Öğrenme süreci
Profesyonel yaşantımın ilk yıllarında çok haşarı idim. Bugün anımsamaktan memnun olmadığım şeyler yaptım. Dersimi aldım. Bedelini (çoğunlukla ağır şekilde) ödedim.
Bunlardan biri şöyleydi:
Okul’dan ayrılmış, İstanbul’da bir işe yeni girmiştim. Şirketin yeni dönem yemeğine rastladım.
Genel Müdür Sekreteri beni yanına çağırdı ve “Arkadaşlar biliyor. Siz yeni geldiğiniz için ben söyleyeyim. M. Restoran’da şirket yemeği yapılacak.” dedi.
İstanbul’a yeni gelmişim, hiçbir yeri bilmiyorum. Bu nedenle adres sordum. Söylediler.
“Büyükdere Caddesi, numara xx” Ankara ölçülerinde düşünüyordum. Büyükdere Caddesi’nin Mecidiyeköy’den Sarıyer’e kadar uzanan bir cadde olduğunu bile bilmiyordum. Aynı cehalet içinde sordum.
“Saat kaçta biter acaba?”
“Gece yarısına kadar sürer.”
“Her halde gelemem. İstanbul’u hiç bilmiyorum. Nasıl gelip döneceğimi bilemem.”
“Şirket yemeğine, diğer illerde çalışan arkadaşlarımız da gelirler. Aramıza yeni katılan biri olarak, mutlaka orada bulunmalısınız.”
“Anladım da, ben gelemeyeceğim her halde…”
“Ben bu yemeğe katılmanız gerektiğini Genel Müdür Sekreteri olarak söylüyorum.”
İşte bu noktada dayanamadım. Aklımca “kendini unvanı ile eşleştiren hanıma ders vermeye” kalktım. Kara-mizah bir uslup ile yanıtladım. “Hay Allah, ben de Ayşe hanım söylüyor gibi dinliyordum.”
Sonraki haftalar “acı var acı” şeklinde… Genel Müdür Sekreterinin etki alanının, yeni mezun bir ukala tarafından öğrenilmesi… Bir yıla yakın süren bir “burun sürtülme” süreci…
Etiketler: cehalet, cesaret, Genel Müdürlük, sekreter
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
20 Ekim 2008
1:08 pm
ben de hatırlarım kendimin böyle dönemlerini. hatta eminim siz de hatırlarsınız:)
20 Ekim 2008
4:55 pm
Aslı bunları yazınca şart oldu. Artık kaçamam…
Sadece çömez olduğum yılları değil, yönetici olarak da “gurur duymadığım zamanları” yazmam gerekiyor.
Umarım, birlikte çalıştığım kişilerin anılarında, “ders verici” değil, “öğretici” niteliklerim ağır basmıştır.
13 Şubat 2009
5:01 pm
Bu Genel Müdür Sekreteri hanım ile ilgili başka bir anı da burada…
18 Ağustos 2009
9:42 pm
Elinize sağlık.
Tecrübeli bir isimden, birinci ağızdan böyle hikayeler dinlemek insanı rahatlatıyor.
İletişim zor zanaat, geliştirmek çok zaman istiyor, emek istiyor.
Saygılar