e-Tohum İzmir kampı konuşması – 1
Pazarlama anlattığım zaman aynı soruyla başlarım:
- Her gün tazesi çıkan, çoğunlukla 75 – 100 gramlık paketlerde satılan, yerel üretim olduğu gibi ulusal birçok markanın da olduğu, taze çıktığı gün kilosu 5 – 7.5 TL değerinde olan, ertesi gün kilosuna 25 kuruşu kimsenin vermediği ürün nedir?
e-Tohum İzmir kampı kapsamında Embryonix ile birlikte düzenlenen, 9 Ekim’de İzmir Ekonomi Üniversitesi’ndeki toplantıdaki konuşmama da aynı soruyla başladım.
Ekmek, süt, çekirdek… gibi yanıtlar aldım. Sonra bir katılımcı doğru yanıtı söyledi: “Gazete”
Bu soru ile, gazetenin de bir ürün olduğunun, isimlerin birer marka olduğunun anlaşılmasını amaçlarım. Doğru yanıt gelince, ikinci soruya geçtim.
Reklam, haber, tencere tava, yazarlarını, renk, sayfa, kağıt… diye yanıtlar geldi. Liste bu şekilde uzamaya başladı.
– Gazetenin ne sattığını başka yoldan bulalım” dedim. “Gazete’nin müşterisi kimdir?”
– Okurlarıdır” diye yanıtlandı.
– Gazeteyi satın alanlar masraflarının yüzde kaçını karşılıyorlar, biliyor musunuz? %25’inden azını…”
Bir katılımcı, doğru yanıtı buldu. “Reklamveren”
– Gazetenin asıl müşterisinin reklamveren olduğunu düşünerek önceki listeyi gözden geçirelim.” dedim. “Gazete reklamverene reklam mı satıyor. Tencere tavayı reklamverene mi satıyor. Reklamverene renk, sayfa, kağıt, haber mi satıyor?”
Bir katılımcı “Okurlarını satıyor” dedi.
– Evet doğru yanıt budur. Gazete reklamverene okurlarını satar” dedim. Amacım girişimlerini planlayan arkadaşlarımızın müşteri ile hedef kitlenin farklı olabileceğini anlamalarıydı. Bir de “müşteriye sundukları faydanın ne olduğunu iyi anlamadan, ne sattıklarını bilemeyeceklerini” göstermekti.
Sonra “müşteri” kavramını tartıştık. O kısmını Çağla Büyüktaş çok güzel yazmış. Yarattığım kafa karışıklığına Embryonix de değinmiş.
😀