"üstad" etiketli yazılar:

09 Mart 2010 Salı

Kırmızı üzerine…

Bir yıldan fazla olmuş. Bir yazıda şöyle demiştim.

Sevdiğim bir fıkra var.

Boğalar kırmızıya kızmazlarmış. Kırmızıya inekler kızıyorlarmış. Boğalar, inek yerine koyuldukları için kırmızıya saldırıyorlarmış.

😉

Kırmızı kutu vakası da bu nedenle gelişti, yorumlardan anladığım kadarı ile…

Yorumculardan Hüseyin Kılıç “yazılanların doğru olması/gerçekleri söylemesi ayrı, okunduğunda karşı tarafın ne anladığı ayrı.demiş. Ben de yukarıdaki fıkrada aynı şeyi söylüyorum.

😉

Anlatmaya çalıştığım şu:

  • Neden seminerlerde, konferanslarda hep aynı kişiler konuşmacı oluyor?
  • Neden öğrenci kulüpleri hep aynı kişileri etkinliklerde sahnede görmek istiyor?
  • Neden şirketler çeşitli konularda hep aynı kişileri dinlemeyi tercih ediyor?
  • Neden eğitim şirketleri hep aynı kişilere başvuruyor?

diye düşünmek yerine

  • Neden promosyonlar hep aynı kişilere gidiyor?

diye düşünmek yanlış.

Bu hep aynı kişiler şirketleri, öğrencileri, eğitim kurumlarını, konferans düzenleyenleri, hatta rakip ajansları, vb… kafaya mı almışlar. Öyleyse niye?…

Bunu mu düşünmeliyiz, yoksa suçlama yarışı mı düzenlemeliyiz.

Yazı aslında bu kadar basit.

🙂

Tekrarlıyorum. Bu yazı kimseyi aşağılamıyor, kimseyi yüceltmiyor, kimseyi suçlamıyor, kimseyi de aklamıyor.  “Benim şiltlerim / kırmızı kutularım seninkileri döver” de demiyor.

Lakin, görüyorum ki boğalar gerçekten kırmızıya değil de…

Oleeee!…

😛

19 Mayıs 2009 Salı

Genç ama…

Bu Bayram öncesinde, gençlik ile ilgili yazılar planlamıştım.  Kısa tatil sırasında gittiğim yerde internet erişimi yoktu. Diz üstü bilgisayarı ve kabloları boş yere taşımış oldum. Aşağıda, gençlik konusundaki ilk yazı…

1980’lerin sonu… Henüz perakende bankacılık yeni başlamış. Şube müdürleri “perakendeci miyiz, bankacı mıyız?” gibi garip sorular soruyor. 10 – 15 yıl geçmeden şube müdürü olan kimse yok. Hele bazı müdürlere, insanın “amca” veya “baba” diyesi geliyor. Zaten bazılarının lakabı “Baba“… Yanına gidenler, “Necati Baba… Bir şey soracaktım…” diye yanaşıyor…

Bizimki ise Banka’ya zaten 20’li yaşlarda başlamış. Çalışkan, hırslı… Kısa zamanda yükseliverdi. Genel Müdürlükte 4 – 5 yıl sonra “müdür” oldu. Şubelere fiyat veren bölümün başında… Kısa süre sonra da Bölüm Başkanı

Şube müdürleri çıldırdı. “Dünkü çocuk” onların en önemli faaliyetini yönetiyor. Müşterilere fiyat veriyor.

Tüm şube müdürlerinin bir araya geldiği toplantıda gündem konusu oldu.

Genel Müdür kürsüye çıktı. Açıkladı:

“Arkadaşlar,

Genel Müdürlük uzmanlık bölümlerinden oluşur. Bir arkadaşımız konunun uzmanı ise orada hızla terfi edebilir. Ama şubeler, sadece parayı değil insanları da yönetir. İnsan yönetimi ise bir tecrübe işidir. Şubede 10 yıllık tecrübe sahibi olmadan kimseyi şube müdürü yapmam.”

Tartışma bitti.

🙂

19 Şubat 2009 Perşembe

Kırmızı şal görünce

Sevdiğim bir fıkra var.

Boğalar kırmızıya kızmazlarmış. Kırmızıya inekler kızıyorlarmış. Boğalar, inek yenine koyuldukları için kırmızıya saldırıyorlarmış.

Nereden mi aklıma geldi. Friendfeed’de Alemşah‘ın eklediği bir ileti üzerine yazılanlardan.

Şöyle:

K: Bu iş beni sıkmaya başladı. “Pazarlaması yapılan ARG”… FF’deki kitle kolay kolay “sevmedim” diyemez, burası tanımadıklarına “üstad” diyenler diyarıdır, ben Miller işinin hiçbir boyutunu sevmediğim gibi bu “hadi hadi gidin bakın ARG’mize, ne yaptık biz, bakın” durumunu da ayrıca sevmedim.

Alemşah: FF adı üstünde Lifestream oldugu icin beni takip etmedigin sürece bunları da gormezsin K

K: Ama ettiğimde de görürüm, öyle değil mi? gösteriliyordur çünkü.

Alemşah: e tabii dogal olarak 🙂 Bu benim lifestream’im, benim gordugum, sevdigim, paylasmak istedigim, ürettigim seylerin toplamı … haliyle paylasıyor olmam normal…

Sonra felsefe falan…

Evet, boğalar kırmızıya kızmıyormuş…

🙂