1 Ağustos 2013 Perşembe

İşte kapı…

Yenikapı adının nereden geldiğini muhtemelen biliyorsunuzdur? Bilmiyorsanız Google teyzeye sorun. Tek bir öykünün türevlerini okuyacaksınız. Son bölümünü özetleyeyim.

😉

IV. Murat, bir falcıya şehre nereden gireceğini sormuş. “Hangisi olduğunu söylersem başkasından girersiniz” diyen falcı bir kağıda yazıp “Şehre girdikten sonra okuyun” diyerek vermiş.

IV. Murat sahile çıktığı yerde askerlerine “Surlara yeni bir kapı açılsın! İstanbul’a oradan gireceğim” emrini vermiş. Kapı hemen açılmış.  IV. Murat içeri girdikten sonra cebindeki kağıda bakmış. Şu yazılı: “Hünkar’ım, yeni kapınız hayırlı olsun!

🙂

Öykünün tamamı okunduğunda çeşitli gaddarlık gösterileri de yer almakta. Lakin benim üzerinde durduğum konu, işin gaddarlık kısmı değil, güç gösterisi ve kaynak israfı tarafı.

Bir falcıyı yanıltmak için, surların önüne dikilip “şuradan yeni bir kapı açın” talimatının verilmesi.

😉

Muhtemelen sadece bir öyküleştirme (story telling) işidir. Yine de bunu hevesle anlatanlara şu soruları sormaktan kendimi alamayacağım.

Tamam, bunu yaptıracak gücü var ama… yapılması gereken bu mu? Oralarda gerçekten bir kapı olmalı mı? Kapının olması gereken doğru yer, tam orası mı? Maliyetine değdi mi? Yoksa hiç bir zaman bir maliyeti olduğu düşünülmedi mi? Tıpkı sanal bir oyun oynar gibi mi geldi ona?

😛

Defalarca duyduğum bu öykü aklıma yukarıdaki sorularla birlikte bir şey daha getirir:

Yönettiklerine kendisini gücüyle ispatlamak için çabalayan her yöneticinin aslında ne kadar korkunç olduğunun bilinmemesi… Bu davranışı eleştirmek yerine hayranlık duyulması…

😀

 

Etiketler: , , , , , ,

Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden

Yorum Yazın