Başarının arkasında neler var?
Girişim başarılı olmayınca yöneticiliğe başlayan bir arkadaşın sorusu oldu. Girişim / Yönetim arasında kalmak üzerine yazdım.
Sonra, eksik bilgi verdiğimi düşündüm. 30 yılı aşkın profesyonel yaşamda, başarılı olduğum kadar başarısızlıklarım da olduğunu yazmalıydım.
Dengeyi tamamlamak için benim dışımdaki başarı etmenlerini yazmaya karar verdim.
😛
Danışmanlık şirketinde yabancı amirlerle anlaşabildim, ama Türk patrona uyum sağlayamadım.
Küçük bir deniz acenteliğine girdim. 1.5 yıl sonra gelirlerin %70’i benim satış faaliyetlerimden geliyordu. Türkiye’nin 4’üncü büyük acentesine geçtim. 6 ay sonunda kaçtım.
Büyük bir bankada, yeni kurulan satış ekibi ile %45’e yakın pazar payı elde ettik.
Çok küçük bir leasing firmasında birkaç ay içinde eskisinin 6 katı ciroya ulaştık. Genel Müdür değişti. Kovuldum.
Türkiye’nin en büyük özel sermayeli leasing şirketinde danışmanlık yaptım. Genel Müdür “beklediğinden çok daha iyi” olduğunu defalarca söyledi.
Büyük bankaya geri çağırıldım. Taksitkart’ı çıkardım. İç savaşta konumlanamadım. Kovuldum.
Orta ölçekli bankada “Türkiye’de ilk defa…” denecek projelere başladım. Amirim değişti. Kovulmadan önce ayrıldım.
Küçük bankada Ürün Geliştirme‘yi üstlendim. Geldiğimde 3 – 4 temel perakende bankacılık ürünü vardı. 2 yıl içinde büyük bankalardaki tüm ürün yelpazesine ulaşmıştık. Birçok da “Türkiye’de ilk defa…“lar hayata geçti. Patron değişti. Yabancılar geldi. Kovuldum.
Büyük perakendeci bir şirkete bilgi yönetimi (knowledge management) ve CRM projesi yapmaya gittim. Amir değişti. Türkiye’nin en gelişmiş sadakat kartını yaptım. Proje hayata geçti. Daha fazla dayanamadım. Ayrıldım.
😛
Başarılarımı başarısızlıklarımla karşılaştırdım. Çıkarımlarım şöyle:
Ölçek etmen değil: Büyük şirketlerde de, küçük şirketlerde de her iki yönü yaşamışım.
Sektör de etmen değil: Deniz acenteliği, banka, leasing, perakendecilerde her iki yönü de yaşamışım.
😛
Başarımın amirime bağlı olduğunu anladım.
Bana güvenildiğinde, yeterli saha verildiğinde, projelerim desteklendiğinde ekibimi kendi şirketim gibi yönetiyordum. Her seferinde başarılı oluyordu.
Bağlı olduğum kişi beni gereksiz sürtüşmelerden uzak tuttuğunda, işime odaklanmama izin verildiğinde şirkete milyonlarca dolar kazandıran işler, yenilikler ortaya çıkıyordu.
🙂
Bu nedenle birçok sohbette şunu söylemişimdir.
Profesyonellik, tek başına icra edilen bir iş değildir.
😛
Etiketler: acente, amir, Ayhan Keyman, danışman, Genel Müdür, leasing, patron, perakende, perakende bankacılık, profesyonellik, Taksitcard
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
26 Temmuz 2010
8:47 am
Şiddetle çıkarımlarınıza katılıyorum hocam….Hangi sektörde faaliyet gösterirse göstersin çalışmakta olduğumuz kurum esas olan yönetici ve size (bize) açmış olduğu saha hatta insiyatif kullanma yetisini vermek olduğu kanatindeyim…Sizin kadar tecrüben yok ama bugüne kadar karşılaştığım yöneticiler ve kurum içindeki performansım ve kuruma katttığım katma değer tüm bunların parelellinde gelişmekteydi….Ancak ayaklar baş olunca ne iş ortamı ne performance ne de iş tatmini mümkün değil!!!
26 Temmuz 2010
9:10 am
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var,desteklenme ve takdir edilme olgusunun, iş verimine katacağı mucizenin nakit karşılığı yoktur .Amatör ruhu yaşatabilen ve yönetebilen ekip profesyoneldir. Once upon a time bir büyük banka 🙂
hocam, sizi kutlarım, yazılarınızı takip ediyorum.. saygılar..
26 Temmuz 2010
10:43 am
Şahsen kendi adıma çok faydalı buldum. Başkalarının (özellikle hayati tecrübeler edinmiş, işinde iyi kişilerin) tecrübelerinden faydalanmak (en azından haberdar olmak 🙂 ) büyük şans.
Teşekkürler
“Başarımın tamamen amirime bağlı olduğunu anladım.
Bana güvenildiğinde, yeterli saha verildiğinde, projelerim desteklendiğinde ekibimi kendi şirketim gibi yönetiyordum. Her seferinde başarılı oluyordu.
Bağlı olduğum kişi beni gereksiz sürtüşmelerden uzak tuttuğunda, işime odaklanmama izin verildiğinde şirkete milyonlarca dolar kazandıran işler, yenilikler ortaya çıkıyordu.”
27 Temmuz 2010
9:48 am
Yukarıda “Büyük bir bankada, yeni kurulan satış ekibi ile %45′e yakın pazar payı elde ettik.” demiştim ya…
😀
Nilay Ayaydın o ekibin “atom karınca”sı idi. Sayesinde Ege Bölgesi’nde başarılar birbirini kovaladı.
27 Temmuz 2010
9:44 pm
Friendfeed’de güzel yorumlar var.
http://friendfeed.com/ugurabi/2b920914/basarnn-arkasnda-neler-var
28 Temmuz 2010
12:17 pm
Bu yazının devamı
28 Temmuz 2010
12:36 pm
“Başarımın amirime bağlı olduğunu anladım.” İşte bu aydınlanmadan sonra insan kendi şirketini kurup, istediği projeleri istediği gibi gerçekleştirmek istiyor. Sadece bir projenin işe yarayıp yaramayacağını gerçekten anlamak için daha fazla research veya danışmanlık gerekebilir.
28 Temmuz 2010
10:38 pm
Uğur Bey ,
İnsanlar aslında işlerini bırakmıyorlar, liderlerini terkediyorlar. Takdir & motivasyon & samimi değer görmek ve desteklenmek harikalar yaratıyor.
Yine çok guzel bir noktadan yakalamisiniz.
29 Temmuz 2010
6:03 am
Profesyonellik ile başarı arasındaki ilişki üzerine bir diğer yazı
21 Mayıs 2012
11:54 am
İnsan, başarısının ve kovulmasının arkasındaki etmenleri zamanla öğreniyor.
20 Aralık 2012
8:03 am
Friendfeed’in kapanması ihtimaline karşı, tüm yorumları buraya kopyalıyorum. (Son yorum 28 Temmuz 2010) tarihli.
.
Sinan İŞLER – evet bu konuda uzunca bir yazı yazacağım not ettim zamanını bekliyorum. fakat şimdilik kısa bir özet geçeyim; freelance çalışırken tek sıkıntım disiplin oluyor bunun tek sebebi yok fakat en büyük etken çalıştığınız insanların yarısının günsüz farklı bir işte çalışması ve akşam çevrimiçi olarak iş görüşmesi yapmamız. kısa vadede olmasa da uzun vadede iş ve zaman disiplinini ayarlamayı düşünüyorum. Çalışma saatleri dıoşında pek problemim olmadı. ödeme konusunda bir kaç sıkıntı yaşadım onlarda ders oldu artık ön ödemesiz çalışmadığımdan kafam rahat. freelancein sağladığı öğrenme, gezme ve işimi rahat bir ortamda yapma olanaklarını bugüne kadar bir şirket vermiş olsaydı gider çalışırdım. 🙂 –
.
tugrul akin – Uğur bey, iş hayatınızdaki kesintileri başarısızlık olarak isimlendirmeniz doğru gibi gelmiyor bana; çünkü yaptığınız hiç bir işin sahibi değilmişsiniz zaten. sonuçta işin sahibi karar veriyor kimlerle çalışacağına. her maaşlı çalışanın çalışma süreci başkasının dudakları arasındadır. çalıştığı süreçteki başarısı rahatlıkla gözardı edilebiliyor çünkü iş dünyası sadece bireysel başarılara endeksli değil; o birey gider yerine başkası gelir. sistem, kişiye bağımlı işlemiyor. öyle değil mi? belki fazla sivrilmeden, belli bir başarı seviyesiyle uzun süre aynı firmada çalışmak başarı sayılabilir. bakış açısına göre değişiyor tabi. şirket içi ayak oyunları, insanların firma hedefleri dahilindeki bireysel hedeflerine ulaşırken önlerinde engel oluşturabiliyor. sizin yazdıklarınızdan başarı amire bağlıdır çıkarımı doğruymuş gibi görünse de amirle olan iletişimin kontrolü bizde de olabilir ve yönlendirilebilir. o zaman tekrar ibre bize mi döner? başarı yolunda tavırında çok çok önemli bir unsur olduğunu düşünüyorum. belki sürece bakıldığında neden kesintilere uğradığını da analiz etmek gerekir, bilemiyorum. –
.
Uğur Özmen – Kesintileri ve kovulmaları başarısızlık olarak nitelemiyorum. Kovulduğum yerlere de milyonlarca dolar kazandırdım. Oralarda da “Türkiye’de ilk defa…” diye anılan projeler yaptım. Sanırım iyi anlatamamışım.
.
tugrul akin – Firmasına milyonlarca dolar kazandıran insanların kovulmalarının sebepleri mutlaka vardır ama okuduklarımdan sizin bunları sadece amirlerinize bağladığınız şeklinde anlıyorum. Acaba ben mi yanlış anladım? Benim düşünceme göre başarı amire bağlı değildir. Profesyonel çalışma veya serbest çalışma; ne olursa olsun başarının bireysel olabilmesi için kişinin yaratım sürecinin tamamında tek başına olması gerekir diye düşünüyorum. Kaldı ki bir şeyler icat etmiş, sistem yaratmış insanın geçmişinde bir eğitim süreci varsa o başarı bireysel olamaz benim inancıma göre (hayatında hiç kimse yoksa bie onu doğuran annesi olmasa o olmazdı). Yani başarı da başarısızlık da bir takım çalışması veya çalışamaması sonucudur. Bu vesileyle başarı amire bağlıdır çıkarımınıza katılmadığımı belirtmiş olayım. “Türkiye’de ilk defa…” diye anılan projelerinizi görmezden gelmeye çalıştığımı düşünmeyin lütfen; kesinlikle saygı duyulması gereken bir durum… ona kimsenin şüphesinin olmaması gerekiyor bir kere. Ancak, dünyada bir ilk olsa bile tek değişkenli bir denklemden bahsetmiyoruz. O yüzden bazen bir çok insan takdir edilmeyi beklerken, beklediğiyle kalıyor. Bu durumda olmanın ne olduğunu bilen biri olarak söylüyorum.
.
A. Selim Tuncer – Uğur Hocam, bu sadece patronla profesyonel arasındaki ilişkide ortaya çıkmaz, hizmet alışverişinde de yaşanır benzer sorunlar, değil mi? Başarı için yine en önemli dış faktör müşterinin kendisidir. –
.
Uğur Özmen – Selim usta, filmin sonunu söylemiş. Oysa birkaç basamak daha vardı 🙂 (Ben yine de basamakları ağır ağır yazacağım.) Şakası bir yana, ne zaman bir profesyonel “ücret karşılığı bilgi sattığını” anlarsa,
(1) http://www.ugurozmen.com/blog/wp-content/isimiz_zaman_satmak_1.pdf
(2) http://www.ugurozmen.com/blog/wp-content/isimiz_zaman_satmak_2.pdf ve
(3) http://ugurozmen.com/blog/wp-content/isimiz-zaman-satmak_3.pdf
parayı verenin düdüğü çalacağını da anlar. EVET. Başarı için en önemli dış faktör müşterinin (satın alma kararını verenin) kendisidir.
.
A. Selim Tuncer – Her bi haltı bilen müşteri, gider, en bozuk malı alır. 🙂 Tecrübeyle sabittir, aksini iddia edeni dinlemem. 🙂
.
Uğur Özmen – Hele ki “bilgi” satmaya kalkarsan…
.
tugrul akin – Sanırım Uğur beyin yazısıyla ilgili değil son konuşulanlar öyle değil mi?
.
A. Selim Tuncer – Uğur Bey’in yazacağı yeni yazıyla ilgili egzersiz hareketleri… 🙂
.
B.Ozlem Can – yazınızı ve yorumları şimdi okudum hocam ve 2 aydır yaşadıklarımın çok güzel bir özeti olmuş… tam benim söylemeye çalıştıklarımı çok güzel ifade etmişsiniz ama iç faktörler de inanın çok önemli 🙂