Ertesi gün
Ertesi gün yataktan kalktığımda işsiz olduğumu bir kez daha hatırlardım.
Sabah saat 06.00’da kalkmak için saat kurulmamıştır. Ama, yılların alışkanlığı… Bazan da saat kendiliğinden çalar. Her 24 saatte bir, alıştığı üzere…
- Artık sabahın kör saatinde kalkılmayacak. Hemen bir duş, arkasından traş olunmayacak. (Acele etmenin gereği yok)
- Acele ile tek başına (iş hayatımın ilk 20 senesi için geçerli) kahvaltı yapılmayacak…
- Takım elbise, gömlek, bağcıklı ayakkabı giyilmeyecek; değişik kol düğmeleri, renkli ve resimli kravat takılmayacak…
- Evden çıkarken “acaba trafik nasıl”, “umarım Boğaziçi Köprüsü’nde kaza olmamıştır” düşünülmeyecek…
- Mesai 09.00’da başlasa bile, trafik stresi yaşamamak için saat 07.00’de işbaşında olunmayacak…
- Çok da gerekli bulmadığın bazı projelere zaman harcanmayacak,
- Adam edemediğin bazı astların veya iş arkadaşların ile zorunlu birliktelikler bitecek…
Onların yerine,
- Hane halkı ile birlikte kahvaltı edilecek bir saatte kalkılır,
- Sakin sakin yıkanılır, tıraş olunur,
- Ayağa bir kot pantolon geçirilir,
- Uzun uzadıya kahvaltı hazırlanır (ayrıntıya girmiyorum, Devletşah alınmasın),
- İstanbul’da trafik durumu ile hiç ilgilenilmez,
- Hangi filmlerin hangi sinemalarda oynadığına bakılır,
- Hafta içi bir günde, eşiyle birlikte, üzerinde kot ile sinemaya gidilir,
- Zaten birlikte olmaktan keyif aldığın insanlanlar duyunca ararlar, onlarla dostluk sürer …
Önemli olan, insanın sürekli kovulma anını yaşamamasıdır.
O kaybettirici mutsuzluk duygusu bende 48 saat sürmezdi. Yeni başlayan hayata hemen uyum sağlar, onun keyfini çıkarmaya başlardım. İşsizliğe alışmadan, ama mağlubiyet de duymadan…
😉
Etiketler: kovulma
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
15 Mart 2009
10:37 pm
Hocam çok haklısınız ama son saydığınız maddelerin maliyetini de hesaba katmak lazım 🙂
16 Mart 2009
12:37 am
Muhittin,
Burada demek istediğim şu:
İnsan, sürekli olarak “bana haksızlık yapıldı” duygusunu yaşarsa, kendini kaybetmeye programlar. “Olur böyle şeyler, bari bu dönemin keyfini de çıkarayım” diye düşünürse, daha çabuk düzelir.
Son cümle “İşsizliğe alışmadan, ama mağlubiyet de duymadan…” çok önemli. Elbette iş arayacaksın. Ama “ben zaten kadersizim” duygusunu içinden atarak.
Unutma, ben bunlar başıma geldiğinde 2 çocuklu idim. Okulun parası, ev geçindirme, vb… Her an ezilme ile karşı karşıyasın. Sen kendini ezme bari.
16 Mart 2009
11:53 am
Merhaba Uğur Hocam,
Aniden, işsiz kaldığım bu dönemde ( http://kariyeryolculugu.com/2009/03/11/ust-duzey-yoneticiler-nasil-is-arar/ ) yaşadığım olaylara bir anlam katma açısından seri-makalenizi için denilebilecek tek şey: Paha Biçilemez ! 😉
16 Mart 2009
11:53 am
Merhaba Uğur Hocam,
Aniden, işsiz kaldığım bu dönemde ( http://kariyeryolculugu.com/blog/2009/03/11/ust-duzey-yoneticiler-nasil-is-arar/ ) yaşadığım olaylara bir anlam katma açısından seri-makalenizi için denilebilecek tek şey: Paha Biçilemez ! 😉
16 Mart 2009
4:57 pm
Uğur bey selamlar,
Ben yaklaşık 1 yıldır işsizim. Öğle saatlerinde bir iş görüşmesi talebi geldi. markayı daha yakından tanımak için google de arattım, sizin bu marka ile olan bir yazınız çıktı tıkladım, markayı değil ama sizi tanımış oldum, çok da güzel oldu 🙂
5 yıllık iş hayatımda 6 iş yeri değiştirdim. Çok hırslı, çok detaycı, çok çalışkan, çok iddalı, çok ukala, çok pratik, çok gururlu biriyim. 6 iş yerinden 2 sinden ben istifa ettim 4 ünden kovuldum. Her şirkette benimle uğraşan, ayağımı kaydırmaya çalışan, yüzüme gülüp arkamdan iş çeviren insanlar eksik olmuyor. Kovulduğum iş yerlerinde şef’lerimden daha dik bir duruşum, konulara daha vakıf bir halim vardı. Her nasılsa şef olmuşlar fakat benim yapabildiklerimi, görebildiklerimi,konuşabildiklerimi konuşacak halleri yoktu. Tabii kaybeden hep ben oldum, kazanan ise ( o ünvanları kazandıkları gibi) hep onlar.
Artık bir iş yerinde çalışmak istemiyorum, ama mecburum !
Benim sorunum nedir Uğur abi? Ne yapmalıyım, neden politik olmayı beceremiyorum, belki de kendime fazla güveniyorum, karakterimi mi değiştirmeliyim, alttan mı almalıyım iş hayatında tutunmak için, üstümün kara dediği ak’a ben de mi göz göre göre kara demeliyim. Kendi işimi kurmak istiyorum fakat, bu gidişle, bu kadar az tecrübe ile hata yapmaktan korkar oldum.
16 Mart 2009
10:15 pm
Sevgili Nazmi,
Bazı sorularım var. Kendin için belirlediğin sıfatları gerçekten sorguladın mı? Senin başarı kriterin nedir? Başarıya giden yol ile uzlaşmayı düşünüyor musun? Acaba beceremediğin şey “politik olmak” mı, sadece?
Kurbağayı tanımak ve Uzun ve sıkıcı öğütler yazılarına bir göz atıver.
Birlikte çalıştığım bazı genç arkadaşlar, kendine benzer sıfatlar verirken ben “feed-back alamıyor”, “yanlışında ısrar ediyor”, “öğrenme özürlü”, “her şeyi biliyor”, “amirlerinin tecrübesini hiçe sayıyor”, “şirket kurallarını öğrenmiyor” diye niteliyordum.
Seni tanımadan, bunlardan biri olup olmadığını söyleyemem. Ama gerçekten “çalışkan” birinin amirlerinin hayatını kolaylaştıracağını, dolayısıyla ona daha fazla hoş görü ile bakılacağını kendi yaşamımda gördüğümü söyleyebilirim.
Dolayısıyla, amirleri suçlama kolaylığına kaçmadan (yeni deyimle) 360 derece incelersen, kendini ilerletecek bir çok fırsat bulacağını sanıyorum.
21 Mart 2009
5:16 pm
Diğer bir kovulma ertesi yazısı
24 Mart 2009
10:36 am
Bir tane de benden. aynı bölümden mezunuz, 4. yılımda 4. işim. bir baktım ki düşük maaşlı, ama geleceği parlak audit kariyeriyle başlayan ben, yüksek sayılabilecek maaşlı, kariyeri olmayan ama kısmi iş garantisi olan bir işte buldum kendimi. 5. yıla 5. iş mi olur, ömür 35 yıl böyle mi gider bilmiyorum. kısmet. bu blogu yeni buldum, sanırım az daha okursam işletmecilik damarım kudurur, ilk şirketime iş başvurusunda bulunurum 🙂
Nazmi, sebatkar olmak lazım bazen de. ama hayat senin, bildiğin gibi yaşa…