Dinlediklerim – Patrick Lencioni
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin bağlı olduğu Laureate Uluslararası Üniversiteler Ağı (Laureate International Universities Network) Çarşamba ve Perşembe günü yapılan World Business Forum’u naklen yayınladı.
Perşembe gün programı şöyleydi:
Ekiplerin ve becerilerin yönetilmesi konusunda ilk konuşmacı Patrick Lencioni idi.
Patrick Lencioni, yenilerde yayınladığı ” The 5 Dysfunctions of a Team” (Ekibin 5 İşlevsizliği) isimli kitabının özetini anlattı.
“Ekip çalışması bir erdem değil, bir seçenektir” diye başladı. “Aslında ekip çalışmasının çok zor olduğunu, çok verimli veya kârlı değilse tercih edilmemesinin doğal olduğunu” söyledi.
“Ekip kurmanın pek çok yolu var. Ama berbat etmenin sadece birkaç tane… Bu kitap onları anlatıyor.
İlk yolu “GÜVEN yokluğu“. Uzun süredir birlikte çalışanlarda “tahmin edilebilirlikten oluşan güven” vardır. Burada söylenmek istenen o değil. Burada “güven” dediğimizde “tahmin edilebilirlikten kaynaklanan, birilerinin yetkinliğine güven” değil, “zayıflıktan, çaresizlikten gelen güven” kasdediliyor. Zora girip “şu anda ne yapacağımı bilmiyorum, bana yardım et” diyen birinin yardımına gidilmesi önemseniyor.
Güven eksikliği olan ekipler:
- Zayıflıklarını ve hatalarını hasır altı ederler
- Yardım veya geribesleme için tereddüt duyarlar
- İnsanlara kendi sorumluluk alanları dışında yardım teklif etmezler
- Başkalarının niyetleri ve yetenekleriyle ilgili çıkarımlara varırlar
- Başkalarının yetenek ve tecrübelerine itibar etmek veya dokunmaktan sakınırlar
- Davranışları etkilemeye yönelik boşa enerji ve zaman harcarlar
- Haset ederler
- Birlikte zaman geçirmeyi önleyecek bahaneler bulurlar
😉
İkinci büyük hata “ÇELİŞKİ korkusu“.
Kişisel çelişkiler değil, profesyonel tartışmalar kasdediliyor. Bundan korkmamak gerekir. Çelişki iyi bir şeydir. Verimi artırır. Fikirlerin sınanması, karşıt önerilerin getirilmesi üretknliği tetikler. Ekip anlayışını bozmamak için hiçbir karşıt fikir söylenmezse, daha iyi fikirler ortaya çıkamaz.
Ekiptekilerin sabırlı, kişiselleştirilmemiş, filtrelenmemiş tartışmalarla kanaatlerini söylemesi çelişkileri üretken ve verimli duruma getirir, mükemmele yaklaştırır.
😉
Üçüncü sorun “ADANMIŞLIK eksikliği“.
Her biri öncekinin üstüne inşa ediliyor. Fikrini belirtememiş veya fikri aşağılanmış bir kişi, ekip çalışmasına kendini adamaz.
Patrick Lencioni’nin verdiği örnek şöyleydi.
- İşyerindeki çok yakın bir arkadaşım baldızımla evlendi. Bacanak olduk. Birkaç yıl sonra boşandılar. Bir gün bana “Patrick, sen eşinle sürekli tartıştığın için sorunlu bir evliliğinizin olduğunu düşünüyordum. Biz hiç tartışmazdık. Sonra anladım ki tartışsaydık, ortak noktaları bulabilirdik” dedi.
😉
Sonraki sorun “HESAP VERME’den kaçınmak“. Kendini açık bir hedef için adayamayan ekiplerde, belirsizlik ve muğlaklık başlar. Bu durumda da işin neden yapılmadığını kimse sorgulayamaz. Giderek verimsiz ve rahatsız edici bir ortama dönüşür.
😉
Son olarak da “SONUÇLAR’ı dikkate almamak“. Hesap vermeyen ekiplerde, kişilerin kendi (kariyer, tanınma, vb gibi) beklenti ve (ego, beğenilme, vb gibi) ihtiyaçlarını ekip sonuçlarının önünde düşünmesi kaçınılmaz. Ekibin hedeflerine ulaşımına dair ölçümler dikkate alınmazsa herkes zarar görür.
Patrick Lencioni‘nin World Business Forum’da yaptığı konuşmanın ilk 6 dakikasını şu videodan izleyebilirsiniz. (Anlaşılan her sunumda bire bir aynı şeyleri söylüyor.)
😛
Etiketler: ekip, ekip ruhu, liderlik
Kategori: yaşamın içinden
12 Ekim 2011
10:42 am
Şu cümleler harikaymış, herkes söylemeye cesaret edemez doğrusu:
…“Ekip çalışması bir erdem değil, bir seçenektir”…“Aslında ekip çalışması çok zor, çok verimli veya kârlı değilse tercih edilmemesi doğal”…
İşin ilginci, ekip çalışmasını kutsayan çoğu kişinin burada bahsedilen hataların hemen tümünü yapması. Acaba ekip çalışmasına çok uzak oldukları için mi bilinçaltları suçluluk duygusuyla onları böyle davranmaya itiyormuş diye düşündüm.
12 Ekim 2011
10:28 pm
Özgür,
Muhtemelen dediğin nedenden ötürü. Bu kadar çok hata yapınca, ders alacak fırsat da doğuyor. Adam yönetmek, bisiklete binmek gibi. Bizzat yapılmadan öğrenilmiyor. Ders almak, süreci biraz kısaltsa da tümden azaltmıyor. 10+ yıl, ve aynı anda 20+ eleman yönetmeden, yönetmeyi öğrenmek neredeyse imkansız.
Ekiplerin amaçları bile yönetimi farklılaştırıyor. Satış ekibi önce en yakındakini satıyor. (O da patronu…)
Hele ki bir yaratıcı ekibi yönetmek… Kendi açımdan, itaat etmesi değil de yaratması gerektiğini öğrendiğimde zaten 15 yıldan beri yöneticilik yapıyordum.
Özetle, mesajı anladım. Bir performans görüşmesinde söylediğim gibi (belki hatırlarsın http://ugurozmen.com/is-hayati/egitim-sart ) “Umarım, benim ünvanıma sahip olduğunda –ki muhtemelen çok daha genç yaşlarda bu ünvana ulaşırsın – aynı eşekliği yapmazsın“