“Nasıl yani” anları
Az önce friendfeed’de okudum. Radyo Sinema Televizyon Bölümü öğrencisi, okulun bir hocasına “Hocam, çok film izleyince size daral modu gelmiyor mu?” diye sormuş.
🙁
Bankanın Kurumsal İletişim Departmanı‘na eleman alınacaktı. Görüşmeleri yapan Genel Müdür Yardımcısı şaşkın ve öfkeli bir şekilde şunları anlattı.
Bir okulun reklam (iletişim) bölümünden mezun olan genç arkadaşa sormuş:
– Son zamanlarda en beğendiğin reklamlar hangileri?
– Ben hiç reklam seyretmem!
Bizimki ilk anda algılayamamış. Hani “kulaklarıma inanamadım” derler ya! İşte öyle…
– Anlamadım.” diye üsteleyince
– Reklam çıkınca hemen başka kanala geçiyorum.” diye anlatmış genç arkadaş.
– İyi de, bize neden başvurdun?
– İletişim mezunuyum da…
Ben iş arkadaşımı teselli ettim. Karşılaştığı kişinin bir istisna olmadığını söyleyerek… Oralardan geçerken okula uğrayan her öğrencinin mezuniyeti “kazanılmış hak” olarak gördüğü bir ortamda ne bekliyoruz ki?
Pek iyi bir teselli olmadı, ama…
😛
Etiketler: iletişim, mezuniyet, okul, profesyonellik, reklam
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
12 Ocak 2012
11:51 pm
Bir de”ozgun olmak istiyorum, kendi fikirlerim koreliyo” gibi sebeplerle bloglari ya da benzer sekilde uzmanlarin paylasimlarini okumayan “alaninda uzman” lar gormustum.
13 Ocak 2012
12:10 am
Belki çok iyi bir iletişimci oldum diyemem. Öğrenme yolunda hala adımlar atıyorum. Hayat boyu bu adımlar devam edecek. Ancak böyle hatalar yapmadım. Mezun olmadan bile, hatta 1. sınıftayken, iş görüşmelerimde oldukça profesiyonel davrandığım söylenirdi. Fakat çevremde, arkadaşlarım arasında bu tür örneklere çok denk geldim. İletişim mezunu olup, halkla ilişkiler alanında neler yapıldığını bilmeyen insanlar tanıdım. Mesela mezuniyet töreninde 8 sayfa konuşma metni ile kürsüye çıkan, iletişim fakültesi dönem birincisi gördüm… Ne yazıktır ki iletişim fakültelerinin öğrenci kalitesi de, eğitim kalitesi de oldukça düşük.
16 Ocak 2012
10:04 pm
Mehmet Ortaç,
“mezuniyet töreninde 8 sayfa konuşma metni ile kürsüye çıkan, iletişim fakültesi dönem birincisi” muhteşem bir örnek. Birinci olmuş ama iletişimi hiç anlamamış.
17 Ocak 2012
10:23 am
Uğur Bey,
Tabi öğrencileri eleştirirken onları yetiştiren akademisyenlerden de bahsetmek gerektiğini düşünüyorum. Sözüm hepsine değil. Beni yetiştiren çok değerli Hocalarım oldu. Ancak o yıldızların arasında gerçekten iletişimci bile olmayan akademisyenler var. Blog sayfamda yazmış olduğu şu iki yazıyı okumanızı rica ederim. Bu yazılar sonrası bir takım akademisyenlerde övgü dolu mesajlar, bir takım akademisyenlerden ise tehditler aldım. Bu kişiler hep kendi okulumdan akademisyenler. Üstelik tehdit edenlerin bu yazı içerisinde bahsedilenler olması ve övgü mesajları gönderenlerin gerçekten beni yetiştiren mükemmel iletişimciler olması beni şaşırtmadı.
http://www.mehmetortac.net/2009/08/09/11-adimda-iletisim-fakultelerinde-akademisyen-olmak/
http://www.mehmetortac.net/2009/03/11/copy-paste-akademisyen-olmak/
17 Ocak 2012
12:39 pm
Mehmet Ortaç,
Katılıyorum. Böyle hocaya, öyle öğrenci.
19 Temmuz 2013
7:41 am
Bazı başka “Nasıl yani” anlarımı da girişimcilerin fikirlerini dinlerken yaşarım.