30 Mart 2009 Pazartesi

Önce akıl gerekir

Yıllar önceden bir anı…

Perakende bankacılık yeni kuruluyor. Maslak’ta asma katı olan büyükçe bir yer… Herkes aynı yerde.

Çağrı merkezi uygulamasının Türkiye’deki ilk denemeleri. Hem İTÜ’ye, hem de Boğaziçi Üniversitesi’ne yakınız. Bazı çağrı merkezi elemanları üniversite öğrencileri. Dersleri yokken gelip çalışıyorlar. (Bazıları şimdi o bankanın çeşitli birimlerinde “kıdemli” müdür…)

Bu gençlerden biri bizim eve yakın oturuyor. Boğaziçi – İşletme’de okuyan cici bir kız çocuğu. Sabahları birlikte gelip gidiyoruz. Bazen bizim eve geliyor. Eşim ve çocuklarla iyi anlaşıyor. Ne de olsa meslekdaş adayı… Derslerine yardımcı olmaya da çalışıyoruz. Kendisini uyarıyorum: “Bu insanların aklına hep seks gelir”. Aldırmıyor.

Yanılmıyorum maalesef. Kısa süre sonra dedikodu çıkıyor. Kaynağını izliyorum. Benim bir elemanım.

Çağırıyorum yanıma… “Herkes dedikodunun senden çıktığını söylüyor” diyorum. “Mehmet’den duydum” diyor. Hemen orada yüzleştiriyorum. Mehmet de ona “şu gün sen bana demedin mi?…” diyor.

Bizimki karşımda… Sobelenmiş… Suçlu olduğu belli…

“Bana bak!”  diyorum… “Başarı değerlendirmeni ben yapıyorum, terfine ben karar veriyorum. Bu şirketteki geleceğin benim iki dudağımın arasında… Sen ise hakkımda dedikodu çıkartıyorsun. Bu dedikodunun çıkmasını bekliyordum. Şaşırmadım. Ama dedikoduyu senin başlatmana şaşırdım. Dedikodu çıkarttığın için kızmıyorum. Patronu hakkında dedikodu çıkarmanın kendisi için zararlı olacağına aklı yetemeyen bir adamın ekibimde yer almasına kızıyorum. Kafası bu düzeyde olan birini ekibimde tuttuğum için de kendime kızıyorum.”

😛

Etiketler: , , , , , ,

Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden

“Önce akıl gerekir” yazısına şu ana kadar yorum yapılmamış

  1. Sevgili Ugur, bu dedikoduyu gercekten duymamistim ama yazin beni ta o eski gunlere goturdu. Cok iyi bir ekiptik orada ve hem cok calisirdik, hem de cok eglenirdik birlikte. Ne mutlu bize…

  2. Özlem Kılıç :
    30 Mart 2009
    7:06 pm

    Yine beni gülümseten ve inceden düşündüren bir paylaşımda bulunmuşsunuz…Hocam bence de siyasetçi olmak sizin dokunuzle pek örtüşmez kanaatindeyim ancak sizden vasıflı bir yönetici ya da insan psikolojisini ve formasyonu bilen bir eğitimci çok güzel olur.Sevgilerimle…

  3. Hakkı Özmoralı o günlerde tanıştığım değerli bir profesyonel.
    Yıllar sonra Paul Senge’nin “Beşinci Disiplin” adlı kitabını okurken, o yılları hatırladım. Çok çalıştık ve bir bankada perakende bankacılık’ın nasıl yapıldığını hem içeriye, hem de rakiplere gösterdik.
    Çok da eğlendik. Hem de nasıl… Bir birimiz ile yarışırken bile hep dostluk öne çıkıyordu. Böyle günleri yaşamış olmak ne güzel.

Yorum Yazın