"zenginlik" etiketli yazılar:

12 Haziran 2009 Cuma

Müstesna patron

Ömer Ekinci sormuş:  “Hem patron olup hem de mesai bitse de gitsek diyen birini gördünüz mü hiç ?

Daha önce de yazmıştım. Patron yönünden çok şanslı dönemlerim de oldu. Bugünkü Uğur’u onlara borçluyum.

Kış mevsimi.  Akşam olmuş. Karanlık çökmüş. Harıl harıl çalışıyorum.

Ayhan bey, elini de sallayarak “Haydi, haydi… Gidelim artık… Çok çalışıp da patronu zengin mi edeceksin?” dedi.

Patron kendisi…

😛

Evim Bostancı’da, onunki Suadiye’deydi. Her akşam beni Suadiye’ye kadar götürürdü. Yol sohbetlerinde çok şey öğretti bana…

😛

Ders aldım. Uyguladım da…

Çalıştığım hemen her ortamda, benim ekibim (çok acil iş olmadıkça) mesai saati bitiminde çıktılar.

Bankada çalışanlar, bunun ne nimet olduğunu bilir.

😀

04 Mart 2009 Çarşamba

En büyük bahşiş

Sevdiğim fıkralardan biri. Deniz Tan‘ın friendfeed’deki linkini görünce aklıma geldi.

Adam garsona soruyor.

– Sana şimdiye dek, en çok ne kadar bahşiş bıraktılar?

– 1000 dolar” diyor garson.

Adam 2000 dolar veriyor ve diyor ki “Adım John Quiquirique. Bundan sonra en çok kim bahşiş verdi diye sorarlarsa söylersin… Bu arada, daha önce 1000 dolar bahşiş bırakan kimdi?”

– Ne bileyim” diyor garson. “Mutlaka adımı söyle demişti, fakat unuttum

🙂

29 Aralık 2008 Pazartesi

“Kulağa küpe” cümleler (5)

Tunç Kılınç friendfeed’e bir satır yazmış. Oraya kısaca yazdım. Tamamı burada…

Çalıştığım şirketin bayilerinden birinin gelişmiş CRM sistemi olduğunu söylediler. Ordu’daki bir bayi idi bunu yapan. Kendisi ile tanışmak ve sistemini incelemek istedim. Sabahın ilk uçağı ile Samsun’a… Oradan Ordu‘ya…

Tanıştık. Bana sistemi anlattı. CRM sistemini, yerel bir bilgisayar firması ile kurmuştu. Hatta, bir genç adama “bunu yapabilir misin?” diye sormuş, sonra onu firma sahibi yapmıştı. İşini bilen ve anlayan bir kişinin, elverişli denilemeyecek bir ortamda bile ne başarılar yaratabileceğine şahit oldum.

Ordu’da zor bulunan bir kan grubundan kan aranıyorsa, hastane ona yönlendiriyordu. Veri tabanında, kan grubu bile vardı. Ordu’daki dükkanında yaptığı satış, büyükşehirlerde ana caddelerde bulunan bayilerimizin çoğundan daha fazlaydı.

İşini kurduğu zaman adını duyurmak için yaptıklarını dinledim. Gerek müşteriler gerekse çalışanlar için çabalarını öğrendim. Tüm günü birlikte geçirdik. Uzun sohbetler ettik. Ailesi ile de tanıştım. Babadan kalma yayla evini restore ettirmiş, kendisi ve kardeşi de hemen yanına ev yaptırmıştı.

Adım adım işlerini nasıl büyüttüğünü öğrendim. Şehrin içinde devasa bir evi, son marka bir arabası yoktu. Nedenini sordum. “Gençken, zengin olunca bir köşkte oturmak isterdim. Her küçük başarımı bile anlatmayı çok severdim. İlk arabam da çok havalıydı. Çok fiyakalı giyinirdim.” diye anlattı. Şimdi orta halli bir arabaya biniyordu.

Şöyle açıkladı. “İnsanın içindeki boşluk ile ilgili… Zarfın içi boş olunca, dışını gösterişli yapmaya çalışıyor insan

🙂