Burcu’nun Marketing Circle’daki yazısına yorum gönderdim.
“Mesajların elle yazıldığı, sayfalar arasına karbon kağıtlarının koyulduğu uzun yıllar boyunca iş hayatındaydım. To: ve Cc: de bulunan isimlerin protokol sıraları çok önemliydi. “Neden onun adı, benimkinden önce yazılmış” diye öfke gösteren yöneticiler olurdu (Bak, bir blog yazısı güme gitti işte…)” diye yazdım.
Burcu da hemen “Blog yazısı asla güme gitmez. Tam da e-postadan bahsetmişken çok lezzetli olmaz mı?:)” deyince… Dayanamadım… (Aslında gönülllü olup da, zorla ısrar bekler gibi takılan bir yazar misali… Orhan mı? Yooo, ben kendimden bahsettim)
Efendim. Uzun yıllar boyunca şirketlerde “Dahili Yazışma” formları vardı. Önceleri bunlar bloknot gibi, ard arda sayfalar şeklindeydi. Sonra teknoloji ilerledi ( 🙂 ) Kendinden kopyalı kağıtlar çıktı. Ama en çok 3 nüsha (3 kopya) yazılıyordu. Olsun. “Bu bir devrim” diye karşıladık ilerlemeyi…
Bunun da iyi tarafları vardı elbette… Şimdilerde, kendince “haklı” olduğunu düşünen her arkadaş, dışarıdaki simitçiden, Genel Müdür’e kadar 864 kişiyi Cc’ye koymadan yazı gönderemiyor. O yıllarda bunu yapamazdınız. Karbon kağıt ile bile, en çok 5 – 6 kopya yazılabilirdi.
Canı isteyen de bunu fotokopi ile çoğaltamazdı. Herkesin bir “fotokopi kullanım yetkisi” vardı… Şöhret olmak istiyorsan, haydi kalemi eline alıp, geri kalan 860 kopyayı üretmen gerekirdi. Zordu biraz. O nedenle, etkinlik alanını iyi saptamak gerekirdi. (Biriniz, iletişimin etkisinin ölçülmesini mi hatırladı?… Ne ilgisi var?…)
Şimdilerde herkese sürekli mesajlar atmak kolay da… Bizi sinirlendirmek için fırsat dolanıyor ortalıkta… Döşeniyoruz… Hiç kimse yüzde yüz haklı olamıyor. (Bazılarına sosyal bilimlere ait kavramları -birkaç kez- anlatmak gerek…) Galiba “özür dilerim” de ucuzladı… “Ayyy, öyle mi?… Ben yanlış şe’etmişiiim… Pardooon…” çokca duyuluyor.
Şirketteki herkese birden mesaj gönderen kişi, ilk 15 dakika boyunca kendini kahraman hissediyor. Pirus zaferi mi, Waterloo bozgunu mu, takmıyor zaten…
Sonra, acı fren sesleri… yanık balata kokusu…
Artık e-posta ile yetinmemize de gerek yok. “Ver çoşkuyu” friendfeed’den… Zorlanırsan, nick name ne güne duruyor. Güne göre lakabını değiştir.
Yanlış anlaşılmasın. Teknolojiye karşı değilim. Sorun, kendisi büyümeden teknolojisi büyüyenlerden kaynaklanıyor.
🙂