29 Mart 2009 Pazar

Hep aynı, hep aynı…

Çok rastlanır “eleman” düşünceleri:

  • Yıllarımı buraya harcadım. Unvan benim olmalı.
  • O benim oğlum yaşında… Benim amirim olamaz.
  • Sen giderken biz dönüyorduk.
  • Bu kadar çabuk terfi ettiğine göre, patronun akrabası olmalı.
  • Yaladığı için terfi ediyor.
  • Ben dimdik durduğum, doğruları söylediğim için terfi ettirmiyorlar.
  • Siz yolcusunuz, biz hancı… Ne yönetimler gördük… Gelip geçtiler.
  • İş yapmadığı için kovulan kimse yok. Ama yanlış yaptığı için kovulan oluyor…
  • Sen kimin aracılığıyla işe girdin (Kadir’den katkı…)
  • Adamın satışı iyi, üç kuruşluk işi allayıp pulluyor, patronun gözünü boyuyor (T’Pol’den katkı…)

Nedense bunların hepsi “kaybeden” düşünceler gibi gelir bana…

🙁

Etiketler: , , ,

Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden

“Hep aynı, hep aynı…” yazısına şu ana kadar yorum yapılmamış

  1. Hocam son 1 haftadır yazılarınız hep unvan meselesi üzerine. İzin verirseniz ben de kendi fikrimi söylemek isterim.

    Benim fikirlerim dinleniliyorsa, %85 ‘inden fazlası yapılıyor ve başarılı olunuyorsa, yaptıklarım takdir ediliyorsa kartvizitimde Çaycı diye yazsın. Hiç farketmez. Bunlara karşı müdürüm kadar maaş istemem de çaycı kadar maaş verilmek istenirse işte o zaman derim ki, bana bir ünvan verin o ünvanın maaşını alayım.

    Bu güne kadar kurumsal bir firmada çalışmadım. Çalıştığım yerler, yaptıklarına bakmadan ünvana maaş veren yerlerdi.

    Bana kalırsa bu ünvan konusu sizin önceden yazdığınız Avcı meselesine ve insanların hayat standartlarını yüksek tutma taleplerine bakıyor.

    10 aslan tutuyorsam ve bu aslanlar unvanlara göre dağılım yapılıyorsa, açıkçası ben de bir ünvan isterim. Fakat, aslanları tutana da ucundan bir şeyler veriliyorsa ünvanla felan uğraşamam. Özetle arz-talep dengesi benzeri bir şey benim gözümdeki ünvan.

  2. Hocam bir tane de izin verirseniz ben ekleyeyim:
    “Adamın satışı iyi, üç kuruşluk işi allayıp, pulluyor patronun gözünü boyuyor.”

Yorum Yazın