odanızın pencereden baksanız. Coca Cola’nın ne yaptığını izleseniz, bir – iki gün arayla gündemi yakalarsınız. Sizin Pepsi’de yaptığınıza “pazarlama” demiyoruz, “sevkiyat kanalı yönetimi” diyoruz”

Sonunda ne mi oldu? Doğru söyleyeni…