22 Mart 2009 Pazar

Aşağıdan bakınca…

Üst yönetim örnekleri verdim. Bir de alt kademelerden örnek vereyim. (Alt kademe deyince, sadece örgütsel şema kastedilmiştir. Bir sıfatlama kaygısı yoktur.)

Bir Patronum vardı. Görmüş geçirmiş bir İstanbul beyefendisi. Damıtılmış zevklere sahip. İnsan kavramlarına vakıf.  Aradan yirmibeş sene geçti. Saygım sürüyor.

Patron, herkese bir baba gibi davranır, elinden gelen yardımı yapmaya çalışırdı.

Herkes, rakip şirketlerde çalışanlara göre %50 fazla maaş alıyordu.  Hemen hepsi, işe girmiş ve orada kalmıştı. Zaten bazıları, o şirkette çalışmaktan başka iş yapamazdı.

İşe girdiğimde 17 yıllık şirket idi. On yedi yıldan beri çalışan elemanlar vardı. Ben sadece iki buçuk yıl çalıştım. Sonra, bedelini ödeyeceğim tecrübelere yelken açtım. 😮

Aradan yirmi yıla yakın zaman geçti. Arada şirketi ziyarete gittiğimde, çoğu aynı elemanlardı. İş büyüdükçe katılan vardı, ayrılan yoktu.

Globalleşme etkisini gösterdi. Temsilciliği yapılan firmalar kendi ofislerini açtılar. Şirket yok oldu.

Patron “Yükümü tuttum, bana ne” demedi. Çok üzüldü. En çok da elemanları başka yerde iş bulamadığı için… Hepsine hak ettiğinden fazla tazminatlar ödedi. Gönüllü olarak…

Eski iş arkadaşlarım… Geçmiş olsun diledim. Onlarla konuştum. Hemen herkes Patron’u suçladı. Geleceği göremediği, şirketi iyi pozisyonlamadığı için.  Otuz küsür yıldır, en az %50 fazla maaş aldığı için Patron’a şükreden hiç yoktu…

🙁

Etiketler: , , , ,

Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden

“Aşağıdan bakınca…” yazısına şu ana kadar yorum yapılmamış

  1. Hocam bu alt taraftan bakma ile ilgili ben de bu sene yaşadıgım deneyimleri anlatayım.
    Bizim şirketin çaycısı geçenlerde akşam konuşurken ” Bu şirkette en iyi işleyen yer çay ocagı dedi.” ardından bir kaç laf falan da etti ama mantıgı şuydu. Ben en çok çalışıyorum.Ben her şeyi takip ediyorum. Ki alakası yoktu genelde yemek sonrası benim çaylarım geç geliyordu.Yine öyle oldu.Bütün bunları derken çayı dagıtmış yerine dogru giderken ben kendisine şöyle seslendim. X bey, benim çayım bırakılmamış..
    Yani dakka bir gol bir dedim.
    Şirketlerde bu genelde oluyor.

    Sizin örneginizdeki gibi işverenini düşünen işverenlerde yok değil.Misal geçen sene yani 2008 ekim ayından itibaren ssk matrahı devretmeye başladı.Sene sonu prim alan çalışanların devreden ssk matrahı çogaldı.Boylelikle ocak ayında normalde vergi oranının %15 e düşmesinden dolayı 200-300 TL fazla maaş alması gereken kişiler 200-300 TL eksik maaş aldı. Bunu gören yönetim bu kişilerin farklarını ekstra bordro yaparak ödedi.Normalde ödemesi gerekmiyordu ama ödedi.
    Kurumsal yönetim denilen “şey” böyle bir şey olmalı.

  2. Sevgili Ugur Özmen, yazilarinizin her gecen gun daha da okuma istegi yaratiyor, özellikle malum tecrübenizi bu kadar sade ve akici bir dille aktardiginiz icin tesekkur ederim. Ayrica kitap konusunda da arkadaslara pek katilmiyorum, sonucta burasi interaktif bir ortam ve tüm yazilar kitaplasinca eski tadini yitirebilir, güncellenemez, linklenemez, vs.vs. En güzeli buradan takipteyiz…

  3. Kitap yazımı için +1 destek. Kitap alırım, hediye ederim, reklam yaparım…

    Yazılar ve yorumlar ile yapılan tartışmalar gerçekten çok güzel, iş dünyasından tecrübeler okumak ayrı bir güzel…

    Renkli bir tasarım ve grafik desteğiyle tadından yenmez 🙂

    Mesela Mahfi Eğilmez’in Light Günlük’ü, Sakıp Sabancı’nın [Salih Memecan’ın çizimleriyle] kitapları çok güzel ve faydalıydı… Zevkle okudum, zevkle okuyan başkalarının olduğuna da adım gibi eminim.

    Hocam dikkate almanız gereken bir talep bence…

  4. Aşağıdan bakınca yazısına yorum yapan Melih Cılga “organize rehavet” dayanışması kavramını ortaya koymuş. Mutlaka okuyun

  5. Bu konuda bir yazı daha…

Yorum Yazın