Kırmızı üzerine…
Bir yıldan fazla olmuş. Bir yazıda şöyle demiştim.
“Boğalar kırmızıya kızmazlarmış. Kırmızıya inekler kızıyorlarmış. Boğalar, inek yerine koyuldukları için kırmızıya saldırıyorlarmış.”
😉
Kırmızı kutu vakası da bu nedenle gelişti, yorumlardan anladığım kadarı ile…
Yorumculardan Hüseyin Kılıç “yazılanların doğru olması/gerçekleri söylemesi ayrı, okunduğunda karşı tarafın ne anladığı ayrı.” demiş. Ben de yukarıdaki fıkrada aynı şeyi söylüyorum.
😉
- Neden seminerlerde, konferanslarda hep aynı kişiler konuşmacı oluyor?
- Neden öğrenci kulüpleri hep aynı kişileri etkinliklerde sahnede görmek istiyor?
- Neden şirketler çeşitli konularda hep aynı kişileri dinlemeyi tercih ediyor?
- Neden eğitim şirketleri hep aynı kişilere başvuruyor?
diye düşünmek yerine
- Neden promosyonlar hep aynı kişilere gidiyor?
diye düşünmek yanlış.
Bu hep aynı kişiler şirketleri, öğrencileri, eğitim kurumlarını, konferans düzenleyenleri, hatta rakip ajansları, vb… kafaya mı almışlar. Öyleyse niye?…
Bunu mu düşünmeliyiz, yoksa suçlama yarışı mı düzenlemeliyiz.
Yazı aslında bu kadar basit.
🙂
Tekrarlıyorum. Bu yazı kimseyi aşağılamıyor, kimseyi yüceltmiyor, kimseyi suçlamıyor, kimseyi de aklamıyor. “Benim şiltlerim / kırmızı kutularım seninkileri döver” de demiyor.
Lakin, görüyorum ki boğalar gerçekten kırmızıya değil de…
Oleeee!…
😛