Çıkar çatışması
Bir doktorun devlet hastanesinde teşhis koyup, ameliyatı özel hastanede yapmasını destekliyor muyuz?
Bir öğretmenin geçer not vermek için kendisinden (veya yakın tanıdığından) özel ders almayı önermesini hoş karşılıyor muyuz?
Milletvekillerinin istedikleri gibi maaşlarını artırmalarını can-ı gönülden destekliyor muyuz?
Satınalma Müdürü’nün “bal tutan parmağını yalar” demesini çook doğal buluyor muyuz?
Tapu Memuru’nun en iyi arsaları kendisi veya yakınları için kapatmasına taraftar mıyız?
Eşe dosta ÖSYM yanıtlarının verilmesi iyi bir şey mi?
Üçüncü Köprü yolunun geçeceği arazileri, bizzat köprünün nereye yapılacağına karar verenlerin ele geçirmesi şahane bir fikir mi?
Üniversitede doktora veya doçent gibi derece sahibiyken, bir kamu görevine seçildiğinde “üniversitede kalsaydı unvan alacaktı” denilerek, 5 sene sonra otomatikman bir üst unvan (doktor ise doçentlik, doçent ise profesörlük) verilmesini haklı görüyor musunuz?
… Daha saymıyorum, binlerce örnek bulabiliriz.
Bunların ortak kavramı “çıkar çatışması” dır. Eğer bir toplum, “beceriksiz namuslu” ile “becerikli dolandırıcı” arasına sıkışmamış ise, her türlü çıkar çatışmasına olumsuz bakar.
😉
Sadece birkaç örneği ele alacağım.
“Kamu görevine seçildiğinde üniversitede bir unvanı olanlar, 5 yıl görev yaparlarsa bir üst unvana çıksın. Ama bu karara oy verenler ancak tekrar seçilirlerse yararlanabilsin. Aksi takdirde yararlanmasın” olsa daha iyi olmaz mıydı?
Üzerine havaalanı, köprü yolu, vb. yatırımlar yapılacak olan arazilerin son 10 yıllık tapu kayıtları internet’ten yayınlansa daha iyi olmaz mıydı?
Milletvekili maaşları, diğer maaşların bir katsayısı gibi tamamen bağımsız endekslere bağlı olsa daha iyi olmaz mıydı?
🙂
Şimdi Haksız Rekabet yazımı tekrar okuyun. Yorumları ile birlikte.
🙁
Etiketler: Belediye, rekabet, rekabet stratejisi
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden