"yemeksepeti.com" etiketli yazılar:

12 Şubat 2022 Cumartesi

İlk ve Tekel Olmak

Evimize, bazen birden çok odamıza (hatta belki de yatak odamıza) giren ve hakkımızda çok fazla bilgi sahibi olabilen (“Zeki Müren bizi göremese de” neyse ki sadece anlamsız uygulamalarla, müşteri deneyimimizi zorlaştırmaktan başka iş yapmayan) kablolu TV yayınları konusundaki son yazıya gelen yorumlar, bence değişimi anlamak / anlamamak açısından önemli bir noktaya parmak basıyordu.

🙂

Ali Koray SANDAL: Türkiye’de bazı firmalar aşırı sadık müşterilerden dolayı tembelleşiyorlar mı acaba? Müşteri terk oranı biraz daha yüksek olsa, rekabet biraz daha kızışsa “eyvah” deyip veriye sarılırlar mı ki?

Bahriye SARIKAYA: Yemeksepeti bunun tam tersini ispat ediyor şu anda. Tekel oldukları zaman daha iyilerdi. Şu an o kadar kötü ki baştan sona tüm hizmetleri, rakiplerinden birini tercih ediyorum artık.

Benim yanıtım şöyle:

Blog konusu olan şirketin tembelleşme nedeni “aşırı sadık müşteriler” değil, bence de… Kendi pazarının ilk firması olmasının getirdiği rahatlık var. Sadakat nedenlerine bakarsak muhtemelen müşterilerinin Digiturk’de kalmasının nedeni ilgisizlik (rakipleri araştırmamak) veya tembellik (rakibine geçmek için çabalamamak). Anlamlı marka olduğu için sadık olan var mı, merak ediyorum.

Bahriye Sarıkaya’nın dediğine yakın düşünüyorum. Artık tekel değilse bile Digiturk de (Yemeksepeti gibi) piyasada ilk ve en büyük olmanın rahatlığı içinde…

Umudum şu: insanların terk nedeni = sadakat nedeni (sadece markalar için değil, insanlar arasındaki ilişkilerde de geçerli).

Ali Koray SANDAL: Rahatlık Tembellik Entropi Çöküş olarak gider bence bu hocam 😂😂 “Tekel” diye bir şeyin kalmadığını bir süreliğine var olsa da kalıcı olamayacağını bilmek gerek… Çoğunlukla lokal bir pazarda “ilk” olmanın verdiği avantajı “Tekel” olmak zannediyorlar ama aradaki farkı korumanın daha çok çalışarak ve veriyi-dijitali daha çok kullanarak mümkün olacağını gözden kaçırıyorlar sanırım. Basketbol maçlarında “geriden gelenin avantajı” diye bir kavram vardır. Geriden gelen, lideri takip ederken onu taklit etme avantajıyla birlikte kendine avantaj sağlayacak kişisel stratejisini de oluşturur. Bu yüzden belki “Tekel” ve “Lider” kavramları baştan tartışılmalı belki de.

😉

Ali Koray Sandal’ın görüşlerine katılıyorum. Sadece birkaç ekleme yapmak isterim.

1 – Nasuh Mahruki’den duyduğum “EN geçilir, İLK geçilemez” (aslında tam açıklaması aşağıda mavi yazılı paragraf) cümlesini çok önemserim.

“En” kavramı tehlikeli bir kavramdır. Üstelik her zaman geçilebilir. En çok yük kaldıran kişi olabilirsin. 300 kilonun altına girersin. Bir süre sonra başkası 350 kilo kaldırabilir.  Ama “ilk” hiçbir zaman geçilemez. Hep “ilk” olarak kalırsın.

Evet, “lokal bir pazarda “ilk” olmanın verdiği avantajı “tekel” olmak zannediyorlar“. Geçici büyüklük, “bilanço egosu“na neden oluyor.

👍

2 – Yapı büyük olunca, içerdekiler değişimi kolay anlamazlar. Buna “kaynayan kurbağa” sendromu deniyor.

İş hayatımın 3,5 senesini deniz acenteliğinde geçirdim. Şurada yazmıştım. Üzeri 3 futbol sahası büyüklükteki dev tankerler tam yol giderken motorları durdurduğunda 16 – 18 km sonra duruyordu… (Kadıköy’de motoru kapatıyor, Pendik’te duruyor gibi düşünün.)

Büyük yapılar, küçük aşınmalarla yıkılmaya başladığında da kolay fark edilmez. Aksine, mevcut yapının devam edeceği varsayılır. O kadar büyük ki, çöktüğü anlaşıldığında vakit geçmiş olur. Şu “kültür, stratejiyi kahvaltıda yer” konusu

Türkiye’nin ilk taksitli banka kredi kartını çıkardığımızda, en yakın rakibimizin iki katından fazla ciromuz vardı. Önce “Sektörün en büyüğü böyle maceralara atılmaz. Küçük bankalardan biri yapar. İyi giderse biz daha iyisini yaparız” dediler. Kart çıkarıldı. Sonrasında “Taksit kartı öldürelim, bankaya zarar verir” dediler. Rakip onları geçene kadar “taksitli kartımız olmayacak” diye ayak dirediler. Liderliği kaybettiler.

Dört sene sonra yeniden taksitli kredi kartına dönüş yaptılar.

😂

3 – Geriden gelenin avantajı en çok bisiklet yarışlarında görülür. Önden giden rüzgarla baş etmek zorundadır. Arkadan gelenler onun “rüzgar koridorunda” daha az çaba harcayarak ilerler. Etap sonunda, enerjisini doğru kullanmış ve zamanlamasını, konumunu iyi yönetmiş olanlar kazanır.

İş hayatında da (yukarıda 2 no’lu kısımdaki örnekte olduğu gibi) önde giden hata yaptığı anda öne geçilir. Farkı korumak için “daha çok çalışmak ve veriyi-dijitali daha çok kullanmak“, müşteri deneyimini anlamak ve yönetmek  gerekir.

Ne var ki… veriyi anlamak ve bilgiye dönüştürmek, öyle herkesin yapacağı iş değil.

😉

Her şeyin hızla değiştiği, rekabetin artık sadece aynı sektörden gelmediği bir dünyayı anlamıyorsan tek umudun, akıllı bir rakip çıkmaması olur. Çok umutluyum. Bugünün verimsiz ve kötü deneyim üreten tüm (resmi ve özel) kurumlarının yıkılışını izleyeceğiz. Ben değişimi keyifle izliyorum.

Yaşanabilecek en güzel zamanlar, çünkü neredeyse bildiğini sandığın her şey yanlış.

😀

14 Ekim 2020 Çarşamba

Nitelik ve Nicelik

13 Ekim günü, Twitter’da Yemeksepeti’nin bir anketini gördüm.

Resimde Bafra pidesi diyor, ankette ise Samsun yazıyor, ben o pideyi severim. İşaretledim.

😉

Bu vesileyle yazmak istediğim bir konuyu da dile getirdim.

Yaklaşık 7 – 8 sene önce 15-18 kişi, Karadeniz’e bir haftalık bir yolculuk yapmıştık. Uçakla Samsun’a gittik. Oradan Sinop’a geçtik. Sonra bazen sahili izleyerek, bazen içerilere girip Sumela Manastırı ve Anzer Yaylası gibi yerleri ziyaret ederek Gürcistan sınırına kadar gittik. Hatta gruptaki birkaç arkadaş Batum’a geçti. Artvin’den Trabzon’a geldik ve oradan uçakla İstanbul’a döndük.

Yolculuğumuz sırasında, Trabzon doğumlu, daha sonra İstanbul’da okumuş ve kültürü oldukça geniş bir genç bize rehberlik etti. Tarihi bölgeler hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Kendi başımıza gitsek uğramayacağımız bölgeleri görmemizi sağladı.

Bu yolculuk sırasında, durakladığımız yerlerde Samsun/Bafra pidesi yemek istedim. Ne yıllar önce Samsun’da tattığım, ne de daha sonra İstanbul’da yediğim ayarda tek bir yer bulamadım. Yediğim Trabzon pidesi geçer not alırdı ama Samsun/Bafra pidesi için aynı notu veremedim.

Yolculuk sırasında Maçka’da bir akşam kaldık. Sabah kalktım, tüm Maçka’yı adım adım gezdim. Birçok yere “Samsun/Bafra pidesi yapıp yapmadıklarını” sordum. Birkaç fırın “yapıyoruz” dedi. Maalesef, fırın yanında 15 kişinin oturacağı yer yoktu. Bir lokanta da “yapacağını” söyledi. 15 kişi o lokantaya gittik. Menüdeki bazı yemekleri isteyenler oldu. Ben ve 2 kişi Samsun/Bafra pidesi istedik. Gelen neydi biliyor musunuz? Urfa kebabını az pişirmişler, sonra hamura sarıp tekrar fırına vermişler. İster istemez, olumsuz anlamda unutulmayacak bir anımız oldu.

Özeleştiri yapayım. Maçka’da neden Samsun/Bafra pidesi sordum ki? Bu sonucu hak ettiğim bile söylenebilir.

🙁

Yemek sepetinin anketini göründe altına şöyle yazdım.

Bafra’ya gidip de Bafra pidecisi gören olmuş mu? Karadeniz sahilinde Samsun’dan Artvin’e kadar gittim. Doğru düzgün Trabzon veya Samsun pidesi yapan tek yer görmedim. Hatta Maçka’da biri, Urfa kebabını hamura sarıp pişirdi.

Sorunca “iyisi evlerde yapılıyor” derler.

Mesajı eksik vermişim. Aslında şöyle yazmalıymışım.

Bafra’ya gidip de, doğru düzgün Bafra pidecisi gören olmuş mu? Karadeniz sahilinde Samsun’dan Artvin’e kadar gittim. Doğru düzgün Trabzon veya Samsun pidesi yapan tek yer görmedim. Hatta Maçka’da biri, Urfa kebabını hamura sarıp pişirdi.

Sorunca “iyisi evlerde yapılıyor” derler.

O en başta yazdığım cümledeki eksik 2 kelime, mesajı çok eksik vermemi sağlamış. Bu yanlış mesaj Twitter’da, 10+2 yanıt aldı. (+2 bir önceki tweet’e yorum) Yanıtlar şöyleydi:

[1] Çok komiksiniz Samsun’da adım başı pideci var hele Bafra girişinde bi pideci var dillere destan bi masa hazırlıyor tereyağı peynir çeşitleri onları yerken doyup pideyi sardırıp eve götürüyoruz  15 beğeni

[1+1] Arkadaş samsun ‘dan geçmemiş büyük ihtimal ondan böyle diyor. Samsun da Elini sallasan pideciye carpiyorsun 4 beğeni

[2] Adı Bafra pidecisi değil ama bizim mahallede bile iki fırın yapıyor.

[3] sen samsun yerine başka yere gitmişsin olur öyle şeyler

[4] Ömrümde böyle saçma şey duymadım

[5] Sen Bafra’ya girmemişsin herhalde.

[6] Bafra pidecisi adıyla İstanbul’da bile kaç mekan var haberiniz yok demek. Ayrıca Bafra ve Samsun merkez restaurantlarında da bolca bulunmaktadır. 1 beğeni

[6+1] Hocam Bafra diye baska bir yere mi gittiniz? Hic yoksa 40 pideci vardir ve en vasati, istanbul’dakinin en iyisinden iyidir.

[7] Sen hangi Bafra’ya gittin ya Kıbrıs’ın ili olan Bafra’ya mı 🙂 🙂 🙂 Pideci gorememiş

[8] Samsun’da heryer pideci siz bulamamişsiniz galiba .

[9] Siz buyurun,biz size,alâsını ikram edelim

[10] Tekrar yolunuz düşerse, Giresun/Espiye’de “Park pideyi” deneyin bence

Bu 10 mesajı alınca, özellikle “her yer pideci” veya “elini sallasan pideciye çarpıyorsun” yazan bazılarına şu yanıtı verdim.

“Elini sallasan pideciye çarpıyorsun” doğru. Hemen hiçbiri Istanbul’dakiler ayarında pide yapmıyor. Mesajımı iyi verememişim anlaşılan...

Bu yanıta sadece birkaç dönüş oldu.

[a] Valla kardeş ben ünye de yaşıyorum. On numara pide yapıyorlar. Karadeniz de hemen hemen her yerde yol kenarlarında pideci var herkes kendi çapında yapıyor. Ama zevkler ve renkler tartışılmaz saygı duymak lazım.

[b] Bilmiyorum nerelere gittiğini fakat cidden sanırım adam akıllı bir yerde yememişsin.

Rehberimizin de Karadenizli olduğunu yazınca, rehbere saldırıldı.

  • Rehberiniz iyi bir rehber değilmiş anladığım kadarıyla.
  • Rehberiniz Karadeniz’in dağlarında yaşıyor sanırım. Samsun adım başı pideci, keza Ordu merkez de öyle.
  • Öyle sahte rehberler yerine @vedatmilor beyin veya diğer gurmelerin tavsiye ettiği, gittiği mekanlara baksaydınız keşke

😉

Pideci çokluğundan bahseden tweetler ile, “pidenin iyisi şurada” diyen tweetlerin sayısını karşılaştıralım. Ben “elini sallasan” konusunda yorum yaptıktan sonra, çokluktan bahsedenlere gelen beğenileri de ekleyelim.

İstemeden başlasa da, benim için ilginç bir sosyal medya deneyi oldu. Bu nedenle yazının adı “Nitelik ve Nicelik”

.

21 Mayıs 2019 Salı

Amazon’un Yemek İştahı

Amazon, İngiltere merkezli eve yemek dağıtım hizmeti (bizdeki yemeksepeti.com benzeri) Deliveroo’ya 575 milyon ABD doları yatırım yapmış.

Amazon’un yemek konusunda iştahı yeni değil. 2016’da açtıkları Amazon Restaurants adlı hizmeti sürdürmeyi denediler.

Deliveroo ve Uber Eats’in rekabetine dayanamayıp Kasım 2018’de kapamak zorunda kalmışlardı.

  • Sonra, isterseniz “bükemediğin bileği öpersin” deyin, isterseniz “rekabet ile büyümek” deyin, isterseniz “zamanla Deliveroo’yu Amazon’laştıracak” deyin…

Bu yatırım konusunda Deliveroo’nun kurucusu ve CEO’su olan Will Shu şunları söylemiş: “Bu yeni yatırım, Deliveroo’nun büyümesine ve müşterilere kişisel zevklerine göre uyarlanan daha da fazla seçenek sunmasına, restoranlara işletmelerini büyütmek ve genişletmek ve daha esnek hale getirmek için daha fazla fırsat sunmasına ve bisikletli dağıtıcılar için daha iyi ücretli iş olmasına yarayacak.
“Amazon şahsen bana ve şirkete ilham kaynağı oldu ve böyle bir müşteri takıntılı organizasyonla çalışmayı dört gözle bekliyoruz.”
“Bu teknoloji ve restoran sektörleri için harika bir haber ve içinde faaliyet gösterdiğimiz tüm ülkelerde iş yaratmaya yardımcı olacak.”

Amazon İngiltere Ülke Müdürü Doug Gurr, “Deliveroo’nun yaklaşımından ve müşterilerimize giderek daha fazla mükemmel restoran seçeneği sunma konusundaki kararlılığından ve uygun teslimat seçeneklerinden etkilendik. Will ve ekibi yenilikçi bir teknoloji ve hizmet geliştirdi ve daha sonra ne yapacaklarını heyecanla görmek istiyoruz.demiş.

.

Bana gelince… Yıllar önce çevremdekilere “Airbnb ile Uber’in konaklama ve taksi dışında çok sayıda sektörde karşı karşıya geleceklerine inanıyorum. Özellikle yemek konusunda” demiştim. Açıkçası Amazon aklımda hiç yoktu.

.