Farklı bir toplantı
3 – 4 sene önceydi.
Bir AVM Sadakat Kartı çıkartılacakmış. Soruşturmuşlar, birkaç kişi beni önermiş. AVM’nin Genel Müdürü’yle 2 – 3 kere toplantı yaptık. AVM sadakat kartının artılarından, eksilerinden söz ettim. Yapılması gerekenleri söyledim. (Bunları hep sohbet diye algıladılar. Kuruş alabilmiş değilim.)
“Artık adını koyalım” deyince yeni bir toplantı düzenlendi. Hepsi “ağır abi”lerin olduğu bir masa. Etrafındakilerden birini okuldan, bir başkasını bankacılıktan tanıyordum, biri beni davet eden (ve birkaç haftadır fikir alan) Genel Müdür…. Hiç tanımadığım 2 yönetim kurulu üyesi daha vardı. Bir de Büyük Patron.
Bu patronu, İkitelli’nin dar sokaklarında küçük bir mümessillik yazıhanesi olduğu günlerden biliyordum. Birkaç kez leasing işlemi yapmıştık. O beni (doğal olarak) hatırlayamadı.
Toplantı başladı. Herkes kendini 2 -3 cümleyle tanıttı. Ben de öylece kısa tuttum. Ama Patron “bu işi bildiğiniz nereden belli” edasıyla daha geniş açıklama istedi.
Her ders döneminin başlarında, ilk derste kendimi tanıtmak için yaptığım sunumu açtım. Başladım anlatmaya. Her biri 2 haneli milyon dolarlık projeleri, sonuçta ne kazandırdığını… anlatıyordum ki “Tamam, kısa keselim” dedi.
Konuya döndük. Sadakat kartını konuşmaya başladık.
Arkamızdaki camdan, yüksekçe bir yerden dikine açılan pencerenin köşesinden dışarıdaki rüzgarın sesi geliyordu. Büyük Patron kalktı. Bir sandalyeye çıktı. Sonra bir tornavida getirmelerini istedi.
Toplantı devam ediyordu, aslında.
Genel Müdür, “Siz zahmet etmeyin. Toplantıdan sonra düzelttiririz” gibilerden bir şeyler söyledi. Patron zaten anlamadığı konulardan sıkılmış olmalıydı. Sandalyeden indi. “Siz devam edin” deyip çıktı, gitti.
Toplantı bitti. Genel Müdür ile başbaşa kaldık. Ben girişimci patronlarla geçirdiğim yılları hatırladım. Genel Müdür’ün böyle bir patronla çalışmasının ne kadar zor olduğunu biliyordum [1] , [2] , [3] , [4] , [5] , [6] , [7] , [8] . Ona takdir duygularımı söyledim. Bu projede patronun ne kadar dahil olacağını sordum. “Özellikle ilgileniyor” yanıtını alınca “bu projede çalışmayacağımı” bildirdim.
Kendisine daha önce birlikte çalıştığım ve bilgisinden emin olduğum bir arkadaşımı önerdim.
Para isteyemedim. Öylece el sıkıştık.
😉
Beni ona önerenlere “yarıda bıraktığım için hayal kırıklığını” anlatmış. “Uğur sana bunca zaman ayırdı, bunca bilgi verdi. Ona ödeme yaptın mı?” sorusuna “Proje hayata geçseydi ve Uğur yönetseydi, para vermeyi düşündüğünü” söylemiş.
Bugün ne durumda olduğunu merak ediyorsanız… AVM Sadakat kartı kolay iş değildir.
😛
Etiketler: AVM, girişim, girişimci, sadakat kartı
Kategori: yaşamın içinden
26 Eylül 2013
12:48 pm
Hocam bişeyi gerçekten merak ediyorum. Böyle bir taleple size başkaları geldiğinde, görüşmelere başlamak için ön ödeme isteyecekmisiniz? Nihayetinde yılların birikimi ile oraya gidiyorsunuz ve çok yoğun olduğunu düşündüğüm programınızdan zaman ayırıyorsunuz, hepimiz içn zaman=para olduğunu da biliyoruz. Hatta onlara bu işe girmeyin demek bile onlar için belki büyük bir iyillik olacak. Yoksa, özet bilgi oltaya taktığım yem gibidir, balık gelirse iyi gelmezse yem boşa gider diye mi düşüneceksiniz. Aslında bunu kendim için soruyorum, bu gibi durumlarda ne yapmalıyız? siz ne yapacaksınız?.
27 Eylül 2013
8:55 pm
Şükrü,
Ben iyi bir örnek değilim. CRM içeriği sağlayan http://www.uzaktanCRMegitimi.com daki yazıların bir çoğu başka dillerde yayınlanmadı. TR’de CRM dersi veren çok kişi, “Öğrencilere tek kaynaktan okuma vermeyelim diye ingilizce kaynaklara baktık. Bu kadar geniş değil” diyolar. (Zaten biliyorum 🙂 ) Danışmanlar, asıl para kazandıran yöntemleri ve bilgiyi yayınlamıyor; ben ise isteyenlere açıyorum.
Çok güzel ifade ettin. Balık gelmezse yem boşa gider. Zaten kendi kendine yapacağını zanneden BALIK, çoğunlukla fena çuvallıyor. (Yine de her seferinde deneyen ve başarısızlığa kavuşan birileri oluyor.) Bazıları beni görünce utancını gizlemiyor. Bazıları ise başarısızlığın nedenini başkalarında bulacak bahaneleri üretebiliyor.
Ben, 2’inci toplantı istedikleri zaman “ücreti konuşalım” diyorum. TR’nin büyük firmalarının ne kadar uyanık olduğunu öğreniyorum. http://www.uzaktancrmegitimi.com/192/crm-dedigin-nedir-ki başıma geliyor.
“Bir büyük holding’i daha tanıdım” diyorum. Soğuk su içiyorum. Bazen de – adını vermesem de – bu gibi yazılara konu ediyorum.
29 Eylül 2013
12:20 am
🙂 anladımm…
Balık çok büyükse uğraşmaya değer, en azından ilk görüşme yada ilk adımda para konuşmayacağız. Teşekkürler hocam, ağzına, eline sağlık.
Ama hocam arada bir tutulan büyük balığın zevki de bir başka oluyor hani.