Bir sosyal figür
Likemind’lar sırasında tanışmıştım. Girişken yapısı, aile şirketini çağa uygun duruma getirme çabası hoşuma gitmişti. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım. Kurumlaşma (dikkat edilirse kurumsallaşma demiyorum) ama aileyi üzmeden dönüşüm üzerine bazı akşamlar saatlerce yazıştık.
“Oğlum kadar değilse de, yeğenim gibi severim” diyordum. Hemen her çabasına destek olmaya çalıştım. Toplantılar düzenledi, ilk ben gittim. Birçok kişiyi de katılmaya ikna ettim. Yalan yok, orada renkli insanlarla da tanıştım.
Onun blog sitesine yazdım. (Sitesinin özgünlüğü korunsun diye, kendi siteme ancak 3 – 4 hafta sonra ekledim.)
Bu arada onun hakkında birçok şey söylenmeye başladı. Şaibeli ödüller, herkesi kullanma merakı, anlaşılmayan bazı topluluklarla ilişkiler… Hiç aldırmadım, aksine onu savundum.
🙁
Günlerden bir Cumartesi… İstanbul’da hava berbat. Takvime göre onun etkinliği olacaktı ama kendisi de şehir dışında. Etkinlik düzenlenmeyecek haberi geldi.
Aynı saatte, yakın bir yerde eşimin yönettiği panel vardı. Anadolu yakasından yola çıktık. Yolda telefon geldi.
– Uğur abi, XYZ üniversitesi Pazarlama kulübü öğrencileri şu anda İstanbul’da. Seninle tanışmayı da çok istiyorlar. Şu saatte şurada olacaklar. Ben de yoldayım. Birbuçuk – iki saate kadar gelirim.
Eşimin panelini söyledim. Ama çok ısrarcıydı. “Gençler benimle mutlaka tanışmak istiyorlardı”. “Yeğenim kadar sevdiğim” kişiyi kıramadım. Gençlere belki bir faydam olur diye şartlı olarak kabul ettim. Öğrenci kulübü başkanının telefon numarasını aldım. Aradım, konuştuk.
E-ticaretin önde gelenlerinin katıldığı ve eşimin yönettiği 2 saatlik bir panel olduğunu, katılmalarının bilgi birikimi açısından çok faydalı olacağını söyledim. “Biz “abimizi” arayalım” dediler. Sonra bana döndüler ve toplantının yerinin ve saatinin değişmeyeceği konusunda “abi”nin ısrarlı olduğunu söylediler.
Kuşkulandım. Yine de “Peki” dedim.
Saatinde oradaydım. Kulüp başkanını aradım. Yakında bir AVM’de geziyorlardı. “15 dakikaya geliriz” dediler. Kitabımı açıp okuyarak bekledim.
Kızlı erkekli birkaç tane gencin geldiğini gördüm. Tam karşılarında oturuyorum. Beni görmemeleri imkansız. Sağa sola baktılar, yanımda durdular… Sonra telefon etmek akıllarına geldi. Bu süre içinde ben telefonumu sessize aldım. Önceden kulağıma götürdüm ve zaten telefonla konuşuyormuş gibi bekledim.
Zil sesini duyunca açtım. Telefon çalınca hareket eden biri var mı diye baktılar. Hiç kimsede değişiklik yok. Şaşırdılar. Ama konuştuk.
– Uğur bey, merhaba.
– Merhaba
– Biz geldik.
– Ben zaten oradayım.
– Sizi göremedik.
– Tam karşınızda, size 3 – 4 adım mesafede oturuyorum.
– …
Gençler sağa sola bakıyorlar. Elim ile kulağım arasındaki telefonu göremiyorlar. Ortada bir şaşkınlık dalgası esti.
– Benimle görüşmek istemişsiniz, yanıma gelin.
– …
Resmimi bir kez gören biri bile, oradaki az sayıda kişi arasından beni fark ederdi. Beni hiç ama hiç tanımadıklarını, yani “beni görmek için hiç de ısrarlı olmadıklarını” anladım.
Neyse gençleri çağırdım. Sohbete tahmin edeceğiniz sorularla başladım. Aldığım yanıtlar ilginçti. Çocuklar beni hiç tanımıyorlardı.
- Bunda hiçbir sakınca yok. Zaten internette şöhret olup herkes tarafından tanınmayı bekleyenlere hayretle bakıyorum.
Beni tanımıyorlardı ama onlara “abi”leri, “sizi Uğur Özmen’le tanıştırayım. Onunla mutlaka tanışmalısınız” diye kıyak yapıyordu. Beni onlara, onları bana satmış, kendisi ortadan kaybolmuştu.
“Hazır beni tanımıyordunuz, neden e-ticaret konulu toplantıya katılmak istemediniz. Ne güzel bilgi alırdınız?” diye sorduğumda “Abi’nin buluşmanın kesinkez o yerde ve saatte olması” için ısrarlı davrandığını söylediler.
O anda buna takılmadım. Yine ezber bozan tavrımla bütünleşik pazarlamaya farklı yönden bakmayı anlatmaya çalıştım. Aradan 2 – 2,5 saat geçti. Gelen giden yok. Aradım, hâlâ İstanbul’a gelmesine 2 – 2.5 saat kalmıştı.
Neyse 2,5 saatlik sohbet sonunda gençlerin yanından ayrılıp eşimin olduğu yere gittim. Birlikte eve döndük.
🙂
Daha sonra sosyal mecralardan gördüm ki,
– Bana “birbuçuk – iki saate kadar” dediğinde zaten yalan söylemişti; İstanbul’a çok daha sonra ulaşacağını biliyordu.
– “Buluşma kendisi yokken bile XYZ üniversitesi öğrencileri ile yapıldı” diye mesajlar attı.
Mesele onun etkinliğinin MARKAsıydı. Yeri değiştirmemesinin nedeni buydu. Çocukların daha fazla bilgilenmesi de pek umurunda değildi. Ben de kullanılmıştım.
Kullanılmak başıma ilk defa gelmiyordu. Profesyonel hayatımda birkaç kere karşılaşmıştım.
😉
Bu sefer neye kızacağıma karar veremedim:
- Kullanılmış olmaya mı?
- “Yeğenim kadar severim” dediğim adamın bunu yapmasına mı?
- Onun hakkında bin türlü konuşulurken benden başka herkesin haklı çıkmasına mı?
(Aslında yukarıdakilerin hepsi aynı şey)
😛
Yazmazdım ama… Bugünlerde başkalarına ahlak, insanlık ve dürüstlük satıyor da…
😉