"Ben bilirim" dönemi
Bir ara, çocukların 14 – 17 yaş arasında “ikinci olumsuzluk” dönemi olduğunu anlatmıştım.
18 – 28 yaş arasında (bazen daha sonraki yıllarda) da “ben her şeyi bilirim” dönemleri oluyor. Bana bir şeyler soruyorlar. Ne var ki, yanıtları dinlemiyorlar. Aslında bekledikleri “Sen çok güzel düşünmüşsün… Aferin…” denilmesi. Sorunları çok. İşler istedikleri gibi gitmiyor. Ama onlar sorgulanmaktan, eleştirilmekten hoşlanmıyorlar.
İki –üç tane pazarlama dersi almışsa okuldayken… Pazarlamayı ondan iyi bilen yok. Hele bir – iki tane de reklam ve iletişim dersi almışsa… Ufff!…
Soruyorum. Hayatta hiç lansman yaptın mı? Hiç pazarlama kampanyası yönettin mi? Hiç promosyon ürünü seçtin mi? Hiç etkinlik planladın mı? Hiç broşür metnini düzelttin mi? Hiç proje ekibi idare ettin mi? Hiç ajans brief’i hazırladın mı? Hiç patrona kavram anlatmayı denedin mi? Hiç başarılı veya başarısız bir kampanyanın hesabını verdin mi?
Bir tekini yapmamış, ama hepsini herkesten iyi biliyor. Kafasında bir sürü varsayım… Karşısındakini dinlemiyor. Her cümle “Ama…” diye başlıyor.
Anlatmaya çalışıyorum. Bu bakış açısı, bir “dinleme engeli” oluşturur. Ön yargılı dinlediğin sürece, ne denilmek istendiğini kaçırırsın. Bu sefer de “sen taktın benim ön yargılı olduğuma…” diyor.
Gerekçeleri ile anlatmaya çalışıyorum. Ama KAPALI…
Bir seferinde dayanamadım. Dedim ki “Kaç sene boyunca, yılda 10 küsür lansman yaptım. Aynı anda 40 küsür projeden sorumluydum. Buna rağmen şu an yaşadığın sorunları yaşamıyordum. Ben de bu kadar işi ve insanı nasıl yöneteceğimi zamanla öğrendim. Doğru yapmayı kendi tecrübelerinle 52 yaşında da öğrenebilirsin; beni ve benim gibileri dinleyerek 25 yaşında da… Sen kararını ver. Ondan sonra konuşalım”
😉
Etiketler: ajans, brief, etkin dinleme, etkinlik, hesap vermek, iletişim, olumsuzluk, ön yargı, pazarlama, proje, reklam, tecrübe
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
2 Şubat 2009
8:53 pm
Bu tür “dinleme engeli”nin, rasyonel açıklamalar getirerek ya da ikna etmeye çalışarak düzeltilebildiği bir durum görmedim hiç… Gençlerdeki söz konusu “dev aynasına bakma” sendromu, rasyonelden çok duygusal bir tepki gibi görünmüştür bana hep… Bu yüzden, akıllanma sürecinin de ancak bir tür “duygusal kırılma noktası” yaşanmasıyla mümkün olabileceğini düşünüyorum… 🙂
2 Şubat 2009
10:53 pm
“I know what it’s to be young, but you don’t know what it’s to be old” durumu oluşmuş..Uğur abi valla keşke bende her şeyi bildiğim o yaşlara dönsem ne Güzel olur.
3 Şubat 2009
1:25 am
Senin yazılarını okumak bir sunumu izlemek gibi heyecan veriyor hocam. Hergün sunum izlemek te ayrı bir şeref. Teşekkürler.
3 Şubat 2009
1:35 am
eline sağlık uğur.
3 Şubat 2009
6:32 pm
Gençliğimi bilen bir arkadaş mesaj göndermiş. “herkes kendi tecrübesini kendi kazanmak istiyor..sen öyle değil miydin…sana her söylenen “öğüt” gibi gelmiyor muydu…” diyor.
“senin anlattıklarını “önyargılı değil” sadece “öğüt ” olarak dinledikleri için KAPALI lar..Gençler için en sevimsiz aktarım şekli …meli…malı diye bitenler…ben senin yaşındayken…ler…
genç olmak böyle bişey:-)) kendini hatırlasana…”en iyi senin bildiğin” şeyler yok muydu???.” diyor.
Konuşurken, “ben senin yaşındayken” demiyorum. Aksine, “ben de yaptım o hataları” diyorum. Bu nedenle diyorum ki, “52 yaşına gelince zaten tekrarlamayacaksın”…
.
Melih Cılga’nın dediği gibi Bu tür “dinleme engeli”nin, rasyonel açıklamalar getirerek ya da ikna etmeye çalışarak düzeltilebildiği bir durum görmedim hiç…” Ben de yazmıştım, “başkasının tecrübesi ile tecrübeli olunmuyor”.
.
Murat Buyurgan’a ekleme yapayım. Fransızlar da “gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse…” derler. Kendi payıma, şimdiki birikimimi yanımda götüremezsem, o yıllara dönmek istemem. Ben o filmi gördüm. 🙂
.
Göktuğ’un dediği gibi aslında yardım istiyor, ama dinleyemiyor.
Mustafa’nın dediği gibi, belki de aynı şeyleri dinlemekten sıkıldığım için delleniyorum. Daha kısa zamanda daha fazla şey anlatmaya çaba sarf etmesem… Belki bende de onun kadar “dinleme engeli” var. (“Ben bu filmi gördüm, üstelik de oynadım” duygusu…)
.
Bu yazıya yorum yapanlara ve/veya yazıyı yararlı bulanlara (isimlerini tekrarlamamışsam da) teşekkür ediyorum. Ben de kendimi tekrar gözlüyorum sayenizde…
9 Şubat 2009
12:48 pm
Ben de her amaya 1 YTL verdiğim günleri unutmadım tabii 🙂 Uğur Bey bu arada herkes bana mail atıyo, UÖ seni mi anlatmış diye, nasıl bir algım var anlamadım ben 🙂
9 Şubat 2009
4:22 pm
Derya, arkadaşlarının neden böyle söylediğini bilemem… 🙂
Doğrudan ve sadece seni anlattığımı mı soruyorsan, HAYIR.
Arkadaşların sence haksız iseler, bence de sence… 🙂