Derkenar
Bir dönemlerde oldukça yararlı blog yazıları yayımlayan bazı arkadaşlar son zamanlarda Twitter’da yazıyorlar. 25 – 30 tweet uzunluğunda “tweet seli” oluşturanlar oluyor. Açıkçası, bu duruma alışamadım. Bir ya da iki tweet’e sığmayacak bir yazıyı blog’da yayınlamayı tercih ediyorum.
😀
Devam eden eski alışkanlıklarımdan biri de kağıda basılı yazılar okumak. Ekrandan okuduğumda, sayfa kenarına not alamıyorum. Kağıtta okuyunca “Ders malzemesi“, “Segmentasyon sunumuna ekle“, “Deneyim yolculuğunda dikkat edilmeli” gibi notlar yazıyorum.
Sadece sayfanın kenarına da değil. Sayfanın arkasına da birçok not alıyorum. Yukarıdaki resimde (c) , (d) , (e) diye gördükleriniz, sayfanın kenarına sığmayacak uzunlukta olanlar. Onları sayfanın arkasına yazıyorum.
Makaleleri çoğunlukla, müsvedde dediğimiz kağıtlara basarım. Sayfaların arkası daha önce kullanılmıştır. Ya sınav soruları vardır, ya da geçmişte iş hayatımda hazırladığım raporlardır. Kağıdın bir yüzü kullanılabilir durumdaysa atamam. Alışmamışım. Arkası yazılı olsa da diğer yüzüne makale basacaksam, nispeten seyrek yazılı olanları seçerim. Böylece sayfanın arkasına da bolca not yazarım.
Örneği aşağıda… Daha önce bir otomotiv kurumuna yapılan sunumu kullanmışım.
Sayfanın arkasına yazılan uzun notlar çoğunlukla üzerinde çalıştığım bir projeye katkıda bulunur. Bazıları bir blog yazısının yolunu açar. Bazen de ders notlarımın arasına eklerim. Böylece, güncel olmaya dikkat ederim.
🙂
Derkenardan bir kısmını, aşağıda topladım.
=============================
Veriye dayalı düşünmenin ilk adımı veriyi ve verinin değerini anlamaktır.
=============================
Kurumlar büyüdükçe kontrol azalır.
Tekilleştirilmiş müşteri veri tabanı yoksa, filin ayrı taraflarını tutmaları kaçınılmaz olur.
Kurum büyüdükçe, müşteriye daha fazla açıdan bakmak, yani onu daha iyi tanımak ve değerlendirmek mümkün olacakken, aksine arada kayıplar olmaya başlar.
=============================
Anında müdahale edilmesi gereken ve/veya kendi akışına bırakıldığında krize neden olabilecek durumlar, ALARM-UYARI sistemlerine tanımlanmalı.
İlk dönemlerde hepsini tanımlamak mümkün olmayabilir. Ama sonra, başa gelen her musibetten ders alınmalı ve ALARM-UYARI sistemine aktarılmalı.
=============================
Hangi harici (kurum dışı) verilerin ne zaman işe yarayacağı saptanmalı. Bunlar eğer dijital kaynaklardan ediniliyorsa, otomatik şekilde sistem aktarabilecek düzenler kurulmalı.
Örneğin, “gece sıcaklık sıfırın altına düşecekse çiftçilere uyarı gönder” diyecekseniz, o bölgedeki hava durumu verisinin hangi sitenin hangi sayfasından kontrol edileceğini ve alarm durumunda kimlere, hangi cümlelerle UYARI mesajı gideceğini saptamanız gerekir.
=============================
Eğer bir kurum, her hangi bir anda mevcut durumunun resmini çekemiyorsa:
-
- Parası yoktur;
- Parası vardır ama ev, araba, yat, kat satın almıştır;
- Veri yönetimi teknolojilerine yatırım yapmamıştır;
- Doğru insanlara yatırım yapmamıştır;
- Raporlamayı ve yönetim göstergelerini (dashboard) dikiz aynasına bakarak araba kullanmak sanıyordur.
=============================
Not: Derkenar, hukukta başka amaçlarla kullanılan bir deyim. Yukarıda şu kapsamda kullanılmıştır: “Deneme, makale, söyleşi gibi düşünce yazılarında, ele alınan konuya açıklık getirmek için sayfanın en alt kısmına eklenen notlara derkenar denir. Bu notlar, sadece düşünce yazılarında değil, hikaye ve roman türündeki eserlerde de kullanılır.“
Muhtemelen bu kısa notlar zamanla blog yazıları haline gelecek. Özellikle Alarm-Uyarı ve harici veriler konularında yazılacak çok şey var. Hem bu konularda eğitim malzemesi az, hem de Türkiye’deki kurumlar bu konuları ihmal ediyor.
😉