Öğrenmeyi öğrenmek
Son hafta içinde görüştüğüm birçok genç arkadaş, çalıştığı işyerinden şikayetçi. Hemen hepsinin gerekçesi aynı. “Burada öğrenecek hiçbir şey yok”…
Konu öğrenmek olunca ilgileniyorum. “Patron terbiyesiz”, “iş arkadaşlarımın hemen hepsi torpilli”, vb… deseler bu kadar sorgulamayacağım.
Öğrenmek konusunda istekli olunduğunu görünce sohbeti derinleştiriyorum. Çoğunlukla “sıkıldım” yerine “öğrenecek hiçbir şey kalmadı” denildiğini görüyorum.
Bir örneği anlatayım. Çalıştığı şirket bir denizcilik acentesi… Arkadaş da Pazarlama Departmanında çalışıyor. “Hep aynı şeyler işte…” dedi.
Ben de denizcilik acentesinde pazarlama departmanında çalışmıştım. Hayatımın en zevkli işlerinden biri idi. Önce kendi görev tanımımın gerekliliklerini öğrendim. Sonra manifesto detaylarını öğrenmeye başladım. Sonra konşimento… Sonra ordino… Daha sırada gemi kiralama koşulları vardı…
Yazın hafta sonlarında (işim olmamasına rağmen) Haydarpaşa Limanı’nda çalıştım. Üzerimde işçi tulumu ile… Konteynere mal yüklenirken puantaj yaptım. Hatta gümrükçünün çırağı “sen iyi hesap yapıyon yahu.” deyip 10 TL bahşiş de verdi. (“Konşimentoyu almak için ofise gidince, Pazarlama Müdürü’ne bir uğra” dedim. Pazartesi sabahı beni o masada görünce, yüzünün aldığı şekli anlatamam)
Patronu “otomasyona geçme” konusunda ikna ettim. Tüm şirketin süreçlerini otomasyona göre tanımlama işine yardım ettim. (Artık bu işe sistem analiz diyorlar). Birbuçuk yıl içinde, iki ortak patrondan sonraki adam durumuna gelmiştim.
Başka bir acenteye 2.5 katı maaş ile geçtim. Yeni gittiğim yerde, dokümantasyonu benden iyi bilen yoktu. 25 yıldan beri orada çalışanlar dahil…
Daha uzatmayayım. Öğrenmek istedikten sonra, küçük bir şirkette bile insanın çok yılları öğrenerek geçer. Yeter ki niyet olsun. Hem “benim işim değil” diyerek sahayı daraltmak, hem de “öğrenecek bir şey kalmadı” demek doğru değil. En azından ben ikna olamıyorum.
🙂