"tecrübe" etiketli yazılar:

16 Mart 2020 Pazartesi

Geri Bildirimin Gecikmesi

Paul Senge’nin “Beşinci Disiplin” kitabında (özeti burada) bir örnek vardı.

Şöyle anlatmaya çalışayım. Bir tane duş bataryası var. Sola çevirince sıcak, sağa çevirince soğuk su geliyor. Yukarı kaldırınca suyun akışı artıyor. Açınca hemen sıcak veya soğuk su gelirse, doğru sıcaklığı bulup yıkanmaya başlamamız bir dakika sürmez.

Eğer aynı duş bataryası var ama her koşulda sıcak veya soğuk suyu bize iletmesi en az 30 saniye alıyorsa, çoğunlukla şöyle davranıyoruz. Önce alıştığımız gibi sola doğru çeviriyoruz. Suyun altına elimizi tutuyoruz. Su ısınmıyor. Sıcak suyu daha da açıyoruz. Su hâlâ ısınmıyor. Sıcak suyu sonuna kadar açıyoruz. Su biraz ılınıyor derken… anında kaynar su geliyor. Canımız yanınca hemen suyun altından kaçıyoruz ve diğer tarafa döndürüyoruz. Böyle git-gel derken, yıkanmak istediğimiz sıcaklığa ulaşmamız zaman alıyor. Bu sürede, boşa giden su çok oluyor.

Sıcak ve soğuk suyun gelme süresi uzarsa doğru sıcaklığı bulmamız da, boşa harcanan su da misliyle artıyor.

İlginç noktalardan biri: Eğer sıcak ve soğuk su için iki ayrı musluk olursa, hangisinin sıcak hangisinin soğuk su verdiğini bilmesek bile daha kısa zamanda doğru sıcaklığı buluyoruz.

🙂

Paul Senge bu örneği, geri bildirim süresi uzadığında kurumların kendilerini düzeltmek için gecikmeleri konusunda yazmıştı.

  • Kaynayan kurbağa örneği de konuşulur. Güzel benzetme ama… Değişim eğitimlerinde bahsedilen “40 yılda bir gagasını ve kanatlarını değiştiren kartal” kadar gerçek 😛 .

Bazı çok satan ürünlerde kalitenin (ve maliyetin) “fırsat bu fırsat” diyerek azaltılması da benzer sonuçları verir.

Eğitim de böyle, geri bildirimin gecikmeli olduğu bir sektördür. Maliyetleri azaltmak için bazı iyi uygulamalar ve öğretmenlerden vazgeçilir. 8 – 10 sene sonra “O okulun mezunları artık iyi değil” denilmeye başlanır. Artık geç kalınmıştır.

😉

Son günlerin salgınında, “henüz bizim burada bir şey yok ki” denilmesini de bu geri bildirimin gecikmesine benzetiyorum. Virüsün kuluçka süresi ve soğuk algınlığına benzeyen öncülleri doğru karar vermeyi erteliyor olabilir.

Daha önce denemiş olanlar, “biraz beklemek lazım, sıcak su 30 – 40 saniye sonra geliyor” dediklerinde gerek doğru sıcaklığı bulmak, gerekse boşa akan su oldukça azalıyor.

Başkalarının deneyimini öğrenmek ve aklın süzgeçinden geçirdikten sonra uygulamak faydalı olur.

🙂

23 Aralık 2019 Pazartesi

Danışmanlık #.0

Başlık Danışmanlık #.0 anlaşılmaz gelebilir. Her şeye “iki nokta sıfır” veya “üç nokta sıfır” veya “dört, beş nokta sıfır” deniyor ya! Ben sırayı kaçırmış olmayayım diye # rakam işareti koydum. Bu yazı, danışmanlık kurumlarının yakın geçmişe kadar çalışma yöntemiyle ilgili.

🙂

Ocak 1999’da  Demirbank’ta işe başladım. Masamın yanında kilitli bir dolap vardı. Sordum. Ünlü danışmanlık şirketine aitmiş. Bankada çalışma yapmışlar. Bu dolabı onlar kullanıyormuş.

Dolabı boşaltın, evraklarınızı alın” diye haber gönderdim. Gelen giden olmadı. Mesaj üstüne mesaj ilettim ama 2 ay boyunca ne yanıt geldi, ne dolabı boşalttılar. Sonunda, “Bu hafta sonuna kadar boşaltılmazsa, kilidi açıp içindekileri boşaltacağım” dedim. Yine yanıtsız kaldım. Sonra dediğimi yaptım.

Dolapta, danışmanlık kurumunun çeşitli yönetim kademelerine verdiği sunum dosyalarından fazla kopyalar vardı. Bunları okumak için kenara ayırdım. Ne var ki, asıl ilginç olanı… belge taslakları da dolaptaydı.

Polonya’daki bir başka bankaya ait rapordaki  POLONYA yazısının üstü elle çizilmiş, TÜRKİYE yazılmış;  yanına “SADECE BİR ÖRNEKTİR” diye el yazısıyla not düşülmüş… Yüzlerce benzer örnek sayfa çıktı. Ayrıca, danışmanlık kurumunun on-line kütüphanesinden indirilmiş ve kağıda basılmış onlarca danışmanlık raporu. Bu raporların kenarına “Burayı kullanabiliriz” tarzında notlar düşülmüş.

Meşhur danışmanlık kurumlarıyla birkaç kez çalıştım. Önemli bir konuyu sorduğumda, hiçbir zaman anında yanıt almadığımı ama ertesi gün yoğun bilgiyle geldiklerini görmüşümdür. Yeni gelen bilgi konusunda sorunca, tekrar “çalışıp gelelim” deyip, ertesi gün bülbül gibi şakırlardı.

Dolabın içindekileri görünce, bu gecikmiş idrakin nedenini anladım. Benim yanımdan uzaklaşınca kurumuna mesaj gönderip soruyor veya kilit kelimelerden sorgulama yapıyor. Gelen yazıları ve sunumları inceliyor. Bize anlatıyor. Birikim olmadığı için, yeni soruya yanıt veremeyip onu da araştırıyor ve sonraki gün yanıtlıyor.

  • Buna “malumat ürünü” (information product) deniyor. Bir şekilde oluşursa, rafa koyup bekliyorlar.  Benzeri istenirse, uyarlayıp ortaya çıkarıyorlar. Böylece hiç tecrübesi olmayan çömezler bile, karşınızda iddialı konuşacak seviyeye ulaşıyor.

Danışmanlık kurumlarının doğruyu değil, hak ediş belgesini imzalayanın istediğini yazdıklarını defalarca görmüşümdür.

😉

Güzel olan… bu danışmanlık yöntemi artık işe yaramıyor.  Artık danışmanlar  da uygulamaya katılmak zorundalar.

Bunca yıl sonra bu yazıyı neden yazdım. Devamı yarın.

😀

29 Temmuz 2018 Pazar

Tecrübe ve Enerji

Hayatı boyunca hiç büyük kurumlarda çalışmamış olan bazı genç girişimcilerin “Kurumlarda ücretli çalışmayın, girişimci olun” gibi önerilerindeki tutarsızlığı anlatmaya çabalarım.

Bu genç girişimciler işlerini az büyütüp yanlarına eleman almaya kalktıklarında, aradıkları tecrübe “kurumlarda öğrenilen birikim” olmaya başlar. En azından bazı sektörlerde bazı kurumlardan uzak durmak gerektiğini, birlikte çalışacakları kişileri seçerken “işe alma tecrübesi” gerektiğini filan yedikleri kazıklar sayesinde hemen öğrenirler.

😉

Gençler bir yana… “Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır” deyip geçelim.

Çalıştığı kurum sayesinde çeşitli yurtdışı girişimleri inceleme fırsatı bulan, onların benzerini Türkiye’de kuran, konferanslarda iş hayatını anlatırken “önce günlük – haftalık – aylık rakamları incelerim ve karşılaştırmalar yaparım” diye büyük kurumda öğrendiklerini anlatan… ama “kurum mu yoksa girişim mi?” diye sorulduğunda “Kurumlarda hiç vakit kaybetmeyin” diyenler var ya… Bu çelişki beni kızdırıyordu.

Onlara yanıtı Dünya Ekonomi Forumu (World Economic Forum) vermiş.

😀

Değerli genç arkadaşım Murat Durak ile fırsat buldukça sohbet ederiz. Sıkça geçen konularımızdan biri de yukarıda yazdıklarım.

Murat bir tweet’inde bana haber vermiş.

Hemen World Economic Forum (Dünya Ekonomi Forumu) ne demiş diye tıklıyoruz:

Elbette tweet ile yetinmeyip, yazıyı okuyoruz.

Yazının bazı kısımlarını aşağıda özetliyorum.

Bir girişimci olarak başarı, eğitim, deneyim, bilgi ve yeteneklerinizin toplamı olan becerilerinize bağlı. Ekonomistler buna “insan sermayesi” diyor. Bu beceriler, gizli fırsatların yakalanması ve mevcutların büyütülmesi için mutlaka olmalı.

Gençlerin yaratıcılıkları ve teknolojik beerileri daha fazla olsa da sektör deneyimsizliği ve finansal durumları başarıyı doğrudan etkiliyor. Bilgi ve becerileri eğitimle ve iş hayatında çalışarak ediniriz.
Araştırmada, özellikle sektöre özgü girişimlerde, o sektörde uzun deneyimi olanların kısa süreli tecrübesi olanlara oranla çok daha başarılı olduğunun ortaya çıkması, şaşırtıcı gelmeyecektir.

Dünya Ekonomi Forumu’nun özetiyle yetinmedim, özette olmayan bir şekli de ekledim.

Araştırmada, mühendislik ve teknoloji mezunlarının bilimsel çalışmalara, girişimcilik ağırlıklı eğitim alanların hemen start-up’a yönlendiği anlatılmış.

Oysa Apple, Microsoft, Linkedin gibi kurumlar, girişimcilik mezunlarının  çalışmaya başlamasını ve içeride proje geliştirmesini özendiriyor.

İngiltere özelinde bazı bulguları da vurgulamışlar.

Okullar, mezunlarının kurdukları başarılı girişimleri gereğinden fazla vurguluyorlar ama… iş hayatı tecrübesi olmayan MBA mezunlarının hemen start-up kurmaya özendirilmesinin doğru olmadığı ortaya çıkıyor.

Böylece gerekli iş tecrübesi de kazanılıyor. World Economic Forum MBA okullarına da bazı önermelerde bulunuyor.

😉

Yazı uzun. Yazının kaynağı olan araştırma daha da uzun.

Araştırmada çok farklı çalışmalar var. En başarılı olunan yaş aralığı 35 – 55 arasında…

Girişimciliğe kalkışmadan önce biraz iş tecrübesi yararlı oluyor. Sanırım tecrübe ile enerjinin optimum noktası bu yaş aralığı.

😛