27 Şubat 2009 Cuma

Destek çıkmak

Sanırım 35 yıl olmuştur.

Çiçek Pasajı‘nda ayakçı birahanelerden birindeyim. Öğrenci harçlığım, ancak bir kokoreç ve bir biraya yetiyor. Yerimi aldım. Mevzi tuttum.

Yanımda bir amca… Birayı tuzlu fıstık ile içiyor.  “Alsana” dedi bana… “Bu kadarı bana fazla…”

2 – 3 tane aldım.  İdareli yiyorum hem kokoreçi hem de fıstığı. Dedim ya, öğrenci harçlığı…Oysa, o yıllarda hani “bir oturuşta…”

Amca ile sohbet ettik biraz. “Ne yapıyorum, nerede okuyorum, dersler nasıl…”  Sonra fıstığın yarıdan fazlasını benim önüme itti. “Allahaısmarladık”… “Güle güle” … Amca gitti.

Ben, devam… İdareli… Uzata uzata bir büyük birayı keyifle içtim.

Hesabı ödeyecektim. Amca ödemiş. Var ya!.. Nasıl zengin hissettim kendimi…

Aklıma getiren Tunç Kılınç…

Mutlaka okuyun. Mutlaka gerçekleştirin.

🙂

Etiketler: ,

Kategori: yaşamın içinden

“Destek çıkmak” yazısına şu ana kadar yorum yapılmamış

  1. […] Tunç Kılınç’ın Fikir Atölyesinde yayınladığı bu yazıdan ilham alarak bir anısını paylaşan Uğur Özmen beni gecenin küçük saatlerinde yazmaya teşvik etti […]

  2. Babam bir anısını anlatır hep, benim de o aklıma geldi…
    İngilizce öğretmeni kendisi.. Bir kurs için İstanbul’a gelmiş. Yeni mezun o sıralar. Ataması yapılmış ancak bu sertifika programını bitirmek için henüz gitmemiş.
    Kursun öğretmenleri Amerikalı. Babam Philip isimli orta yaşlardaki hocasıyla çok iyi anlaşıyormuş. 15 günlük kurs boyunca her öğleden sonra gidip çiçek pasajına bir iki bira içmişler. Akşam dersinden önce altyapıyı bu şekilde kuruyorlarmış:)
    Bir gün, Philip rakı içelim bugün demiş. Yine çiçek pasajında oturmuşlar. Hafif bir kaç meze eşliğinde rakı içmeye başlamışlar. Muhabbet sarmış, geyiğe dönüşmüş, her zamanki malum bende para yok, hesabı kim ödeyecek durumune gelmiş. Şakalaşırlarken, istiklal tarafındaki girişten takım elbiseli, fötr şapkalı bir zat-ı muhterem girmiş pasaja.
    O zamanlar çiçek pasajında, ve istiklal’in genelinde 4 kişilik bir masa da 3 kişi bile olsa, o boş olan bir kişilik yere birisi gelip oturur, afiyet olsun diyerek masayı selamlar, isterse kendi kendisine takılır, veya çoğunlukla o grupla sohbete devam edermiş.
    Babam etrafına bakmış, pasajda kendilerininkiyle beraber 3 masada yer var. Ancak birisinde sadece bayanlar oturuyor. Diğeri ise uzak köşede. Kendi masalarına oturacağını düşünerek Philip’e, bizim hesabı ödeyecek adam geldi demiş.
    Birazdan boş masa bakınarak dolaşan adam, babamların yanından geçerken, babam seslenmiş ve buraya oturabilirsiniz demiş. Bunun üzerine, adam bakmış babamın yanındaki adam yabancı, çekinmiş biraz ama babam “buyrun buyrun” çekince yanlarına oturmuş.
    Babam gerisini şöyle anlatıyor;
    “Philip Türkçe biliyordu ve arada Türkçe konuşabiliyorduk. Adam geldikten sonra, Philip’e sakın Türkçe konuşma dedim. İngilizce olarak sohbete devam ettik. Biraz sonra adama dönüp, öğrenci olduğumu, burada kurs gördüğümü ve Philip’in de Amerikalı olduğunu söyledim. Adam büyük bir hayranlıkla “yeğenim ne güzel konuşuyorsun” dedi ve muhabbete başladık. Kendisine , Philip’e sormak istediği bir şey varsa sorabileceğini söyledim. Amerika ile ilgili ne biliyorsa, özgürlük heykeline kadar sordu bizimki. yedik içtik güldük eğlendik ama bizim ders saati yaklaşmıştı. Adama dönüp, buraya kadar olan kısım için hesabı ödeyeceğimizi, kalan kısımı da kendisi nasıl devam etmek isterse ödemesini söyledik ama adam bir anda kolumdan tutup, “olur mu yeğenim, sen öğrencisin, bu hoca senin misafirin. Ne güzel öğretmen olacaksın, hayatta sana ödetmem” dedi ve bizi oradan postaladı… Paramız vardı, biz şaka yapmıştık tabiki ama Philip’e de Türk insanının cömertliğini yaşayarak göstermiş olduk… Philip ise ogünden sonra, hala o adamı önceden tanıdığımı söyleyip duruyor :)”
    Philip bu olaydan 20 yıl sonra Alanya’ya geldi ve evimizde kaldı. O olayı sordum kendisine ve halen babamın o adamı tanıdığını söylüyordu:)

  3. Harika anılar bunlar. Yaşamış kadar mutlu oldum her birini okurken. Teşekkürler.

  4. […] faili meçhul kıyakı yaşadığımda Çiçek Pasajı’ndaydım. Yetmeyen öğrenci harçlığımın üzeri tanımadığım bir ağabey […]

Yorum Yazın