Ne olacak bu Y kuşağı?…
Kendini doğruluyan kehanet yazısına Arda’nın yorumu, bazı anıları hatırlattı.
😛
O sırada her kişi, 7 – 8 projeden sorumlu. Sorumlu derken, ucundan tutmuyor, iki elleriyle ve var güçleriyle kavramış durumdalar. Bunlardan bazıları da çok milyon dolarlık projeler.
Bazı hatalar oldu.
- Yeni yaptırdığımız kartlarımızın arkasına yanlış web-site adresi yazdırmışız.
- Faiz değişikliğini müşterilere duyurmuşuz, ama kart ekstrelerinin arkasını değiştirmeyi atlamışız.
Olay patladı.
Bu arkadaşlar bize gelip, “ama… lakin… fakat… oysa…” demedi. Y kuşağı gibi, “zaten 7 – 8 projeye bakıyorum, biliyorsunuz… yoğunum… iş yükü… daha gencim… tecrübesizim… ” Emin olun, bunların hiçbiri söylenmedi.
Başarı primlerini yeni vermiştik. Sorumlu ürün yöneticimiz “Başarı primini iade edeyim. Ayrıca kovulma durumunda tazminat da ödememeniz için isterseniz ben istifa edeyim” dedi. Yaptığı hatanın bedelinin farkındaydı.
- Perakende bankacılıkta kar marjları %1 civarındadır. 50 bin dolarlık zarar yaratmışsanız, yaklaşık 5 milyon dolarlık cironun getirdiği tüm karı süpürmüşsünüzdür. Dolayısıyla patronunuzdan, 5 milyon dolarlık fırça yersiniz.
Arda’nın dediği gibi “kartal yuvasına” çıktık. Fırçamızı yedik. (5 milyon dolarlık fırçayı ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.) “Kimleri kovacağız?” diye soruldu. Ekipten kelle vermedik.
Hatalarından ders alan, değil aynı uzağından benzer hataları bile bir kez daha yapmayan ekiplerimiz bize büyük gururlar yaşattı. Hayatım roman yazısında bunların bir kısmı var.
Ne mutlu bize ki, onlar gibi iş arkadaşlarımız oldu. Arkamızı kollamak zorunda değildik. “Ver – unut” yılları yaşadık. Arda, Armağan, Berna, Gaye, Pınar, Sedef, Özgür… ilk anda sayabildiklerim.
😀
Şimdi ise… Y kuşağı var ya… Bahanelerine öylesine inanıyor ki, yanlışlarından hiç ders almıyor. Olaydan sıyrılıyor. Sanki başkasının suçu gibi de hayretle bakıyor.
Sahi, ne olacak bunların hali?..
😛
Etiketler: bahane, başarı, başarı öyküsü, başarısızlık, ders, sorumluluk, Y kuşağı
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
10 Temmuz 2010
10:10 am
Üstadım sormuşsun ya “Ne olacak bunların hali” diye. Politikaya atılıp, önce birer siyasi partiye lider, sonra da ülkeyi yöneten bakan, başbakan olabilirler. Örnekleri var.
10 Temmuz 2010
2:39 pm
Anne ve baba olacaklar hocam.
10 Temmuz 2010
11:54 pm
keşke ¨’ s ‘ leri föyleyebilseydim.
11 Temmuz 2010
10:58 am
Nilay, keşke söylemesen bile yazabilseydin. Mutlaka gerekçeni de eklerdin.
🙂
11 Temmuz 2010
11:20 am
Farklı bir Y Kuşağı insanı Özgür Alaz. http://televidyon.com/p/2730/ozgur-alaz—sosyal-medya/
😀
Bu video’nun dakika 5.02’den sonrasını uygulamayanların bir Özgür Alaz olma şansı yok.
11 Temmuz 2010
5:16 pm
Sir,
Kimdir bunların sorumlusu ?
Sanırım bizim kuşak …
13 Temmuz 2010
3:00 pm
İş hayatında öğrendiğim bir şey varsa o da “Yöneticin ‘yönetebilen’ değilse, mutlaka Y kuşağı insanı olmalısın”dır. Olaya bir de bu açıdan bakmanızı isteyeceğim. Hata, suç, yanlış, olumsuz sonuç doğrabilecek herhangi bir duruma sebep olduğumda önceleri hep kabul ederdim ve açıkça dile getirirdim. Karar verme sürecinde Y kuşağı insanı gibi değil kendim gibi davranırdım. Sonra gel zaman git zaman yönetmeyi bilmeyen insanlara denk geldikçe onlardan ancak Y kuşağı gibi davranarak korunabileceğimi öğrendim. İş dünyasında herkes sizin gibi objektif ve doğrucu düşünemiyor. Düşünmek istemiyor da olabilir. Şimdilerde Y kuşağından mümkün olduğunca uzak duruyorum ancak karşımdakine göre de Y kuşağı gibi davranmıyor değilim. Yazdıklarınıza canı gönülden katılıyorum. Ancak bu boyutu unutmamak gerek.
13 Temmuz 2010
3:15 pm
Yanlış anlaşılmadan hemen bir açıklama getirelim; buradaki ‘Yönetmeyi bilmeyenden Y kuşağı davranış şekli benimseyerek kurtuluş’ şu anlama gelmektedir; X kişisi yöneticinizdir. İşinizde gayet başarılı olduğunuz zamanlarda dahi insanları sürekli olumsuz söz, bakış, tavırlarla hırslanacağına inandıkları için bir şekilde motivasyonunuzu bozup sizi hata yapacağınıza inandırırlar. Hatta öyle inandırırlar ki (onlar sizi hırslandırdıklarını düşünüyorlar yalnız, bunu unutmayınız) bir süre sonra herşey yolunda gittiğinde garip bir rahatsızlık duyarsınız. X kişisi yöneticinizdir sonuçta. Bu kadar süre onu haksız çıkarmaktasınızdır. Sizi hırslandırayım derken kendisi size karşı hırslanıyordur. Tehlikeli sulardasınızdır. Bu tedirginlikle ilk açıkta hata yaparsınız ve bingo! Yöneticiniz amacına ulaşmıştır. Şimdi tabiri caizse onca çabanın kaymağını yer gibi sizi alır karşısına ve onca zaman sarfettiği eforu, nasıl da haklı çıktığını anlatır ve sürekli kendinizi savunmanızı bekler. Eğer hatanızı hemen kabul ederseniz (ki aslında olması gereken budur) artık şimdiye kadar anlattığım süreç sürekli devam edecektir. Dolayısıyla siz de bu X yöneticisinin hışmından ne yazık ki bahaneler ile kurtulursunuz. En azından artık bahaneleriniz ona kısıtlı bir alan verecektir, size hatayı sebepsiz yere yaptırmaya çalışırken.
14 Temmuz 2010
3:32 am
Hırslandırmak için benim de bunları yaptığım olmuştur. Ama onun başarısına el koymak için değil, kendim o durumda hırslandığım için… Bir dönemler, bundan başka yöntem bilmediğimden.
14 Temmuz 2010
3:52 am
Faruk Sile,
Haklısınız. Bu Y kuşağının sorumlusu biziz. Özellikle iş hayatına başladığımız dönemde 12 Eylül ortamından etkilendiysek…
🙁
Babasından liseden mezuniyet hediyesi olarak araba isteyip, “şu 3 markadan biri olmazsa, alma zaten” diyen çocuğun babası bizim nesil. http://ugurozmen.com/yasamin-icinden/mezuniyet-hediyesi
🙁
Çocuğu değil babasına akşetmeli o tokadı.
14 Temmuz 2010
8:55 am
Bir Önceki Nesil Durumu olarak adlandırıyorum Hocam ben. Yine bir örnekle; benim ailemde babam ve babası (öncekilerin durumu farklı) ve onların ebeveyni oldukları ailenin her ferdi, henüz okula başlamadan okuma yazmayı sökmüştür bir şekilde. Biz de öyleydik. Benim henüz çocuğum yok ancak kuzenlerimin çocuklarına bakıyorum, okulda dahi zoraki söküyorlar okumayı. Ödev derseniz işkence zaten. Sebep olarak bizi görüyorum ben bu durumda. Ailemiz bizi daha çocukluğun ilk çağlarında okumaya yazmaya çizmeye hevesle yetiştirmişti. Ancak biz bizden sonrakilere bu hevesi bu bilinci aşılayamadık. Yani bizden sonraki neslin biraz sorumlusu biraz bahanesi olduk. Şimdi kendimiz bile kabullenemiyoruz. Bu yeni nesli görünce dilimin ucuna gelip duruyor, “Biz sizin yaşınızdayken okumayı yazmayı çoktan sökmüş bizden sonraki sınıfların derslerinin merakıyla yanıp tutuşuyorduk.” gibi cümleler. Ne yazık. Herkes biraz sorumlu.
23 Temmuz 2010
2:38 pm
Uğur Özmen Bey’in bu yazısında başından geçen bir olayı anlatmış. İşte benim anlatmak istediğim profesyonellik tam olarak bu olaydaki profesyonellik. Bahanelerin ardına saklanmadan, işini iyi yapma profesyonelliği, işindeki hataları kabul etme profesyonelliği, yeri geldiği zaman fedakarlık yapabilme profesyonelliği.
28 Aralık 2010
5:30 pm
Hata olur. Bedeli ağır da olabilir. Hiç değilse aynı hatayı yapmamayı bilmek gerekir. Patron ısrarla istese bile, ekipten kimsenin kellesini vermemeyi, adam atarak iş yapılmayacağını bilirim.
29 Aralık 2010
12:29 am
bir Y kusagi olarak cevap hakki dogdu heralde hocam
🙂
Bizim kusagin ana derdi kaygisiz yetişmemiz. Sıkıyönetim görmemişiz, okulda kavga görmemişiz, bir çoğumuz suyun bulunmadığı değil 24 saat sıcak suyun bulunduğu dönemde büyümüşüz. Bu kaygısızlığın verdiği bir rahatlık var muhakkak ancak o rahatlık mazeretlere sığınmak için bir sebep değil, her Y kusagi da o kadar hata kabullenmez degil ancak karsilastirma yaparken bir seye dikkat etmeli. Sizin zamanınızın üniversite mezunları şimdinin yüksek lisans, doktora mezunları çünkü en basit kişi üniversite tornasından geçiyor ve eskinin mezunları ile yenileri kıyaslayamayız.
Bir de bir artı yazayım ne kadar kaygısız da olsak yaratıcılık da biraz ordan geliyor heralde 🙂 son zamanlarda bir çok parlak fikir bu tembel ekipten geliyor 🙂
ilyas